Baskın Oran

İslam radikalizminin nedenleri

Amman’daki lüks Forte Grand otelinin sepserin konferans salonunda kürsüde uzun boylu, gümüş saçlı, son derece kibar ve güler yüzlü bir konuşmacı var. Kalıbıyla çelişen kısık sesiyle, Dajani, Filistin eğitim ve kültür planlama örgütü başkanı.

Dajani’nin İslam’da bugünkü radikalizmin (köktendinciliğin) nedenleri üzerine yaptığı konuşmayı dinlerken aklım yıllar öncesine gitti. 1978’de, SBF’den  birkaç asistan arkadaşla, FKÖ’nün resmî çağrılısı olarak Beyrut’taydık. Militan Filistinli kızlar arasında boynunda haçlı altın kolye olanlar dikkatimi çekmişti. Arapların aksine, Filistinli devrimciler  arasında Müslüman-Hıristiyan ayrımı diye bişey yoktu.

Oysa Dajani, İslam’ın nasıl önemli olduğunu anlatıyor. Bu yalnız konuşmasının içeriğinde değil, kullandığı biçemde de var. “Allah kısmet ederse”ler  ve benzeri deyimler  birbirini kovalıyor.   Almanya’da yakılan Türkler üzerine kahve molasında  benle röportaj yapan Filistinli   kadın gazeteci Leila Hanım’ın söyledikleri de izlenimimi doğruladı. Filistinliler bu açıdan diğer Araplara benzer olmuşlar. İslam, her zaman Filistin devriminin çok önemli bir öğesi oldu ama, “Artık Müslüman olmak ön plana geçti, ayrım yapılıyor” diyor Leila Hanım.

Dajani günümüzdeki İslam köktendinciliğini dört nedene bağladı. Belirtmiyor ama, bunların ilk ikisi dış nedenler, son ikisi iç nedenler:

  1. a) Zionizm,
  2. b) Emperyalizm,
  3. c) Petrol gelirinin yarattığı sosyo-ekonomik değişme,
  4. d) Demokrasinin zayıflığı.

Oysa, benim aklıma, birbiriyle ilintili ve en az bunlar kadar önemli iki öğe daha geliyor. Özellikle birincisini duyduklarında, Arap katılmacıların bir kaşları biraz kalkacak:

1 – İslam’ın bizzat kendi niteliği. İslam, öteki dünyayı olduğu kadar, bu dünyayı da düzenlemek iddiasında bir din. Sebepsiz yere de değil: İsa’nın tersine, Muhammed hem dinsel, hem de siyasal ve askeri önderdi. Üstelik, Arap idi, Arapça konuşuyordu. Kur’an da Arapçaydı. Sonuç olarak, İslam, Araplar için ulusal bir din, toplumsal bir yapıştırıcı oldu. Yahudiliğin İsrailliler için olduğu gibi.

2 – Arap burjuvazisinin zayıflığı. Birçoğumuzun sandığının tersine, bu nitelik yalnızca İslam’a özgü değil. Bir zamanlar Hıristiyanlık da İslam gibi idi. Her iki dünyayı da yönetmek iddiasındaydı ve yönetiyordu. Ama etkisi, Ortaçağdaki sosyo-ekonomik süreç sonucu güçlenen burjuvazi tarafından “öteki dünya” ile sınırlandı. Arap burjuvazisi bunu yapacak durumda değildi.

İslam dünyasında bu durumun tek istisnasını, Atatürk’ün jakoben (yukarıdan devrimci) politikası sayesinde Türkiye oluşturdu. Ama bugün Türkiye’de de köktendincilik var. Hem de silahlı türünden. Çünkü Türk burjuvazisi de Arap burjuvazisine benzer durumdaydı ve ona benzer davranış gösterdi. Özellikle proleterya korkusu yüzünden İslam’la koalisyon yaptı. Jakobenlik, Türkiye’de Ortaçağı bitirmeye tam yetmedi.

Arap katılmacıların kalkmış kaşları sözcüklere dönüşmedi. İsabet. Buraya didişmeye gelmedik.

Ertesi gün, İslam’ın Avrupa’da taşıdığı anlam, daha doğrusu anlamların iyi  belirlenmesinin önem taşıdığı konusu üzerine tartışmalar oldu.

 

Yarın: Avrupa’da İslam’ın iki anlamı

Önceki Yazı
Sonraki Yazı