Baskın Oran

Bu seçim yapılır

“Küskünler”i temsil eden iki kişiyi televizyonda gördüm.

Yüzlerine bir bakmak ve iki satır konuşmalarını dinlemek, 13 Mart Cumartesi günü Meclis’in nasıl toplanır toplanmaz dağılacağını derhal anlamama yetti.

Liderlerin telaşı boşuna. Bu seçim çatır çatır yapılır azizim.

* * * * * *

Ama, bütün o ileri sürülen nedenler dolayısıyla değil.

Yani, bu 116 kişinin 100’den fazlasının seçim kararına vaktiyle parmak kaldırmışlığı, toplantının daha önce denenmiş ve yapılamamış olması, milletin seçim havasına girmiş oluşu, devletin bunca masrafı yapmışlığı, adayların saptanmış bulunması, vs. vs.

Seçimin yapılacak olmasında bunların hiç kıymeti harbiyesi yok.

* * * * * *

Bitakım aritmetik saptamaların ve siyasal analizlerin de kıymeti harbiyesi zayıf.

Yani, 68 kişi daha bulup oturumu açtırmayı becerseler bile, onca ayrıcalığı yitirme telaşı içinde paçası tutuşmuş hangi en az 92 milletvekili daha, kasabalarda nutuk atmak yerine, gelecek de, o kadar önemli yasaları tartışıp çıkartacak…

Siyasal parti üzerine kurulmuş bir sistemde siyasal partilerin tümden karşı olduğu bir iş nasıl mümkün olacak…

Bunlar da fasafiso.

* * * * *

Ama, güç ve sınıf analizi fasafiso değil ve o analizi de, yüzlerinden ve konuşmalarından anladığım kadarıyla, o iki kişinin temsil ettiği ekibin yapmasına pek imkan yok.

Bunlar Meclis’i falan toplayamazlar. Çünkü:

1) Erken seçimi, ülkenin etkili odağı Ordu istiyor. Zira artık FP korkusu, FP’nin koalisyonla bile gelmesi olasılığı kalmadı:

Apo yakalanınca DSP’nin yıldızı yükseldi, en azından ikinci parti konumuna geldi; seçimden sonra bir DSP-ANAP koalisyonu olacağı kesinleşti. Böyle bir konjonktür yakalamışken, seçim erteletirler mi adama?

Üstelik, bir de sistem akıllılık edip HADEP’i de seçime sokuyor, bitti!

2) Daha önemlisi, erken seçimi, egemen sınıf da istiyor. TÜSİAD her fırsatta Ecevit’i çok tuttuklarını, Ecevit’in aynı Ecevit olmadığını tekrarlayıp duruyor (zaten, bu da Ecevit’e yeter). TÜSİAD’ın temsil ettiği üst-egemen sınıf istikrar istiyor. İstikrar için de erken seçimi.

Alt-egemen sınıf, yani TOBB’un temsil ettiği Anadolu burjuvazisi ise durgunluktan bunalmış vaziyette. Dükkanlar devren kiralık, hatta satılık. Emlak piyasasında yaprak oynamıyor. Herkes sotaya yatmış, seçimi bekliyor. İşler ancak seçimden sonra açılacak.

Aynen, bütün zamların ondan sonra patlayacağı gibi.

Ben televizyonda gördüğüm yüzlerden, seçimin yapılacağı kanısına vardım, vesselam.

* * * * * *

YUNANİSTAN MESELESİ

Yunanistan’a karşı bir “seferberlik” ilan ettik. Komşumuz gerçekten fazlasıyla kaşınmıştı. Ama şu andaki üslup kendimize zararlı olabilir. Bilmem şunların farkında mıyız:

  • Şu anda birbirini yiyen Yunanistan’da “birlik-beraberlik” sağlayıveriyoruz. Yunanistan’ın temel yapıştırıcılarından biri de Türk korkusudur. Bu korkuyu körüklemek Türkiye’nin fena halde aleyhinedir. Bugün radyolar Yunan hava kuvvetlerinin bir süre alarma geçtiğini bildirdi. Buna sebep olmak marifet değil, fâhiş hatadır.
  • Şu anda Yunanistan’a zaten (herkesin önünde değil, tabii!)

zılgıt geçmekte olan AB’nin suratı gitgide asılıyor.

  • Yunanistan’ı kaç seferdir açıkça kınayan ABD’yi bıktırmaya

başlıyoruz.

  • Yunanistan’a “Suriye Muamelesi” sökmeyeceği gibi, başka

komşuları da ürkütüyoruz. Zaten şu anda, başları dertte olan Gürcistan ve Bulgaristan dışında herkesle kavgalıyız. Bu da marifet olmaktan uzaktır.

  • Demirel’in ikide birde konuşması galiba pek iyi olmuyor.

Ne kadar sert konuşursa, cumhurbaşkanlığına devamı o kadar mümkün olacak diye düşünüyorsa, icabında kendisine cumhurbaşkanlığı garantisi verelim.

Yahut, onu konuşturan odaklara başka birini daha bulalım.

Çünkü, önce gazetelere “Yunanistan’a Savaş Uyarısı” diye manşet attıran şeyler söylüyor, sonra da “Ben savaştan bahsetmedim, meşru müdafaadan bahsettim” diyor.

Bir ülke “caydırıcılık” konusunda “sonuna” kadar gidemeyecekse, “tırmanma”ya girişmez. Yunanistan konusunda da, bir AB üyesiyle “sonuna kadar” gidemezsin. Bu işi artık Dışişleri’nin diplomatik yöntemlerine bırakmak şart oldu.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı