Baskın Oran

Ciddi ve Matrak

Hani, “Müşterilerimiz en iyisine lâyıktır” diye bir zevzeklik moda oldu ya, işte ondan. Bugün herşey var; biri gerçekten ciddi, diğeri gerçekten matrak.

Ciddi konumuzdan başlayalım: Türkiye’de küreselleşmeye karşı ilk bildiri Ankara üniversite çevrelerinde imzaya açıldı.

Lafı fazla uzatmamak için tırnak koymayacağım, hafif kısaltacağım. Şöyle başlıyor:

Küreselleşme projesi ve söylemi etrafında, Türkiye gibi azgelişmiş ülkelere ideoloji ve politika telkini yapılmakta. Küreselleşmenin kaçınılmazlığı yanısıra bu sürecin yeni fırsat ve seçenekler sunduğu düşüncesi sadece sağ ve liberal kesimlerde değil, ne yazık ki bazı “sol çevrelerde de kabul görüyor.

Bu proje yabancı sermayeye koşulsuz açılmayı, kamu sektöründeki işletmelerin ne pahasına olursa olsun özelleştirilmesini, sosyal güvenlik gibi geniş halk kitlelerine güvence sağlayan uygulamalara son verilmesini, her düzeyde planlama düşüncesinden vazgeçilmesini ve tüm kaynak tahsisinin piyasa mekanizmasına bırakılmasını içeriyor.

  • Azgelişmiş ülkelere imzalatılmak istenen MAİ ve benzeri anlaşmalar, ulusal devletin iktisadi ve toplumsal kalkınma politikalarını olanaksız kılıyor.
  • Kamunun çok uzun süreli ve büyük özveriler sonucu yaptığı birikim, hiçbir iktisadî hesaba dayanmayan bir mantıkla özelleştiriliyor. Bu ideolojik ve politik özelleştirmeler hem gelir dağılımını daha da bozuyor, hem de özelleştirme gelirleri devletin o günkü gelir-gider açığını kapatmak ve kamu borcunun faiz giderlerini karşılamak için kullanılıyor.

(Buraya ben bir ekleme yapayım: 30 Ekim 1997 itibariyle özelleştirmelerden 4,2 milyar dolar gelir sağlandı, bunu sağlamak için yapılan harcamalar 3,9 milyar dolar tuttu! –B.O.)

  • Artık devlet toplumsal görevlerini bir yana bırakıyor. Gözü, ister istemez sürüklendiği uluslararası rekabetten başka bişey görmüyor. Planlama bitiriliyor. Oysa planlama, eşitsizliklerin ve çevre talanının kural olduğu ülkemizde her zamankinden daha gerekli.

Bildiri şöyle bitiyor:

“Bu bildiriyi imzalayan bizler, başta çalışan sınıflar olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini, ezilen ülkeleri ve çevreyi felaketlere sürükleyen küreselleşme projesinin kaçınılmaz ve almaşıksız olmadığını beyan ediyor ve bağımsız, toplumcu, eşitlikçi ve çevreye duyarlı karşı projelerin oluşturulabilmesi için bu değerleri paylaşan herkesi göreve çağırıyoruz”.

Gelelim, yazımızın matrak bölümüne! 

Bikaç gün önce İngiltere’deydim. Geçen haftaki yazımı da o yüzden yazamadım zaten. Keele Üniversitesinde “Küreselleşen Türkiye’de Ulus’tan Nereye?” başlıklı bir bildiri verdim. Konferanstan sonra da Feyhan’la birlikte Londra’da üç gün kaldık. Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat diyorsanız, buyurunuz. Bir bölümünü anlatayım.

Anlatacaklarımın fotoğrafını, Feyhan’ın bütün muhalefetine rağmen çektim ama, İstanbul’a göndermekte çok geç kaldık, gelecek sayımızda onu da görür ve palavra yazmadığımı anlarsınız!

Hani İngiltere’nin o meşhur, antika misali telefon kulübeleri var ya, kırmızı, Londra’da ne kadar profesyonel eşcinsel, kulampara, fahişe, jigolo, sevici, transseksüel varsa bu telefonların içini donatıyorlar.

Neyle olacak, irili ufaklı ilanlarla. Cama tutkalla yapıştırılmadığı için kulübeleri kirletmeyen, çekince çıkan bu ilanlarda herbirinin ufak bir resmi, telefon numarası ve, tabii, marifetleri yer alıyor. Herkesin bir marifeti var. İşte bikaç tanesi:

“Şehvetli Siyah Hanımefendi. Sizi görür görmez sırılsıklam olur” Zenci hatun meraklıları için. Otelinize de gelebilirim, diyor.

“Londra’ya yeni gelen seksi, egzotik Güney Amerikalı travesti telefonunuzu bekliyor”. Bu yeni gelenlerden bizim Gümüşsuyu yokuşunda çok var ama, onlar mesela Kastamonulu. Bu G.Amerikalı. Farklı. Dişli falan da olabilir.

“Tatlı, yumuşak başlı Doğulu (aman, Kürt falan anlaşılmasın, Oriental=Uzakdoğulu! –B.O.). Thai masajı. Sert erkekten ve kaba etlerine tokat  ve sopadan hoşlanır. Hiç acele etmez”. Bak, bu çok iyi. Üstelik, hadi kocacım geleceksen gel, kapıda daha on kişi var muhabbeti yapmıyor. Yani, “muamelesi iyi”.

“Erkek erkeğe (Ulan, sanırsın gel kahvede iki el tavla atalım, diyor). 23 yaşında İngiliz oğlan, erkeklere özel apartmanlarda hizmet sunuyor. Otele de gelebilir”.

“Transseksüel. Süper ateşli, süper uzun, süper kalın”. Bu şaşırmış, “travesti” demesi lazım. Transseksüel, kestirmiş demek.

“Afrikalı dilber. Popoya tokat. İstenen üniformayı giyer. Masaj yapar. Sabaha kadar servis. Şanslı numarası: 69”. Hiç böyle söylendiğini duymadıydım.

“Vücut vücuda masaj. Londra’ya yeni gelmiş 14’lük Asyalı manken”. Bu da sübyancılar için.

“Yunan lokumu (Greek delight). Yunan ve Fransız usulü sevişme. Yasak yok (anything goes).”. Yunanlılar utansın. İftiharla söylüyorum, bu telefon kulübelerinde bir tek Türk kadınının ilanına rastlamadım!

“Dave Hunk (herifin adı). 23 yaşında Siyah Amerikalı ateşli abaza aygır (hot horny stud) hizmetinizde. Tatmin garantilidir. Sadece erkeklere”. Tövbe. Burada bitirelim, günaha giriyoruz.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı