Baskın Oran

Alümöz

Bu, Türkçe okunuşu tabii. Fransızca aslının yazılışı: Allumeuse. “Allumer” (ateşlemek) fiilinin özne biçimi.

İngilizcesi de var: Kaktiizır. Yazılışı: Cock-teaser. Birinci sözcük Türkçe argonun en çelebi versiyonunda “maslahat” kelimesiyle karşılanır. İkincisi ise, kabaca, “dalga geçen” demek. “Streap-tease”den (striptiz, soyunarak dalga geçme) anımsayın.

Anlamını da istiyor musunuz?

Açıp gösterene, ama sadece o kadarıyla kalana denir.

Affınıza sığınarak ve mümkün olduğunca lisanı münasiple söyleyeyim, bilen bilir, böyleler genellikle (daha ilerisine gitmeye izin) vermezler.

Tahrike kolay gelecek kişileri seçerler, sonra öylece bırakırlar.

Çünkü amaçları bizim bildiğimiz anlamda zevk almak ve zevk vermek (bu ikisi yapışık ikizlerdir) değildir. Üstelik, “verme” yetenekleri de yoktur. Ya soğukturlar, ya iktidarsız. İkisi de değilse, zevk alma (yani, çıkar sağlama) mekanizmaları karşı tarafı tahrik edip oracıkta bırakmakla tatmin olan cinstendir.

***

Bu alümözlük, “popülizm”le (yani, halk dalkavukluğuyla) pek benzeşir.

Popülizm nedir? Halkın yararına olmayan şeyin halka bir hizmet gibi sunulmasıdır. Sonunda oluverenler, yine halka olacaktır.

Erken seçim lafı edilmeye başlandı başlanalı, gözlerim ısrarla popülizmi arıyordu. Ortalıkta boy göstermemesi, böyle bir fırsattan istifadeye kalkışmaması mümkün değildi.

Aslında, şu veya bu biçimde bir ulufe dağıtımı derhal başlardı da, İMF’li abilerine daha yeni tekmil vermişlerdi. Bu yol tıkalıydı.

Galiba bu yüzdendir ki, en çirkin, en pis biçimiyle ortaya çıktı.

***

“Yatan” bilir: Şimdi “içerdekiler”, durup dururken felaket bir duruma itilmişlerdir. Duman olmuşlardır. Ne hal kalmıştır, ne huzur. Artık “af”la yatarlar, “af”la kalkarlar. Çaresizce. İnsanlık dışı bir tedirginlik yumağında helak ola ola.

Oysa bilmezler ki af söylentisinin tek amacı, erken seçim arifesinde umut tacirliği yapıp voli vurmaktır. Bugünkü durumda ne af çıkacağı vardır, ne de af çıksa halka yararı olacağı.

Çünkü, böyle bir ortamda ve böyle niteliklerle çıkacak af, “kader mahkumları”nı içeri attıran ortamın yaratıcılarını daha da azdıracak bir aftır:

Çünkü, memurun-işçinin vergilerini cebe indiren, bankaları hortumlayan, Susurlukları yaratan canileri kurtaracaktır, ama bu yağmanın durdurulması için sesini yükseltenleri yine parmaklıkların ardında bırakacaktır.

***

Bir de, hiçbir zaman anlamadığım (ve anlamamakta da direneceğim) bişey var:

Devletin ağzından konuşanlar nuh diyor, peygamber demiyor:

“Devlete karşı suç işleyenleri affetmem!”

Bununla kastettikleri, silaha sarılanlar yada vergi kaçıranlar değil. Düşüncesini yazdığı için içeri atılanlar. Haluk Gergerler, Ragıp Duranlar, İsmail Beşikçiler, niceleri.

Ama aynı devlet:

“Senin dizkapağını sokakta, çocuğunu balkonda vuran magandayı da, senin vergilerini trilyonlarla hortumlayan ahlaksızı da affederim” diyor.

Yahu, bu nasıl iş?

Birincisi, bu resmen “taşları bağlamak, köpekleri de salıvermek”! Bizi muz gibi soyanları daha mahkeme sürerken affet, ülkenin muz gibi soyulmasına karşı çıkanları hapsetmeye devam et.

İkincisi ve daha önemlisi, herkes kendine karşı suç işleyeni bağışlayabilir. Başkasına karşı suç işleyeni sen kalkıp da nasıl bağışlarsın? Tazminat mazminat, hiçbişey ödemeden? Bu nasıl el yardımıyla gerdeğe girmek?

Oysa, devlet af çıkaracaksa, öncelikle kendine karşı suç işleyenleri, yani kendi deyimiyle “fikir suçluları”nı bağışlasın.

Daha doğrusu, “fikir suçu” kavramını yasalardan silsin de, af konusuna ondan sonra girsin.

***

Bu alümözlük ile popülistlik bir rezil konuda daha benzeşir:

“Kardeşim, ayıp değil mi, neden yapıyorsun?” diye karşı çıktığın zaman, önce taciz edilenler, önce sömürülenler sana hırlar. Onun için, çoğu kimse popülizme karşı çıkmaktan çekinir.

Burada korkmamak lazım. Bu seferki taciz, en umarsız insanlarımızın umutlarını sömürmeye yönelik. Ayıptan anlıyorsanız ayıptır, günahtan anlıyorsanız günahtır.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı