Bu milletin bu Devlet’ten yediği kazığın haddi hesabı yoktur. Ama her seferinde yeriz ve başka çaremiz olmadığı için unuturuz, bir dahakine kadar.
Ama, dün dediğim gibi, benim hazmedemediğin bir tanesi var. Herhalde çok özel bir alana ilişkin olduğu için.
22 tarihli Cumhuriyet’te okudum: “Kablolu TV yayınlarında keyfi uygulama sürüyor. PTT, kablolu yayın şebekesine özel TV kanallarını dahil ederken, yabancı kanalları programdan çıkartıyor.”
PTT Gn.Müdürlüğü var ya, hani şu “sattırmam” diye uğruna baş koyduğumuz PTT, hemen açıklama yapmış: ” Uygulama geçicidir” diyor.
İnananın, güvenenin aklına turp sıkayım. (Hatta, sondan üçüncü sözcüğün ekini değiştirip, sondan ikinci sözcüğü atıp, sonuncunun da noktalarını koysam, çok daha doğru bir laf etmiş olurum ya, neyse).
Demirel kabinesinde Yaşar Topçu diye bir zat vardı. Rabbim kimlere nereleri nasip ediyor, kendisini getirip Ulaştırma Bakanı yapmışlardı. Bu zat, göreve gelir gelmez, “Yüzde 98’i Müslüman bir ülkede halkımızın duyguları zedelenmesin” diye, kablolu yayındaki Alman SAT-1 kanalını gece yarısından sonra kimi günler yayından kaldırdı. Star’da ve Show’da çok daha açıkları oynayan erotik filmler oynattığı için. Tepki gelmesin diye olacak, PTT derhal ilan etti: “Bu uygulama Ramazan’la sınırlıdır”.
Ramazan bitince bitti mi uygulama? Çocuk olmayın. Devlet sözünü tutacak değil ya, tabii ki hâlâ sürüyor. SAT-1, erotik film oynattığı cuma ve cumartesi günleri, gece yarısı 24’ten sonra kesilmeye devam ediyor. Üstelik, şimdilerde bu kanalı S bant’a verdiler ki, S bantlı televizyonu olmayanlar çanaktan da alamasın!
İnanın, şu satırları yazarken bile içimden öfke kabarıyor, taşıyor. Bre, her halk lâyık olduğu yöneticiye kavuşurmuş ama, bu halk artık bu kadarına da mı lâyık!
1) Evine kablolu yayın bağlatabilmek her yiğidin harcı değil. Bir milyon yatırmak, (Yaşar Topçu zamanında 2 yıl) beklemek, bir sürü muamele gerekli. Demek ki Müslüman yurttaşlarımız, bütün bu özverilere katlanıp erotik film izliyorlar, öyle mi?
2) Gecenin esselâtında (“dua saati”nde) Müslüman yurttaşın kablolu televizyonun başında işi ne? Yoksa, sahura kalktığında mı Şeytan’a uyup birtakım özel düğmelere basıveriyor? Bu satırları okuyan Müslüman kardeşlerim sakın alınmasınlar, sadece bu lafların mantıklı olup olmadığını bir lâhza düşünüversinler, maruzatımdır.
3) TV denilen olay, her eve basit bir antenle gelen, bir “davetsiz misafir”dir. Hele evde çocuk varsa, açmak “mecburi”dir. Bu nedenle, herkesin ve özellikle çocukların ortalıkta dolaştığı saatlerde TV’de erotik film, şiddet filmi vb. oynatılması büyük hatadır.
Buna karşılık, dünyanın her yerinde, kablolu yayın dediğin olay, özel bir düzenektir. Epey para vererek, uğraşarak, çok istiyorsan özel olarak bağlatırsın. İstemiyorsan bağlatmazsın. Şimdi, böyle özel bir düzenekten, hem de gecenin el-ayak çekilmiş saatinde yararlanmanın, bu ülkenin dinsel yüzdesiyle ne ilgisi var?
Ama, neyle ilgisi olursa olsun, “Devlet” bu kadar ucuzlatılmamalı. Bu kadar adileştirilmemeli. Devletin yeri benim -çok affınıza sığınırım- apışaram değildir. Devletin prestiji sağlam tutulmalıdır, bir gün herkese lazım olabilir. Bu bir.
Devlet “Ramazan’la sınırlıdır” demişse, sözünü tutmalı. Çünkü, devletin “güvenilirliği” bir gün her politikacıya lazım olabilir. Bu iki.
Bu kadar özel bir düzenekten yararlanmayı “Halk Dalkavukluğu” adına engellemek çok ciddi bir laiklik ihlalidir. Laiklik, bir gün her Müslümana lazım olabilir. Bu da üç.
Bir de,şu devletin tutarlılığı üzerine yazmak istiyorum.
Yarın: Devletin Tutarlılığı ve Bern Olayı