Baskın Oran

Fırsat düşkünlüğünün faturası

Erken seçime giderken, “af” gibi bir konuyu sömürecek fırsat düşkünlerinin çıkacağı düşünülmeliydi de, bunun DSP olacağı düşünülebilir miydi?

Niye düşünülmeyecekmiş?

Silahlı Kürt milliyetçiliğinin yarattığı tepkiyi fırsat bilip, ırkçı boyutlara ulaşan bir Türk milliyetçiliğine oynamak fırsatçılığını kaçırmamış bir DSP, niye şimdi affı kullanma  fırsatçılığını kaçırsın ki?

***

Şimdi anlaşılıyor. Diğer partiler de buna yatacak. Ama öyle bir yatacak ki, her biri kendi adamını kurtaracak biçimde yatacak.

Yani hırsızlar, katiller ve tecavüzcülerin yanısıra DYP Çiller, M. Ağar, S. Bucak gibilerini, ANAP Kalemli gibilerini, FP Şevki Yılmaz, Erbakan gibilerini kurtaracak, olup bitecek.

Ama, anayasanın affedilmesini önlediği “terör”e girdiği gerekçesiyle, örneğin pankart açan lise öğrencilerinin affa girmesi önlenecek.

Düşünce suçlularının durumu da aynı olacak.

***

Eminim, şu sıralarda öteki dünyaya giden falan olursa, Türkiye’de işlerin nasıl olduğunu oradakilere anlatmakta hiç güçlük çekmeyecek:

“Bir sabah gazeteyi açıp da gördüğü küçük yavrudan etkilenen” bir kadınla, o kadının kocası böyle böyle bir af çıkartıyorlar, dedi mi bitti. Herkes şıp diye anlayacak…

Ama, düşünüyorum da, ciddiye alırlarsa tam tersi de olabilir:

“Ulan, ölüyüz diye sen bizi bu gerizekalılığa inanacak kadar hıyar mı sandın!” diye adamın üzerine yürüyüp, kemiklerini dağıtabilirler.

***

Ecevitlere haksızlık yapmıyor muyuz?

1974’te onca insanı haksız yere yatmaktan onların hazırladığı af kurtarmadı mıydı?

Hayır efendim, haksızlık falan yapmıyoruz:

Şimdiki Ecevit’le 1974’teki Ecevit’in bir tek Allahları bir. Hiçbir ilgileri yok.

74’teki Ecevit henüz küreselleşmemişti.

Henüz böyle milliyetçileşmemişti.

Henüz, büyük sermayenin gözünün içine bakan adam değildi.

Hatta, sermayenin gazete ilanlarıyla yüklenip düşürdüğü adamdı.

Bugünkü Ecevit, “dersini almış”, yani gerçekten “gerektiği gibi değişmiş”, yaşadıklarını “kulağına küpe etmiş”, “tam kıvamına gelmiş” bir Ecevit’tir.

Üstelik, Fethullah’ın da en etkileyici destekçisi. Karı-koca ihtida etmiş (Müslümanlaşmış!) vaziyette! Rahşan Hanım da kocasından geri kalmadığını, affı şöyle gerekçelendirerek kanıtlıyor:

“Allah bile affederken arasıra kulların da veya devletin de affetmesi doğru olmaz mı?”

Üstelik, niyete değil de sonuca baktığınızda, 1974’te elinden geleni yaptığı halde Ecevit gençleri çıkarmayı beceremedi. Hazırladığı tasarı, aynen bugün de olacağı gibi, sağcı partiler tarafından yolunmuş kaza çevrilerek çıkartıldı.

Bütün adi suçlular çıktı, solcu gençler içeride kaldı.

Ecevit çaba gösterdi ama, 1974 affında gençleri içeriden çıkartan, yasanın birçok maddesini anayasanın “eşitlik ilkesi” gereği iptal eden Anayasa Mahkemesidir.

Bugün de, tabii eğer olabilirse, en fazla öyle olacak.

“Eğer olabilirse”; çünkü sağcı partiler de 1974’ten ders almış olmalılar. Şimdi gereken “yasal” önlemleri alabilirler.

***

Şimdi bakın, af çıkartıp da oyları kapalım derken DSP ve hempâları nelere yol açacaklar:

1) Kan davaları başta olmak üzere suçlarda büyük bir artış görülecek. Herkes eşek değil ya, af çıkana kadar elini çabuk tutmak isteyecek!

“Belli bir tarihe kadar” diye önlem almak isteyeceklerin karşısına, bugünkü affın sakatlıklarını yangından kaçırmak ister gibi kaçıran aynı herifler çıkacak…

Fatura, pek doğal olarak, DSP ve hempâlarına gönderilecek.

2) Adi mahkumların canını yaktığı kişiler ve onların yakınları fena halde ayağa kalkacaklar. Başladı bile.

Çünkü, şunu unutmamak gerekir:

Kin denilen duygu, kadirbilirlik denilen duygudan karşılaştırma kabul etmeyecek kadar daha güçlüdür. Hele, böyle bir haksızlık durumunda.

DSP ve hempâları bir tecavüzcüyü veya bir katili serbest bıraktırınca ancak onun oyunu garanti edecekler. Onun yakınlarının oyunu değil.

Ama, tecavüze uğrayan çocuğun tüm yakınları, sandığa tam kadro gidip bu fırsatçıların canına okuyacaktır, bundan emin oluna.

Bakalım, DSP ve hempâları bu faturanın altından nasıl kalkacak.

3) En önemlisi, DSP ve hempâları, bu ülkede adalet duygusunun içine yapmaktalar.

Hem bunca vurguncuyu ve çeteciyi daha mahkemeye bile verilmeden affetmek, hem de düşünmekten başka suçu olmayanları içerde bırakmak gibi, birbirinden rezil iki adaletsizliğe yol açacakları için.

Bu ülkenin insanları ne kadar koyun olursa olsunlar, bu adaletsizlik batağı içinde sıranın bir gün de kendilerine geleceğini hesaplayacaklardır. Bu kadar rezaletten bir rahatsızlık duyacaklardır. Toplumun “insan” kesitleri duymaya çoktan başladı bile.

Bunun da faturası DSP ve hempâlarına postalanacaktır.

Meheldir. Hem Ecevitlere meheldir, hem de Ecevitlere oy veren gafillere meheldir.

Ama, ne yazık ki, bu faturayı her birimiz, ayrı ayrı ödeyeceğiz.

Bir zamanlar Ecevit’e oy veren ellerim kırıla!

—————————

oran@politics.ankara.edu.tr

Önceki Yazı
Sonraki Yazı