Bir Yunan vatanseveri olarak bütün Helenlere seslenmek istiyorum. Emperyalist AB’ye 1981’de resmen girdiğimizden beri ortalığa dökülmeye başlayan sözde demokrasi ve hümanizma yanlıları vatan hainliğini iyice artırdılar. Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne artık açıkça saldırıyorlar. Dışarıda düşmanlarımıza koz veriyorlar. İçeride ikilik yaratıyorlar. Azınlık icat ediyorlar. Her memleketin birtakım eksiklikleri olabilir. Ama bunlar uluorta ortaya atılmaz. Düşmanlara koz verilmez. Bu vatan hainleri güzel ülkemiz Yunanistan’ı dostun düşmanın önünde rezil ediyorlar ve sonunda batıracaklar.
Baş hain Prof. İraklidis
Sadece kendi aramızda kalsa razıyım. Ama doğumuzda sürekli tehdit oluşturan Türkler de bunları okuyor. Çarşaf çarşaf yayınlıyor. Buyurun bir gazete haberi:
“Yunanistan’da Atina Pandion Üniversitesi profesörü Aleksis İraklidis, Anadolu’ya saldıran Yunanlıların 1919’da Türklere Sırpların Bosna’da yaptıklarının benzerlerini yaptıklarını söyleyince sert tepkilere hedef oldu”.
Bu Prof. İraklidis, bir yandan bu memleketin ekmeğini yer, bir yandan da vatan hainliği yapar. Vatansever Helenlerin Türk tehlikesine karşı uyanık durmalarına karşı bir de bozguncu kitap yazmıştı utanmadan ve tabii ki Türkler bu kitabı bayıla bayıla çevirttiler ve yayınladılar: Yunanistan ve ‘Doğudan Gelen Tehlike’ Türkiye. Çevirenler de zaten müseccel Helenizm haini: Mihail Vasiliadis ve Herkül Millas. İkisi de bizden değil zaten. İstanbul Rumu. Yani Turko Sporos/Türk Dölü.
Neyse ki vatansever kardeşlerimiz İraklides’e hemen ağzının payını vermişler. Haber devam ediyor: “İraklidis, Alfa televizyonuna demecinde ‘Ankara’ya kadar her yerde alevler yükseliyordu. Öldürüyor, kesiyorlardı. Tam bir dehşet. Yunanlı olduğuna utanıyorsun’ dedi. Kıbrıs kökenli profesöre Küçük Asya Dernekleri Federasyonu Başkanı Eftimios Arzuoglu ‘Bu adam solucan. Tedbirleri alıp düşmana karşı koyarsın. Koynunda yılan besliyorsan ne olacak?’ diye çattı. Meslektaşı Yorgos Kunduriotis, İraklidis için ‘Türk milliyetçiliğinin çanağıdır’ derken, tarihçi Sarandos Kargakis ‘Bunlar vatan haini’ diye konuştu”. (Yorgo Kırbaki, Radikal, 30.03.09). Haberi veren muhabire de dikkatinizi rica edeceğim. O da İstanbul Rumu. Turko Sporos. Bu da mı tesadüf? Koynumuzda yılan ve akrep besliyoruz.
Bir de Atatürkçümüz oldu!
Arkası var. Buyurun bir diğer vatan haininin haberi. Bu seferki tam linç edilecek cinsten:
“Yeşiller Partisi lideri Mihalis Tremopulos, rakiplerinin ‘Atatürkçü’ suçlamalarına kulak asmayıp Selanik’teki Vasileos Pavlu (Kral Pavlos) caddesine ‘M. K. Atatürk’ adının verilmesinde ısrarlı olduğunu söyledi. Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin sokak adının 1938-55 arasında ‘K. Atatürk Sokağı’ olduğunu hatırlattı. Annesi Edirneli olan Tremopulos ‘Selanik kahramanları kimler?’ sorusuna da ‘Nâzım Hikmet’ diye cevap verdi”. (Radikal, 31.05.09). Annesi Edirneli. Yorum gerekir mi?
