Baskın Oran

Eskişehir’deki soru…

Geçen hafta yazımı bitirirken, “aktüel bişey olmazsa” size Atina’yı anlatmaya devam ederim, demiştim.

Öyle de yapacaktım. Özellikle de, tanıştığım Pasok’lu sıkı feminist Anna Karamanou’yu ballandırıp, hatunun nasıl bütün savaşları “erkek değerleri”ne bağladığını, dünyada “kadın değerleri”nin egemen olması halinde tüm savaşların nasıl ortadan kalkıvereceğini söylediğini, “Biz, Helsinki Yurttaşları” diye başlayan bir bildirinin “Biz, Helsinki Kadın ve Erkek Yurttaşları” diye değişmesini isteyince, bir yandan “İbneleri de yazalım!” esprilerine yol açarken, bir yandan da Marmara Üniversitesi’nden Nazan Aksoy’a “Yahu, kadınlar yurttaş değil mi?” dedirttiğini, sonunda da, Türkiye’de bir kadının başbakan seçildiğini öğrenerek önce zevkten dörtköşe olduğunu, arkasından da bu işin Yunanistan’da değil de Türkiye’de olduğunu farkedince biraz burulduğunu… anlatacaktım.

Anlatacaktım ama, beni hiç olmazsa bazı insanların bal gibi adam yerine koyduğunu kanıtlayan “aktüel” bişey oldu, bu hafta iftiharla onu yazacağım.

Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi öğrencileri, yıl sonu etkinlikleri arasında, “Türkiye ve Demokrasi” konusunu işleyen bir açıkoturum düşünmüşler. Bendenizi, Cumhurbaşkanlığı (“sabık”) danışmanı Hikmet Özdemir’i ve İslamcı Yeni Zemin dergisinden de Kürt kökenli Mehmet Metiner’i  çağırdılar.

Konu, bittabi, daha başından itibaren doğal sürecine giriverdi. “Nasıl Birlikte Yaşarız?” sorusu tartışılmaya başlandı. İslamcı ve Kürtçü akımlarla Kemalistler nasıl birarada yaşayacak, konuşuldu, edildi, yazılı sorular faslına geçtik, baktım, sorulardan biri şöyle:

“Yüzde 98’i Müslüman bir ülkede ezanın hoparlörle okunmamasını teklif etmek demokrasiye sığar mı?

“Bu soruyu Baskın Oran cevaplandırmayabilir. Çünkü hayatı yeterince tehlikede. Sayın Özdemir veya Metiner cevaplandırsın.”

Tabii bendeniz, sorunun ilk paragrafını önce yüksek sesle okuyup kemali afiyetle yanıtladıktan sonra, arkasından ikinci bölümünü de okuyup diğer arkadaşlara uzattım.

Hep Aziz Nesin üstat ölümle tehdit edilecek değil ya! Görüyorsunuz ki, usturuplu biçimde de olsa ölümle tehdit edilecek kadar adam yerine konmaktayız, biz de! Artık bundan sonra yazılarımı ciddiye alın ve daha dikkatle izleyin!

İşin asıl matrak tarafı neydi, biliyor musunuz,  bendeniz iki saat boyunca çene yormuşum, “Birbirimizin düşüncesine saygı göstererek yaşamayı öğrenmezsek, işler hızla kötüye gidiyor, hep birlikte okkanın altına gideceğiz, elimizi çabuk tutup biran önce mutabakata varalım” diye dil dökmüşüm, bu arada da, HEP milletvekillerine gönderilen çok ilginç “idam cezası bildirimleri”nin yanı sıra, İzmir yöresinde Kürt kökenli yurttaşlara karşı dağıtılan, “İzmirli Yurtseverler” imzalı inanılmaz bir bildiriyi ibreti alem kabilinden okumuşum, sevgili dinleyicim bu “soru”yu bütün bunlardan sonra yazıp yolluyor!

Tabii, bu sözünü ettiğim belgeleri siz de görmeden, ne demek istediğimi tam anlatmama olanak yok.

Yarınki yazımda özellikle bu inanılmaz bildiriyi tam metin halinde vereyim de, işler nereye doğru gidiyor, daha iyi anlaşılsın.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı