Yukarıdaki başlık son derece ciddi. Hemen anlatayım.
Son zamanlarda, Türkiye’nin AB üyeliğini önlemeye yönelik davalar furyası başladı. Birtakım “durumdan vazife çıkarıcılar” zuhur etti. Bunlar iki aşamalı çalışıyor:
1) Savcılığa gidiyorlar, örneğin “Bu adam Türklüğü aşağıladı, dava açın!” diye ihbar ediyorlar. Savcı da ikna oluyor ki, dava açıyor.
2) Yargıca gidiyorlar: “Biz de Türk’üz, müdahil olmamız lazım!” diyorlar. Yargıç da ikna oluyor ki, yapıyor.
Müdahil demek, savcının yanı sıra davaya katılıp sanığı suçlayabilen şahıs demek. Ama bu sıfatı alabilmesi için, doğrudan zarar görmüş olması lazım. Yani, kocası öldürülmüş bir kadın müdahil olabilir ama, onun eniştesi olamaz.
“Full time” çalışan bu ilginç kişilerden biri Mahir Akkar adlı vatandaş. Bakınız hangi ihbarlarda bulunmuş ve davalar açtırmış: DYP’li eski bakan Nafiz Kurt aleyhine ihbar ve hakaret davası (Hürriyet, 17.12.1998); Başbakan Ecevit’in vesayet altına alınması için şikayet ve dava (Radikal, 06.07.02); Fenerbahçe taraftarlarının maçta açtıkları “Rıza Efendi, 2 ekmek 1 süt” pankartı hakkında ihbar (Zaman, 20.04.05); Prof. Kaboğlu ve benim hakkımda Azınlık Raporu için ihbar (Radikal, 09.11.05); KKK ambleminin değiştirilmesi üzerine ihbar ve dava (Sabah, 14.11.05); T.Erdoğan, B.Arınç ve AKP hakkında şeriatçılık ihbarı ve davası (Cumhuriyet, 03.12.05). Bunlar internetten bulduklarım; kim bilir daha neler var. Bir ilginçlik de şurada ki, bu zat bazen “bilirkişi” diye, bazen “Tüm Kapıcılar Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı” diye geçiyor.
Bir diğeri, MHP K.Çekmece ilçe bşk.yd. Av. Kemal Kerinçsiz. Osmanlı Ermenileri konferansını erteletmedeki sonuçsuz çabasıyla meşhur oldu (Sabah, 24.09.05). Referansları arasında şunlar var: H.Dink’in cezasının artırılmasını istemek (Radikal, 13.10.05), Pamuk’un Die Welt’e verdiği demeci ihbar etmek (BBCTurkish.com, 26.10.05), Fener’in dinsel toplantısının durdurulması için ihbarda bulunmak (Milli Gazete, 03.11.05), beş gazeteciyi ihbar etmek (Sabah, 03.12.2005), Pamuk davasının durdurulmasına itiraz etmek (Hürriyet, 28.12.05).
Şimdi, Türkiye Cumhuriyetinin bütün umudu niye bu sayın kişilerde, onu arzedeyim.
***
Bu yeni davaların en ilginçleri artık TCK md. 288’den açılıyor. Maddeye göre, soruşturmanın açılmasından başlayıp kesin karar alınıp dava bitene kadar adli süreç hakkında sözlü veya yazılı beyanda bulundun mu, örneğin “Yahu, Ceza Muhakemesi Kanunu md.100’deki tutuklama nedenlerine göre bu davada kesinlikle tutuklama olmaması lazım, ama adam aylardır içeride yatıyor” dedin mi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis.
Bugün komşu Hukuk Fakültesinden bir profesör arkadaşım söyledi, ayrıntısı henüz eline ulaşmamış, Karadeniz’in bir ilinde “taraf mütalaası” veren birisine 288’den dava açmışlar! Taraf mütalaası şudur: davanın tarafları kimi bilim adamlarına veya uzmanlara başvururlar, kendilerinin haklı olduğuna ilişkin yazılı bir görüş alırlar, dava dosyasına koyarlar; yargıç itibar ederse eder etmezse etmez. İşte bu taraf mütalaası veren kişiye “yargıyı etkilemek” ten dava açılmış!
Aslında bu hiç de tuhaf bir durum değil, çünkü daha tuhafı yaşandı. Bir yazısı yüzünden 7 Eylül’de çarptırıldığı hapis cezası üzerine 14 Ekim’de yaptığı basın açıklamasında “Bu, benim alnıma sürülen bir karadır” dediği için Hrant Dink’e bir de yine 288’den dava açıldı. Muhbir vatandaş: Av. Kerinçsiz. Hrant diyor ki: “Hakkında karar verilmiş bir sanığım. Yargıyı etkilemek sanığın en temel hakkıdır. Bir sanık yargıyı etkilemeye çalışmazsa kim çalışır?” (Milliyet, 25.12.05)
Bir sanık kendini savunmaya kalktığı için hakkında dava açılırsa, taraf mütalaası verene tabii ki açılacak.
Şimdi sıra, mantıken, sanığın avukatında. Yani, adil yargılamayı etkilemekten bütün sanık avukatları hakkında dava açılmasında. Kerinçsiz’in AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı J.Lagendijk’i de 301 ve 288’den ihbar ettiği bir ortamda (Radikal, 28.12.05), bekleyin, buna az kaldı.
***
İşte, Akkar ve Kerinçsiz gibi “muhbir vatandaş”lar bu cehennemî süreci başlattıkları ve çivisini çıkardıkları için hiç farkına varmadan Türkiye’yi kurtarıyorlar.
Çünkü, bir kere, sabırları törpülüyorlar. İkincisi ve daha önemlisi, siyaset biliminde “ideolojinin olumsuz işlevi” denilen kavramı işletiyorlar: Bir ideolojik noktaya akıldışı ölçüde vurgu yapınca, “bumerang etkisi” sonucu karşıt kavram güçleniyor. Demokrasiye “hukuk” kullanılarak yapılan bu acayip saldırı, absürd’e varan her şey gibi, kendi zıddını doğuruyor.
Baba Diyalektik geliyor…
—————————————-
Not: Söylemeyi unuttum: Hrant Dink’in 6 ay aldığı davanın muhbir ve müdahillerinden Mehmet Soykan, Dink hakkında olumlu rapor veren üç bilirkişiye soruşturma açılmasını istedi. Savcı Temmuz’dan beri bir karar veremedi…