Baskın Oran

Hayat öpücüğü…

Kemalizm’in bir kanadı, zor durumdaki şeriatçılara öyle bir hayat öpücüğü verdi ki, bu kadar olur.

İşe bakın: İstanbul’un göbeğinde ilkokul öğretmenlerinin sıkmabaşla derse girmesini engelleyemeyen Milli Eğitim Bakanı kalktı, öğrencilerin sıkmabaşını yasakladı. Arkasından, bu genelgeyi dünyada en uygulamaması gereken kurum uyguladı: Üniversite.

Bu davranışlar, tükenme durumundaki şeriatçıları nasıl diriltti, gördünüz. Bunun nedenini, bakın, şöyle anlatabilirim:

  • Kuramsal Açıdan:

a- Bir ülkede demokrasi var deniyorsa, devletin laikliğinden en ufak bir ödün asla ve-ri-le-mez! Çünkü laik devlette egemenliğin kaynağı Ulus’tur ve ona, hiç vermeseniz, seçim olunca hesap verirsiniz.

Laik olmayan devlette egemenliğin kaynağı Tanrı’dır ve ona ancak, verilse verilse, öbür dünyada hesap verilir. Yani, verilmez. Onun için de laiklik olmayan yerde demokrasi asla olmaz.

Bunun sonucu olarak, devlet memurlarının­­­ görev başında ideolojilerini ve özel olarak da dinsel ideolojilerini belirtecek bir simge taşımalarına asla izin verilemez. Memurların davranışı devletin davranışı demektir. Hele hele, bu memur öğretmen ve yargıç türünden insanların yaşamını doğrudan etkileyecek bir kamu görevi yapıyorsa.

b- Buna karşılık, hiç kimse bireyden laik olmasını isteyemez. Birey, eğer istiyorsa, egemenliğin Tanrı’dan geldiğine inanır ve ona göre hareket eder. Çok istiyorsanız, rahmetli Seha Meray Hocamın lafını buraya uygulayabilirsiniz: “Herkes yanlış yapma özgürlüğüne sahiptir”.

Bunun sonucu olarak, bireylerin memuriyet dışındaki davranışlarına vs. karışamazsınız. Hele hele, üniversite gibi yüz çiçeğin açması, yüz kokunun duyulması gereken yerde, hiç!

  • Pratik Açıdan:

Kemalizm devlete sahipse, dinsel simge taşımakta direnen memur adaylarını kolayca püskürtür.  Çünkü bunlar birer, ikişer, bilemediniz üçer beşer başvurur, devlet de yasalara dayanarak almaz, olur biter.

Ama, yasalara dayansanız bile, meydanlara çıkmış on binlerce sıkmabaş öğrencinin üniversiteye girmesini engellemeniz biraz zordur.

Üstelik, (mademki pratik açıdan konuşuyoruz) Çevik Kuvvet’in büyük çoğunluğu şeriatçılara alabildiğine yatkındır. Sıkmabaş gösterilerindeki tutumlarına bir bakın, bir de memur mitingindeki tutumlarına. Üstelik, kendileri de memur oldukları halde. Başka açılardan engelleseniz bile, polis içinde laik bir temizlik yapmadıkça,  sırf bu durum bile sıkmabaş gösterilerini engellemenizi engeller. Dinletemediğiniz her söz sizin zarar hanenize yazılacağı için, bu işi bir de bu pratik açıdan düşünmekte yarar var.

***

Buraya kadarki sözüm, Kemalizm’in belli bir yorumunaydı. Bundan sonrakiler, eğer böyle dergiler okuyorlarsa, şeriatçılara.

“Amerika’da herkes devlet dairesinde istediği dinsel simgeyi takabiliyor. Doların üstünde de ‘Tanrıya Güveniyoruz’ yazıyor”.

Eğer bilmeden söylüyorsanız, cahillik yapıyorsunuz. Bilerek söylüyorsanız da, fazla uyanıklık.

Çünkü, dünyada iki laiklik modeli vardır: Amerikan ve Fransız.

Amerikan modeli, ki din ile devlet ayrılığı ilkesine dayanır, iki temel kural içerir: a- Devlet hiçbir inancı engelleyemez, b- Devlet inançlar arasında tercih yapamaz, hepsine eşit davranır.

Çünkü hem ABD’yi kuran göçmenler Avrupa’dan oraya inançları engellendiği için kaçmışlardır, hem de devlet o kadar farklı inançtan bazılarını tercih ederse Amerikan toplumunun temeline dinamit koymuş olur. Doların üzerindeki “Tanrı” lafı ise, bizdeki “Allah”tan fersah fersah farklıdır: Her inancın en yüce kavramını ifade eder.

Siz ise, hem devletin her 6 saatte 1 cami yaptırmasına bayılıyorsunuz, hem de örneğin Yahova Tanıklarının yasaklanmasına. Nasıl iş?

Fransız modeli ise yalnızca din ile devlet ayrımına değil, devletin dine egemen olması kuralına da dayanır.

Çünkü ABD’de feodalizm hiç yaşanmamıştır, feodalizmin tutunum ideolojisi olan din’le devletin çatışmasına gerek yoktur. Oysa Fransa’da ve bizde kazın ayağı öyle değildir. Feodalizmin temizlenememiş üstyapısının elini devletin üstünden çekmesini sağlamak şarttır.

Her şeyden önce de, şeriatçı bireylerin kendi kendilerini klonlamalarını engellemek (yani, çocuklarını daha sübyanken şeriatçı yapmalarını önlemek) şarttır. Bu yüzden, imam-hatiplerin orta kısımlarının kapatılması çok doğrudur.

Ayrıca, bu Fransız modeli bile değildir, Osmanlı modelidir. Padişahın, şeyhülislamını istediği anda azledip idam ettirebildiği Osmanlı teokratik falan değildi. Bunun adı “Kayserizm”dir ve kökü en azından Bizans’a dayanır. Yani, laiklik Türkiye’de ithal malı değildir.

Geçen gün, Mülkiye son sınıfta bir öğrencim (dincilikle hiçbir ilgisi olmayan bir çocuk) enfes bir soru sordu: “Memuriyette ideolojik simge kullanılmaz dediniz, ama arkanızda Atatürk resmi asılı”.

Çocuğu kutladım ve şöyle dedim:

“Demokrasi demek, rejimin temel direklerinin değişebilmesi değildir. Hiçbir rejimde temel direkler değişmez. Ama demokraside, onların uygulanması tartışılabilir. Böylece, o temel direklerin kireçlenmesi de engellenmiş olur”.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı