Baskın Oran

Devletin tutarlılığı ve Bern olayı

Devletin uluslararası alandaki tutarlılığı, belki de, ulusal düzendeki tutarlılığından bile önemlidir.

“Aman sen de, içte ne ki, dışta ne olsun!” deyip geçilemez. Devlet demek, “içte egemen, dışta eşit” demektir. Uluslararası planda tutarsız davranan bir devlet, eşit muamelesi görmez. Diğerlerince aşağılanır.

Devletin tutarlılığı  konusunda, Haziran ayında  Bern büyükelçiliğimiz önünde meydana gelen tatsız olayın büyük öneminden söz etmek istiyorum.

Anımsayacaksınız,  büyükelçilik önünde gösteri  yapılırken içeriden ateş açılmış ve  göstericilerden biri  ölmüştü. Bunun üzerine İsviçreliler  büyükelçiliği sarıp, ateş edilen silahın (ve sonuçta tabii, ateş edenin) teslimini istemişler, Türkiye de reddetmişti. Türkiye üç görevliyi geri çağırmış, İsviçre de bununla yetindiği izlenimini vermişti. Son olarak gazetelerde, İsviçre’nin, Türk Büyükelçisi Kaya Toperi’nin de geri çağrılmasını istediği yolunda haberler çıktıysa da, Dışişleri’nden yalanlandı.

Şimdi hukuki yönden olayı soğukkanlılıkla irdeleyelim.

1) Büyükelçilikler ve  personeli, dokunulmazlık denilen bir ayrıcalıktan yararlanır. Bunun gerekçesi, görevlerini baskı altında kalmadan yapabilmeleridir.

2) Hukukta “mücbir (zorlayıcı) sebep” denilen bir  kavram vardır. Ders kitaplarındaki klasik örneğe göre,  azgın bir köpek tarafından kovalanan bir kişi, tanımadığı bir kişinin bahçe parmaklıklarının ardına izinsiz sığınabilir, hatta bu arada çiçekleri de  berbat ettiği  halde ceza görmez. Ama, köpekten kurtulduktan sonra bir de eve girerse, sorumlu olur. Yani, “mücbir sebep” sonucu verilen zarar, tehlikenin kendisiyle orantılı olmalıdır.

3) Bern olayında, bu iki durum da  konu dışıdır. Çünkü, dışarıda (en azından saptanabildiği kadarıyla) silahsız  gösteri yapanlara içeriden ateş etmek, diplomatik dokunulmazlığın kapsamına girmeyeceği gibi, göstericiler içeri girip ciddi bir tehlike yaratmadıkları için “mücbir sebep” durumu da yoktur. İsviçre güvenlik güçlerinin geç kalması durumu değiştirmemektedir, çünkü bu  arada tehlikenin ciddiyetinde bir artış olmamıştır.

Böyle durumlarda, uluslararası hukuka göre, ateş eden veya edenlerin ev sahibi ülke makamlarına teslimi gerekmektedir, çünkü ceza, (eğer varsa) suçun işlendiği yer makamlarınca verilir.

Şimdi tatilde olduğum için arşive bakıp tam tarihlerini söylemek mümkün değil ama, son zamanlarda uluslararası alanda iki benzer olay geçmiştir.

Birincisi, bir gösteri sırasında Londra’daki Libya Büyükelçiliği’nden sokağa ateş  açılmış ve bir İngiliz kadın polisi ölmüştür.  İngiliz  yetkilileri ateş edenin teslimini talep etmiş, Libya reddetmiş, sonuçta Libya’nın Londra’daki büyükelçiliği kapatılmıştır.  Olay, Libya’nın adının uluslararası teröre biraz daha karışmasına katkıda bulunmuştur.

İkincisi daha kolay anımsanabilir, çünkü İstanbul’da olmuştur. İstanbul’daki Irak Başkonsolosluğu’ndan sokaktaki göstericilere ateş açılmış, bir gösterici ölmüş, bunun üzerine polis  konsolosluğu sararak suçlunun teslimini istemiştir. Sonuçta suçlu verilmiş  ve Türk yargısına teslim edilmiştir.

Şimdi, böyle örnekler ve özellikle de ikinci örnek var.

İsviçre, Bern olayında doğrusu benim beklemediğim kadar “diplomatik” davrandı. Belki ölenin İsviçreli değil de Kürt olması bunda rol oynadı, belki de  bir İsviçre firması o sırada Türkiye’den bir ihale bekliyordu. Ama Bern makamları dayatsalardı, Türkiye içinden çıkılmaz bir duruma düşerdi.

Aslında, şu anda düşmüş de sayılabilir. Çünkü, İstanbul’daki olayla Bern olayı çok benzeştikleri halde, Türkiye’nin davranışı farklı, yani tutarsız olmuştur. Türkiye bu olaydan büyük darbe yemiştir. Şu anda yapılabilecek  tek iş, sorumluluk sonucu yıpranan  Bern büyükelçimizi biran önce başka bir yere atamak ve olayın böylece kapanmasına  çaba göstermektir.

Bu olayın yorumunu, ister istemez, gazetelerde okuduğum (ve yalanlanmayan) bilgilere göre yaptım. Basına yansımamış bir yönü varsa, bilemem. Bir de, bu yazıyı yazarken, Türk olduğumu unuttum. Bu ülkenin sorunlarını milliyetçi gözle  bakarak çözmeye çalışanlardan bu ülkeye hayır gelmez.

Bir ülkenin sorunları ancak bilimsel  bakarak çözülebilir. Bilim, nesnellik ister. Nesnellik de, bazı duygulardan sıyrılabilmeyi. Ne yapalım, bu işler böyle.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı