Türkiye’de en sevmediğim muhabbet yine başladı: Askerî darbe tartışması.
RP’ye son zamanlarda gelen cesaretin aydınları çileden çıkarması, sonunda ordunun askerî darbe tehdidine kadar vardı. RP’nin çomaksız gezmeye başladığı aslında doğru. Sivas katliamcılarının gönüllü avukatı, laiklik konusunda titiz savcı ve yargıçları leblebi gibi dağıtmasıyla ünlenen Adalet Bakanı Şevket Kazan Irak’daki adaleti şöyle övüyor:
“Tövbe suresi başta olmak üzere 200 sure ezberlersen cezada indirim başlıyor. Kuran’ın yarısını ezberleyen tahliye ediliyor. Bunu inceliyoruz”
Arkasından, El-Ezher mezunlarının öğretmen ve ilahiyat mezunlarının sınıf öğretmeni yapılması türünden neler. Ama, galiba ordu açısından bardağı taşıran damla şu oldu: Meslek lisesi öğrencileri genel liselere yalnızca birinci sınıfta geçiş yapabilirken, imam-hatiplilere her sınıfta geçiş olanağı tanındı. Böylece, imam-hatiplilere fen kolundan mezuniyet, dolayısıyla da Harbiye’ye girme yolu açıldı. Tabii, bir de, gerizekâlı dincilerin Afganistan şubesinin yaptıklarını saymak lazım.
Ve Genelkurmay Başkanı Karadayı “sözlü muhtıra” niteliğindeki ünlü uyarısını yaptı. DSP’li Mümtaz Soysal aracılığıyla, “Herkes vazifesini yapsın. İllâ biz mi bu gidişi durduralım” dedi.
Askerî darbe tehdidi yapan bu mesaja M.Soysal’ın elçi olmasını ben tam anlayamadım. Çünkü, bu memlekette, askerî darbeden hocam Prof.Soysal kadar çekmişi azdır. Belki, daha inandırıcı olur, dediler. Neyse. Daha önemli şeyler var.
1) Ordumuz, doğru tutum saptamak için, galiba önce kendine bitakım sorular sormak zorunda.
Örneğin, RP’yi DYP getirdi. Çiller, mal merakı yüzünden o kadar vurulabilir durumda ki, kendisine en ufak bir uyarı yeterdi. Yapıldı mı?
İmam-hatiplilerin (son anda önlenen) Harpokulu’na gidebilme kararnamesini, 12 Eylül askerî darbesinin kurduğu YÖK’ün eski başkanı, DYP’nin Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam çıkarmadı mı?
Türkiye’de dinci akımın azışı, Silahlı Kuvvetlerin her nutkunda yarım düzine ayet okuyan sevgili paşası Kenan Evren zamanında olmadı mı?
Lise çağına gelen çocuğun dinci yapılması birazcık zordur. Bu işin ancak ilkokulu bitirir bitirmez yapılırsa etkili olacağını bilen dinciler, imam-hatiplerin orta kısımlarını ilk defa, laikliğin büyük savunucusu ve ordumuzun da çok tuttuğu Bülent Ecevit’in başbakanlığı sırasında 1974’te açtırmadılar mı?
Meşhuuur Özel Tim kurulurken, sırf MHP’lilerin girdiğini MHP’nin organı Ortadoğu gazetesi çekinmeden açık açık yazdı. Bu civanlar da üç aylı ve bozkurtlu kolyeleri, yüzükleri sallaya sallaya güneydoğuda yıllarca istediklerine istedikleri yasadışı muameleyi yaptılar. Birara, “Kardeşim, o yüzüklerle kolyeleri takmasanız iyi olur” diye bir broşür yayınlama dışında, ordu gık dedi mi?
O zamanlar, bendeniz de dahil (“Sayın Genelkurmay Başkanı, ne yaptığınızın farkında mısınız?”, Aydınlık, 11 Ağustos 1993) bisürü insan orduyu uyarmıştı. Şimdi, Özel Tim’in kendine PKK’li süsü vererek fidyelik adam kaçırması ve envaiçeşit rezaleti ayyuka çıkınca ve insanlar “Daha kimbilir neler var” diye düşündükçe, acaba ordumuz ne düşünüyor?
Acaba, bu rezaletin merkezindeki şahsın, yani PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç’in iki yıldır askerî kimlikle dolaştığı saptamasına ordumuz ne diyor?
Bir fahişe yüzünden bir polis memuruyla bir Özel Tim mensubu arasında kavga çıktığını, Özel Tim’in Varto’yu başta aşağı tarayıp, sonra da “PKK taciz ateşi açtı” dediğini gazeteler yazıyor. Kimbilir daha önce ne benzeri durumlar oldu da duyulmadı. Ordumuz bu konuda ne düşünüyor?
Türkiye’de dincilik meselesi en nihayet bir rejim sorunu. Kürt sorunu ise düpedüz devlet sorunu. Acaba ordumuz meseleye hiç bu açıdan baktı mı? Birinci konuda darbe tehdidi (yani en marjinal şeyi) yapan ordumuz, ikincisinin devlet kuvvetleri tarafından böyle azdırılması karşısında ne yapıyor?
2) Asıl önemli saydığım şeye yer kalmadı. Ama kısa söylesem de anlayacak olan anlar. Daha önce de bölükpörçük kırk kere söyledim zaten:
Bu memlekette askerî darbeler şimdiye kadar sorun mu çözdü, yoksa kangrenli sorun mu getirdi? Bugünkü tüm rezilliğin babası 12 Eylül darbesi değil mi?
Ayrıca, bu filmi görmeye maalesef mecburuz. Asker tarafından ortada koparılırsa, dincilerin ekmeğine yağ değil, Rokfor peyniri sürülmüş olur. Üstelik, adamlar ekonomiyi henüz dibe vurdurmamış durumda. Taban fiyatlarını artırdıkları bir sırada, yani durumlarının en iyi olduğu noktada düşürürsen, çook hayır dualarını alırsın. Üstelik, Kenan Evren üstadımızın irad ettikleri nutkun, 1983’te T.Özal’ın seçilmesine istemeden ne kadar katkıda bulunduğu ne çabuk unutuldu?
Bana sakın dinci kadrolaşmadan sözetmeyin, çünkü bunun vebali sadece ve sadece DYP’nin ve DYP’yi yola getirmeyenlerin boynunadır.
NOT: Aslında, ben de bir hoşum, hani. Kimi Aydınlık okurlarının kafa yapısı akıllara seza iken, başkalarına akıl vermeye kalkıyorum. Lütfen, İTÜ 4. sınıftan öğrenci arkadaşımız Çetin Taş’ın geçen sayıda bana sorular soran okuyucu mektubunu, hele de son sorusunu okuyun da, nerelerde olduğumuzu bir anlayın.