Baskın Oran

Bu Kemalizm mi, Bölücülük mü?

6-7 Eylül pogromunun (bkz. bugünkü diğer yazım) millete nelere mal olduğunu 50 yıl sonra anlayabildik. Acaba, şu anda kışkırtılmakta olan daha büyük bir rezaleti hangi tarihte anlarız?

PKK son nefesini veriyor. Bu “eylem”leri onun için yapıyor. Ama PKK ölmeyecek. Çünkü AB reformlarına tepki olarak doğan “Türk milliyetçiliği” ona hayat öpücüğü veriyor.

Bir ülkede bir grubu karşınıza ölümüne kadar almak için ne yaparsınız? “Onlarla alışveriş etme!” ve “Onlardan kız alıp verme!” dersiniz. Aynen, Nazi Almanyasındaki gibi. Bunlar, bir ülkede büyük grubun küçük gruba iç savaş ilanıdır. Buyurunuz, okuyunuz:

Türk oğlu, Türk kızı Türklüğünü koru!

      1- Her Türk, alışverişini mutlaka Türkten yapmalıdır. Kürde aktarılan para PKK’ya maddi destek demektir. Türk, bu maddi desteği kesmezse, hem Türklerin mali gücü olmayacaktır, hem de Kürdün altında ezilecektir.

      2- Her Türk, Türkçe konuşmalıdır. Bunu da İstanbul şivesi ile konuşmalıdır. Dil varsa millet vardır. Ancak şehri istila eden Kürtler kendi dillerini hakim kılmaktadır. Bunlarla temas içinde Türkler de şivelerini bozmakta, Türkçe konuşsa bile adeta Kürt şivesiyle Türkçe konuşmaktadır.
      TV’lerdeki Kürt dizilerinin, Kürt müziğinin, her adım başı Kürtçe müzik çalan barların, kasetçilerin, minibüslerin ortasına düşen Türk ister istemez lisanını yitirmektedir.
      Buna direnmek için: Türk, Kürt dizisi izlemez. Kürtçe müzik dinlemez. Kürtçe müzik çalan barlara gitmez. Kürtçe konuşulan minibüse binmez. Kürtçe kaset satan dükkandan alışveriş yapmaz.

      3- Türk, ancak modern şehir hayatında kendini ifade edebilir. Türk medeniyeti, köyden gelen etkilere kapatılmalıdır. Köy, her halükarda Kürtçülüğün yaşam alanıdır.
      Yıllarca İstanbul’da Sivaslı, Erzincanlı, Malatyalı, Tokatlı Alevi kitlenin yarattığı köy ortamı, Kürtçülüğü güçlendirmiştir. Türk’ü saza mahkum eden köylü kafası, bugün şehirleri Kürt kültürüne teslim etmiştir.

      4- Türkler, yemeklerine sahip çıkmalıdır. Türk’ün damak tadı, Kürt yemekleri ile yer değiştirmektedir. Türk’ü kebaba, lahmacuna mahkum eden anlayışla mücadele edilmelidir. Yemek, kültür savaşının bir parçasıdır. Mc Donaldslar ne kadar tehlikeli ise Kürt mutfağı da o kadar tehlikelidir. Başka kültürlerin yemeklerini yiyen kültürler asimile olur. O nedenle Türk, Türk mutfağına sahip çıkmalı, başka şeyler yememelidir.

      5- Her şeyden önce Türk üremelidir. Artan her bir Türk bebesi, bizi Ergenokan’dan çıkartacak bir kurtarıcıdır.

***

Bu bildiri MHP’den falan değil; Bahçeli’nin MHP’si epey sorumlu gidiyor. Günümüzde Kemalizm’i en çok sahiplenen Türk Solu dergisinin veb sitesinden aynen kopyaladım.  Bir zamanlar “Ordu Göreve!” pankartı açanların dergisi bu. (Bu Kemalizm değildir demeye kalkmayın bana; diyorsanız, karşı çıkın!)

Sayfada marş çalıyor: “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa / Adın Yazılacak Mücevher Taşa”. Altında da “Kürt Sorunu Yok, Kürt İstilası Var” başlıklı bir Türkiye haritası yer alıyor. Birkaç saniye beklerseniz harita Kürt ağırlıklı illerden Türkiye’nin özellikle kıyı kentlerine birer ok atıyor ve derhal oralar da boyanıyor.

***

Bunun adı çağdaş Batılı ülkelerde “hate speech” yani Nefret Söylemi’dir ve yasaktır, Türkiye’de de, ayrıca, Bölücülük’tür ve yasaktır.

Eğer TCK md.216 (eski 312) bu yazıya karşı da uygulanmayacaksa, Türkiye’de hiçbir yazıya karşı uygulanamaz: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama: Md 216/2: “Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Eğer bu suç basın ve yayın yoluyla işlenirse, ceza yarı oranında artırılıyor (md.218).

Bununla da bitmiyor. Md.216/1 şöyle diyor, “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Basın-yayınla işlenirse, yine yarı oranında artmak üzere.

Türkiye, bir yandan PKK’nın “eylem”leri, bir yandan bu “milliyetçilerimizin” böyle kışkırtmaları sayesinde iç savaş ortamına götürülürken, açık ve yakın tehlike yoksa, acaba ne zaman olur?

6-7 Eylül rezaletinde “Türk milliyetçiliği şahlandığında”, gayrimüslimler kuzu kuzu dayak yemişler ve evleri-işyerleri rahat rahat tahrip edilmişti. Gayrimüslimler yerine “Yeni Düşman Kürtler”i koyun, tahmin edin bakalım kışkırtılan yeni “şahlanma”da tablo nasıl olur…

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı