Cezaevlerinde sıkça duyulan bir deyimdir bu. Yani, kötülerin en kötüsü durumda bu adamın alacağı ceza ne kadar olur, anlamındadır. Şimdi gelin, ulusal gururuna çok düşkün bir millet olarak şöyle bir durumu tartışalım.
Vatandaşın biri çıkmış ve “Biz Türkler bir tarihte falanca insanları kestik” demiş olsun. Rezil, yalancı, dengesiz, tarih bilmez, provokatör, berbat bir adam.
Şimdi, bu aşağılık niteliklerini birlikte kabul ettiğimiz adamın bu adi sözlerini cezalandırmak için uygulanacak hukuka gözatalım:
***
Madde-1: “Herkesin, ifade özgürlüğüne hakkı vardır. [Bu özgürlük] demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü, kamu güvenliğinin gerekleriyle ve kamu düzeninin korunması veya suçun önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın başkalarının ün ve haklarının korunması, gizliliği olan bilgilerin açıklanmasının önlenmesi ya da yargı organının otorite ve yansızlığının sağlanması için gerekli olan ve yasayla konulan kural, koşul, kısıtlama ve cezalara bağlanabilir”.
Yukarıdaki adi cümle, ifade özgürlüğünün burada sayılan istisnalarının (ülke bütünlüğü, vs.) hiçbirine girmiyor. Ceza hukukunda yargıçlar istisnaları ve yasakları genişletemedikleri için, yorum ve kıyas yoluyla da ceza verilemez (TCK md.2).
Bir de şuna bakalım:
Madde-2: “(…) Herkesin ifade özgürlüğüne hakkı vardır. [Bu hakkın kullanılması] ödev ve sorumlulukları da içerir. Bu nedenle belli kısıtlamalara bağlı olabilir. Ancak, bunlar yasayla öngörülen ve a) Başkalarının haklarına ve adına saygı göstermek; b) Ulusal güvenliği veya kamu düzenini ya da kamu sağlığını veya genel ahlakı korumak; için gerekli olan kısıtlamalar olabilir”.
Rezil adamın sarfettiği sözler için burada da aynı durum var: “belli kısıtlamalar”ın hiçbirine girmiyor ve yorumla da sokulamaz.
Üstelik, yerleşik içtihada göre bir bilgi veya fikir “gücendirici, şoke edici, rahatsız edici” olsa dahi ifade özgürlüğüne girer.
Özet: Bu sözler, istediği kadar tepki yaratıcı olsun, istediği kadar kötü bir adam tarafından söylensin, bu maddeler geçerli olduğu sürece ifade özgürlüğüne girer. Yani, bu işin “idamı” sıfırdır.
***
Ne oldu? Niye itiraz ettiniz? Bunlar TC yasaları değil diye mi?
Çok haklısınız; TC yasaları değil. Ben sizi aldattım. Yukarıdaki “Madde-1” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin md.10’u. “Madde-2” ise, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin md.19’u. İçtihat dediğim de, AİHM içtihadı.
Bunların yerine, siz, hakiki bir TC yasası hükmü öneriyorsunuz:
TCK md. 301/1: “Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”
Bakın, işte bu madde “işe” yarayabilir.
Çünkü, eğer “Anlıyam, şanlıyam, kılıcı kanlıyam” diye türkülerin söylendiği ve milleti oluşturan unsurlardan ikisine birden tek bir hitapla (“Ermeni dölü”) açıkça hakaretin serbest olduğu bir ülkede, bir tarihte falanca insanların öldürülmüş olduğunu beyan etmek Türkleri aşağılamak olarak yorumlanırsa, bu işin idamı 3 yıla kadar hapis demektir.
***
Ama, hiç kusura bakmayın. Çünkü bizim ulusal hukukumuza göre, benim verdiğim TC yasası olmayan maddeler ve içtihat sizin verdiğiniz TC yasası olan TCK md.301/1’den üstün:
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” (Anayasa md.90/5).
Türkiye bu iki uluslararası metnin birincisini 1954’te, ikincisini de 2003’te usulüne göre onayladı ve yürürlüğe soktu. Demek ki Anayasamıza göre TCK md.301/1 hükmünün burada hükmü yok.
Dahası, bu durumda md.301, Anayasamızın bu 90. maddesine de aykırı ve yargıçlar tarafından uygulanmaksızın Anayasa Mahkemesine sevk edilmeli.
Üstelik, biliyor musunuz ki bu 301/1 resmî ideoloji açısından da sakıncalı, çünkü açıkça Pan-Türkizm yapıyor? Gerekçesini okuyunuz: “Maddede geçen Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk Milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar”.
Bu durumda nerede kalıyor “sınırlar dışına taşmayan” Atatürk Milliyetçiliği iddiamız? Var mı, Moldova’daki Gagauz Türklerine laf söyledin diye 3 yıl içeri atılmak?
***
Yok canım, şaka. Atılmazsınız, çünkü Müslüman olmadıkları için Gagavuzları Türk’ten saymıyoruz. Onlara laf söylemek serbest.
Ama mesela K.Irak Kürtlerine değil. Dağ Türkü olmaları hasebiyle.
Bizim Ermenilere de değil. Dostum Kadir Cangızbay Agos’ta (no.375, 06.06.2003) açıklamıştı, kendileri aslen Orman Türkü’dürler; adları Ormanî olup, zamanla Ermeni diye incelmiştir…
———————-
Not: Türkiye’de Çin üzerine çok az kitap vardır. İyi bir tanesi, Attila Sönmez’in çevirisiyle Bilgi Üniversitesi Yayınlarından çıktı: Ray Huang, Çin Tarihi, bir makro tarih yaklaşımı.