Niçin Doğu Avrupa rejimleri 1989 dönüşümünü yaşarken, bitek Romanya’daki patlama müthiş oldu, niye Çavuşesku ile eşi Elena idam edildiler, pardon, linç edilir gibi öldürüldüler, anımsıyor musunuz?
Eğer olayları yalnızca bizim zavallı gazete manşetlerinden izlediyseniz, şu yanıtları vereceksiniz:
– Çünkü, Çavuşesku, tasarruf için sokak lambalarını saat 21.00’de söndürttü.
– Çünkü, ısı tasarrufu yaptıracağım diye konutların 5 (beş) derece santigrattan fazla ısıtılmasını yasaklayıp insanları dondurdu.
– Çünkü, bu tasarruflar yüzünden bebekler günde ancak 100 gr. süt içebildiler, sağlık önlemleri sıfıra düştüğü için de 1 yaşlarına giremeden pis kanlardan AİDS kaptılar.
– Çünkü Romanyalı kadınlar, 1 paket sigaraya yatacak ve o paketi de hastalanınca doktora götürecek hale gelmişlerdi.
Hayır efendim, bunların hiçbiri değil. Bütün bunların toplamı da değil. Çünkü, yalnızca Romen halkı değil, dünyanın hiçbir halkı, kendisine bu fedakârlıkları 20 milyar doları aşkın dış borcu 5 yılda tamamen ödemek için yaptırmış liderleri hiçbir zaman öldürmedi.
Peki, niye öldürdü?
– Çünkü, Çavuşeskular, halk bütün bu sıkıntıları çekerken, tasarrufa yanaşmıyorlardı. Liderin muazzam makam arabası saraydan çıkmadan yarım saat önce bütün yollar kesiliyor ve arabalar çıktığında, içlerinde veterinere giden iki adet köpeğin, evet, iki adet köpeğin bulunduğu görülüyordu. Halk bu sıkıntıları çekerken, Çavuşeskuların oğlu Nicu’nun seks partileri ayyuka çıkmıştı.
– Çünkü Çavuşesku çifti, o güzelim Bükreş’in merkezindeki ortaçağ mahallesini müzeleri, evleri, Bizans kilise ve manastırlarıyla birlikte yıktırmış, yerine kendileri için beton bir saray ve adamları için muazzam yönetim blokları yaptırmıştı.
Şimdi diyeceksiniz ki, iki adet köpeği anladık, biz de sinir oluruz. Nicu’nun belden aşağısını da anladık, böyle durumlara biz de accayip bozuluruz. Diyeceksiniz ki, ama birader, eski eser yıktırmak yüzünden lider mi katledilir.
Doğru. Burası Türkiye. Türkiye’de insanların köpek beslemesine sinir oluruz. Hele, “bazı şeyleri” biz yapamazken başkaları yaparsa olay kanımıza dokunur, sinir değil, şerefle katil bile oluruz.
Ama, ne hikmetse, bir yandan yediğimiz ekmeğin fiyatı iki katına çıkar, fiyatlar çıldırır, maaş ve ücretlerimiz fiilen dondurulur, servis otobüslerimiz kaldırılır, kullandığımız samankağıt ve kurşunkaleme bile yasak gelir, lojmanlarımız altımızdan çekip alınırken, diğer yandan bayan başbakanların sevgili eşlerine “Zavallıcık biraz hava alsın!” diye 75 (yetmiş beş) milyarlık yatlar almalarına, sevgili oğullarının Amerika’daki mezuniyet törenlerine devlet parasıyla gidip kral dairesinde gecelemelerine, “Kendim için bişey istiyosam namerdim” diyerek cumhurbaşkanı olanımızın, o kadar süperlüks arabanın yanısıra altına bir de 12,5 (on iki buçuk) milyarlık siyah Cadillac çekmesine, gıkımız çıkmaz.
Bunlara gıkımız çıkmazken, eski Türk evleri model alınarak 1940’larda Ankara’nın en merkezi yerinde yapılmış iki katlı Saracoğlu Mahallesi gökdelen olmak üzere müteahhitlere peşkeş çekilirken mi çıkacak?
Üstelik, Çavuşeskular, halklarına o kadar fedakârlık yaptırırken özel yaşamlarında ne kadar tutarsız davranmış olurlarsa olsunlar, işin temelinde emperyalizme karşı direnme içindeydiler. Halkın hoşnutsuzluğunun üzerine Amerikan sızmasının kolayca oturuvermesidir ki böylesine pis bir sonucu, bir siyasal cinayeti yarattı.
Bayan Başbakanın aynı zamanda Amerikan vatandaşı olduğu herkesin ağzında dolaşan bu ülkede mi insancıklar kalkıp da, “Dur bakalım bayan, sen kimin tarihsel mirasını cari harcamaların için peşkeş çekiyorsun!” diyebilecek?