Baskın Oran

Bu ne biçim seçimdi, Allah aşkına?

1946’dan beri görülmemiş “ilginçlikte” bir seçim geçirdik.  En azından  iki  bakımdan. Birincisi, bizatihi seçimlerin  cereyan ediş biçimi açısından, ikincisi de, sonuçların niteliği açısından. Birincisini bugün, ikincisini yarın ele alacağım.

Daha önce de yazdım. Başkaları da yazdı. Bu ülkede sağ partiler Dr. Frankenstein, Refah Partisi (RP) ise onların imal ettiği Yaratık’tır. Seçime doğru, seçmen kalkıp da “Ben bu sahte dincilere oy vereceğime hakiki dincilere veririm daha iyi” deyince,  “yaradan”, yaratığından korkuya kapıldı ve muazzam bir kampanya başlattı. Buraya kadar acayiplik yok. Bundan sonra var.

Örneğin, RP İstanbul Büyükşehir Adayı Tayyip Erdoğan’ın aday olamayacağı, çünkü mahkumiyetinin (hem de, villa yolsuzluğundan) bulunduğu basına sızdırıldı. Ama, adam aday da oldu, belediye başkanı da. Peki, bu rezaletin sorumlusu kim? Böylesine adaylık düşürecek bir mahkumiyet vardı da adam nasıl başkan olabildi? Yoktu da niye ortaya atılıp  adamın güçlenmesi sağlandı?

Örneğin, Siyasi Partiler Yasası’na kesinkes aykırı olarak RP’ye yurt dışından  gelen yüzbinlerce dolarlık çeklerin soruşturması ne oldu?

Örneğin, Türkiye’nin Suudi Arabistan’la yaptığı ikili anlaşmalara aykırı olarak RP’ye verilen tam üç buçuk milyon dolar değerindeki hac kontenjanları. Bunların soruşturmaları neden hemen başlatılmadı? Başlatıldıysa ne oldu?

Örneğin, TBMM kürsüsünden yapılan konuşmalar yüzünden milletvekillerinin dokunulmazlığını şipşak kaldırtan Başbakanlık, RP’nin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı (ve şimdi de Başkanı) Melih Gökçek’in Çocuk Esirgeme Kurumu müdürlüğü döneminden kalan yolsuzluk dosyasını niye yok etti? Aynı şahsın Keçiören belediye başkanı olduğu dönemden kalma dolap dolusu yolsuzluk dosyasını yok ettiren o günkü ANAP içişleri bakanına mı özendi? Bu dosyalar yok edilmediyse, Melih Gökçek’in dokunulmazlığı niye kalkmadı?

Şimdi, bütün bu “örneğin”leri bir yana bırakalım. Dahası var:

Mademki RP bu kadar tehlikeliydi, neden bu fazlasıyla “hassas” seçimlere her zamanki özen bile gösterilmedi de Halkalı çöplüklerinden ve Ahmet Vefik Paşa ilkokullarından ve daha nice yerlerden her Allahın günü  yakılmış veya sayılmamış oy pusulaları çıkıyor durmadan? İktidarda olan RP mi, yoksa ondan ödü kopup seçim öncesi durmadan basına “bilgi” sızdıran DYP mi?        Bütün gazeteler, oradan buradan çıkan oy pusulalarının hiç RP ve MHP’ye verilmiş oy içermediğini yazıp duruyorlar. Yani, bu işin bu iki parti tarafından yapılmış olması gerektiği ima ediliyor. İktidarda mı bu iki parti? Değilse, iktidarda olanlar neyle meşguldü bunlar olurken? Sandık başındaki parti temsilcileri ne halt etti?

İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, radyo ve TV’den verdiği demeçlerde, seçimlerin sükunet içinde geçtiğini söyleyip de sandık kurullarını tebrik ederken ne yaptığını sanıyor? Bu rezaletlerden haberi mi yok, var da  milletle dalgasını mı geçiyor, yoksa bir zamanlar Cumhuriyet tarihinin en fazla İmam-Hatip okulu açan Milli Eğitim Bakanı  olarak RP’ye yaptığı unutulmaz hizmeti çaktırmadan başka türlü mü tekrarlıyor?

Yarın:   Bu seçimin verdiği asıl mesaj

Önceki Yazı
Sonraki Yazı