Baskın Oran

“İslam yılanı”

Atina’nın 35 km kadar dışında, lebiderya bir oteldeyiz. Helsinki Yurttaşlar Meclisi toplantısı. İlk olarak kürsüye koyu renk takım elbiseli, ense-kulak yerinde, iriyarı bir zat çıktı. Resmi görevli olsa gerek; protokol konuşması yapacak. Yanımda Marmara Üniversitesinden Ferhat Kentel var, onunla fısıldaşıyoruz. Mikrofondaki zat, koyu bir Yunan aksanlı İngilizceyle böyle toplantıların klasik açılış tümcelerini sıralıyor.

Birden, kulağıma “klasik olmayan”, ama oldukça tanıdık deyimler çalınıyor: “Yunanistan’ın ulusal ruhu”, “ulusal gururu”. Hemen kabartıyorum, şöyle devam ediyor:

“Yunanistan bugün bir İslam Yayı (Islamic bow) veya bir İslam Yılanı (Islamic snake) tarafından çevrilmiş durumda . Bu bizi Hıristiyan birliğine, Ortodoksların birliğine götürüyor”.

Acaba yanlış mı duydum? Yunanistan’ın Balkanlarda bir Müslüman çemberi algılamaktan rahatsız olduğu bilinmeyen şey değil ama, uluslararası bir toplantıyı, hem de uluslararası yumuşamayı Balkanlarda geliştirmeye çalışan sivil toplumcuların toplantısını açan bir yetkili nasıl kalkar da “İslam yılanı” deyimini kullanır?

Ferhat’a soruyorum, o da aynı şeyi algılamış. Öte yanımda oturan Atina Haber Ajansı İstanbul temsilcisi  Alkis Kurkulas’a eğiliyorum, o da duymuş. “Peki, normal midir İslam Yılanı deyimi?” diyorum. Rahatsız rahatsız: “Sık rastlanmaz, ama istatistikte yılan deyimi kullanılır ya, herhalde Yunanistan’ın etrafının sarılmış olmasını kastetti, ayrıca şimdi geldi, gelir gelmez de kürsüye geçti, hava da sıcak…” diye açıklama getiriyor. “Kim yahu bu adam?” diye soruyorum, “Dışişleri bakan yardımcısı Byron Polydoras” diyor.  Vre Polydoras, ne diplomatmışın be!

Biraz sonra söz alacak bir başka Yunanlı, ünlü Andreas Papandreu’nun gene PASOK milletvekili oğlu Yorgo Papandreu, anası Amerikalı ya, enfes bir İngilizceyle Polydoras’la katiyen aynı fikirde olmadığını belirtecek ve tek bir adamın söylediğinden kalkarak bütün bir ulusu suçlamamak gerektiğini anımsatmış olacak.

Yalnız o mu? Siyah papaz entarisiyle şapkası arasında uzanan upuzun beyaz sakalıyla hiç kuşkusuz konferans katılmacılarının en ilgincini oluşturan bir Yunan din adamı da, Hıristiyan din adamlarına özgü o yumuşak, huzur verici sesiyle aynı temayı vurgulayacak:

“Yaylar ve oklar tehlikelidir, dostlarım. Balkanlar demek, çoğulluk (plurality) demektir. Hazır mıyız bunu kabule? Olsak, iyi olur”.  Tirana Başpiskoposu  Anastasios olduğunu öğreneceğim bu din adamı, ders verir bir havada şöyle tamamlıyor: “Unutmayalım ki, din birleştirebilir de, parçalayabilir de. Üstelik, dinlerin ve halkların birbirine ‘toleransı’ sözcüğünü de tutmuyorum, çünkü bu deyim satır arasında bir saldırganlık, bir  tepeden bakma içeriyor. ‘Saygısı’ deyimini yeğliyorum”.

Diplomata gel, papaza gel…

Çok aktüel bir olay araya girmezse, Yunanistan’ı anlatmaya gelecek hafta devam ederim. Beni izlemeye devam edin. (Bunu söylemeyen bi ben kalmıştım, söyledim, rahatladım. Oh!)

Önceki Yazı
Sonraki Yazı