Baskın Oran

Türkiye’de erkeklik

Küreselleşmenin bütün dünyada kimlikleri altüst etmesi Türkiye’de de acayip hatta gülünç durumlara yol açmaya devam ediyor. Zangır zangır korkmanın yanı sıra insanlar bir de kavram bilmeyince, okuduklarını anlamıyorlar. İlginç fikirleri olan bir genç müzisyen dostuma, kendi eposta grubundan birisi yazmış:

Türk aydını olarak nitelendirdiğiniz Baskın Oran konusunda da bir hataya düşmüşsünüz. Kendisinin bir Türk olmadığını nerdeyse haykıracak olan kişiye Türk dediğinizi duysaydı sanırım size hakaret davası bile açabilirdi.”

Hazret, daha, objektif kimlik-sübjektif kimlik sınıflandırmasını duymamış. Dolayısıyla, bir insanın objektif kimliğiyle övünmesini “erkeklik” sanıyor. Doğuştan gelen kimlikle övünmenin de yerinmenin de zavallılık olduğunun farkında bile değil. Daha önce de yazdım; Pamukkaleli hemşerimiz Epiktetos’un “Bildiğini sanan kişiye öğretemezsiniz” hükmü gereği, bu tür insanlara bişey öğretmenin fevkalade zor olduğu da çok açık.

***

Türkiye’de bişey öğretmenin fevkalade zor olduğu resmî kurumların başında Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) geliyor. Geçenlerde de, en hızlı öğrenen resmî kurum olan Dışişleri’yle yine takıştı.

Daha önce bin defa yazdığım için artık müsaadenizle anlatmayacağım şu “1936 Beyannamesi” rezaleti var ya, yine onunla ilgili.  Hani, Türkiyeli gayrimüslim vakıflarının taşınmazlarına devletin 1970’lerden beri hukukdışı el koyması olayı. İşte o rezaletin hâlâ bitmediğini gösteren yeni bir örnek.

VGM, biri Rum diğeri Ermeni iki Türkiyeli vakfın taşınmazlarına Lozan’ın 40. ve 42/3. maddelerini ihlal ederek el koymuş. Bu vakıflar ülkedeki adalet mekanizmasını tükettikten sonra mecburen Strasbourg’a başvuruyorlar. Ortaya çıkıyor ki, Mahkeme Türkiye’nin aleyhine karar verecek ve bu taşınmazların iade edilmemesi halinde Türkiye’yi mahkum edecek.

Bu durumda Dışişleri hemen VGM’ye yazıyor, “Derhal ‘dostane çözüm’e gidelim ki hakkımızda böyle bir kesin mahkumiyet kararı çıkmasın” diyor. Çünkü, çıkarsa, 1936 Beyannamesi sonucu hukukdışı el konmuş diğer taşınmazlar hakkında açılacak davalara emsal olacak. Türkiye, bilardoda daha istakayı eline alamadan kendisine karşı sürekli sayı çekilen zavallı oyuncu durumuna düşecek. Yani, Dışişleri resmen diyor ki, “İş fenaya gidiyor, bari erkeklik bizde kalsın!”.

Fakat VGM ülkemizi savunacak ya, kesinlikle karşı çıkıyor. Diyor ki: “Kendi elimizle iade edersek, bu, yapılanın kanunsuz olduğunu kabul etmek anlamına gelir” diyor (Milliyet, 09.09). Aslında Türkçede bu bal gibi “Erkeklik bizde kalmasın” anlamına geliyor ama, VGM’nin bunu erkeklik saydığı çok açık.

***

Bendeniz bu mantığı anlamaktan hep aciz oldum; mutlaka bişeylerim eksik. Yahu, mahkumiyet çıkınca “yapılanın kanunsuz olduğu” daha beter tescil edilmeyecek mi? Hem de Türkiye için en kötü biçimiyle? Yani uluslararası mahkemenin kesin kararıyla. Üstüne bir de “Kusurlarını düzeltme fırsatını verdik, kaçırdılar” denecek. Yani, erkekliğimize de laf gelecek.

Bir olasılık, Mahkeme’nin kararına aldırmamayı düşünüyor olabilir miyiz acaba? Valla, kendi kurucu antlaşması Lozan’ı ihlal etmeyi erkeklik sayan bir memlekette bu bile olabilir, ama böyle durumların adına erkeklik değil milliyetçilik diyorlar. VGM, hele 3 Ekim yaklaşıyorken bu yolda diretirse, şimdiden “Helal olsun!” demek lazım.

***

Böyle bir erkeklik yapmayı düşünmüyorsak, o zaman belki akıl kullanmayı akıl edebiliriz. Hatta, akla kadar gitmeye bile gerek yok; binlerce yıllık Anadolu gerçekçiliğinin kristalize biçimi olan atasözlerimiz var, onlara kulak versek bile yetebilir: “Zararın neresinden dönsen kârdır” var, “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” var. Yoksa, maazallah,  başka atasözleri devreye girebilir: “Kaderde varsa öpülmek, neye yarar üzülmek”, hatta “Böyle işlerin davası olmaz”, cinsinden…

***

Ama bana kalırsa şu andaki gidiş, yine bir erkeklik yapacağımızı gösteriyor. Baksanıza, Türkiye’de ağır cezalık suçlara ve katil davalarına bile uygulanmazken, dünyaca ünlü yazar Orhan Pamuk’un ilk duruşmaya “polis zoruyla” getirilmesine karar verilmiş (Milliyet, 13.09). AB yolunda bundan âlâ tahrik mi olur? Böyle erkek memlekete helal olsun!

Sadece, bir tek husus bendenizi endişelendiriyor: Erkeklik özel tahrike ihtiyaç gösterecek hale bi düştü mü…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı