Cumhurbaşkanı Demirel fıkra anlattı:
“Bir hırsız kümese girmiş, çaldığı tavuklarla çıkarken yakalanmış. ‘Avukat isterim’ diye tutturunca, ‘Ulan, bu durumda avukat ne yapsın?” demişler. ‘Ben de onu merak ediyorum ya!’ demiş hırsız”.
Apo’yu savunacak avukatların uğradığı saldırı ve hakaretleri televizyondan görenler, Sayın Cumhurbaşkanının bu fıkrası hakkında ne düşünecekler, onu da ben merak ediyorum.
* * * * *
Türkiye büyük devlet.
Ama, takdir ederseniz, tuttuğu balık da büyük. Usulüne uygun biçimde kayığa alması, pişirmesi, yemesi, hazmetmesi… Bunlar kolay işler değil. Dünya bu kadar çalkalanırken, Türkiye haydi haydi çalkalanacak.
İçeride bunca iş bizi beklerken, sanki Türkiye’nin savaşacak ek cepheye ihtiyacı varmış gibi, bir cephe daha açıyoruz. Gazetelerde manşetler:
“Yunanistan’a Savaş Uyarısı!”
İnsan iyi şeye çok kolay alışırmış. Biz de “Suriye Muamelesi” yapmaya alıştık galiba. Şimdi de herhalde sırada, Apo’ya villa, sahte pasaport ve uçak verdiği için İtalya olmalı mantıken.
* * * * * *
Aslında, en “doğuştan muhalif” insanın bile itiraf etmesi lazım:
Yunanistan da fazlasıyla hakketti, Avrupa Birliği de. Teröre eğitim, Apo’ya 12 gün yataklık, çifte standart, ne ararsan.
“Adam gibi hareket etmek vardır!”.
Bu, Demirel’in Yunanistan’a söylediği sözlerden.
Doğru; ama devlet adamı gibi hareket etmek de var. Acaba, Apo yakalanmışken AB’nin yakasına sarılmak ne kadar devlet adamlığı? AB üyesi Yunanistan’a “Suriye Muamelesi” yaparak af diletebilecek miyiz? Diletemezsek, bir sonraki adım acep ne olacak?
* * * * * *
Uluslararası arenada kimi durumlarda “dayılanmak” ülkelerin şanındandır ve mümkündür. Ama, “racon”una uymak şartıyla.
Bu durumun raconu iki tanedir: Ya insan hakları sicilin çok sağlamdır, yada süperdevletsindir. Yoksa, istediğinin tam tersini alırsın.
Türkiye hangi racona uymakta?
* * * * * *
Başbakanın, Meclis’i toplayamıyor. Oysa, yasalarımızı, Türkiye’nin fî tarihinde imza attığı ve hiç aldırmadığı uluslararası antlaşmalara derhal uyarlamamız lazım.
Polisin, NTV kameramanını motosikletle eziyor. Oysa adamın çektiği sahne, Diyarbakır’daki kapalı dükkan kepenklerinin polis tarafından demir çubukla zorla açılma sahnesi.
Medyan, Apo’nun malum pozlarını her Allah’ın günü temcit pilavı gibi sergileyip herifi rezil etmeyi marifet sayıyor. Oysa, (isterseniz şimdi söyleyeceğime tepki göstermeden önce 1 saniye düşünün de öyle tepki gösterin), er yada geç Türkiye’nin 12 milyon Kürt kökenlisi bundan fena halde rencide olacak. Çünkü Demirel bu insanları o kadar mutlu eden “Kürt realitesini tanıyoruz” sözlerini herşeyin güllük gülistanlık olduğu bir dönemde söylememişti. Bu adamın Türkiye’yi en fazla altüst ettiği 1991 yılında söylemişti.
* * * * * *
Aslında bu insanlar hiç de rencide mencide olmazlardı.
Çünkü Apo onlara da çok yaptı. Değil müebbede mahkum etmek, yarısını tava yarısını ızgara yapsan sorun çıkmazdı.
Bir şartla: Şu anda devlet’in devletliğini yapıyor olması şartıyla.
Ama yapmıyor. Devlet, PKK’yi çökerttiği şu anda içeriyi tamirle değil, yeni uluslararası cepheler açmakla uğraşıyor.
Oysa devlet, bir yandan imzasını inkar etmeyi bırakıp Türkiye’ye ifade özgürlüğü getirse. Artık Kürt yada Laz kimliğini vakıf ve dil kursu başlatarak, radyo-TV kurarak, parti açarak ifade etmek bir kahramanlık işi olmaktan çıksa…
Bir yandan da, şimdiye kadar açılmış 8 pakete benzemeyen bir Güneydoğu paketi açsa ve teröre bastırmaya harcanmış paranın onda biri bu pakete koysa…
Ne bu 12 milyon insan Apo’nun rezil edilmesinden rencide olurdu, ne de ikiyüzlü Batı’ya ağzını açmak düşerdi.
* * * * * *
İster kimi yorumlara göre seçimleri erteletmek için söylemiş
olsun, ister koltuğunu yenilemek için. Demirel’in “Adam gibi hareket etmek vardır” sözü doğru bir söz.
Çünkü, pek süflî bir deyim ama, “yarın çok geç olacak”.