Hadi bunlar şu andaki Yunanistan’ı zemmediyorlar. Ya uğrunda onca fedakarlıkla kanımızı döktüğümüz mukaddes Bağımsızlık Savaşımıza bile çamur atanlara ne demeli? Turko Sporosların kralı olan Herkül Millas, sütun sahibi olduğu Türk gazetesi Zaman’ın 15.07.08 sayısında, vatan haini Tasos Kostopulos’un Vivliorama Yayınları’ndan 2007’de çıkmış Savaş ve Etnik Arındırma, On Yıllık Milli Bir Girişimin Unutulan Yanı, 1912-1922 adlı kitabının reklamını yapıyor. Daha ilk paragrafta, dönemin savaşlarına katılmış Stratis Mirivilis’in 1928’de yazdığı “Savaş” adlı kısa öyküden şöyle bir pasajla başlıyor ki, aktarırken bile vatanım ve milletim adına midem dönmekte:
“Birden kendimi yaşlı adamın karşısında buldum… Yapabileceğim bütün iyilik onu bir an önce ve birden öldürmekti. Çünkü bazıları çok acı çekiyordu boğazlanan danalar gibi debelenirken ve avuçlarını yere çalarken… Sonra köy ateşe verildi…”
Kurtuluş Savaşımıza hakaret
Hristos belanızı versin. Siz bu memleketin çocuğu değil misiniz? Nasıl tükürürsünüz yemek yediğiniz kaba? Nasıl bunları düşmanlarımıza koz olarak verirsiniz? Bu memleketin ekmeğini yiyorsunuz. Hristos sizin o demokrasi ve hümanizma dediğiniz şeyin de belasını versin. Buyurun, yine Millas’ın yine Zaman’da (09.06.09) mukaddes Bağımsızlık Savaşımıza attığı başka bir çamurdan örnekler. Üç vatan haininin yani Katsulis, Nikolinakos ve Filias’ın ortak “hümanist” fitnesi olan, 1980’de Atina’da yayınlanmış Çağdaş Yunanistan’ın Ekonomik Tarihi: 1453’ten 1930’a kitabından iğrenç alıntı:
“Bütün komutanlar sürekli para istiyordu (s. 138)… Savaşanların ihtiyaçları ilk Türk ganimetinden sağlandı (150). İlk dokuz ayda yetmiş bin kuruş elde edildi. İhtilalin masrafları on milyondu. Geri kalanı, çeşitli yöntemlerle özel kişilerin zimmetine geçti, kişisel servete dönüştü (152)”.
Bundan sonra coşuyor bu üç vatan haini ve uyduruyor da uyduruyor. Sözde, bir süre sonra ganimet işleri kurala bağlanıyor; üçte biri savaşanların oluyor. Sözde, ihtilalci liderler paralar için birbirine giriyor. Yani, biz bağımsızlık için değil güya para için koymuşuz hayatımızı ortaya; vatan hainleri bunu söylüyor.
Sözde bütçeler veriyorlar. Güya bir geminin aylık masrafı 13 bin kuruş, ama Türklere karşı bir çarpışmadan elde edilen gelir 6 milyon kuruşmuş. Ve tabii, aradaki farkın cebe indirildiğini iddia ediyorlar (s.160).
Bir diğer ihanet vesikası, kitaptaki Tripolis/Trebliçe olayı. Savaşmadan elde edilen ganimetler erler arasında paylaşılmadan devlete gittiği için ihtilalciler muhasara altında olanların teslim olmalarına imkan vermiyorlar sözde. Aynen şöyle yazmış vatan hainleri: “Saldırıp korkunç kıyım yaptılar; oysa D. İpsilanti kenti anlaşmayla elde etmek üzereydi”. Hainliğe devam ediyor kitap: “Tripolis ve başka kalelerden elde edilenlerin değeri elli milyon kuruştu (bir milyon sterlin). Bu yağmalar, çılgınlık derecesine varmıştı” (165). Bir de Kıbrıs’tan ihanet vesikası verelim. Kendi içimizden bile böyleleri çıktıktan sonra, İngiliz emperyalizminin ekmeğini yemiş Kıbrıslı Helenler arasından çıkması da beklenirdi tabii. Nitekim, 27.05.09 tarihli “Kıbrıs” gazetesinde Hristoforos Konstantinidis Politis adlı vatan haini kin kusuyor. Bu ismi de sizlere tanıtmak için ibret-i alem bakımından özetliyorum:
Diyor ki, bugüne kadar Kıbrıs’ta bize bir sürü çözüm yolu sundular ve biz kabul etmedik.
1947’den beri sayıyor (bari milat öncesine de gitseydi): 1947 anayasa önerisi, Makarios’un reddettiği 1955-56 Harding Planı, arkasından 1960 Zürih Anlaşması, 1964 Acheson Planı, 1978 Kanada Planı, 1985 Cuellar Planı, Glafkos Kliridis’in reddettiği Gali Fikirler Dizisi, 2004 Annan Planı.
Bunları ancak bir Türk yazabilirdi. Bir Helen yazıyorsa bitmiştir. Ya soyuna Türk karışmıştır, yahut Türklerden para yemiştir. Bakın bu hain yazısını nasıl bitirmeye cüret ediyor:
“2008’de Hristofyas ile Talat çözüm görüşmelerine başladı. Hepimiz onların bu zor çabalarına yardımcı olalım. Ne yazık ki Hristofyas yoldan çıkarak şu açıklamayı yaptı: ‘Cumhurbaşkanı olduğum sürece NATO’ya katılmayacağız’. Kıbrıs halkının yüzde 70’i NATO üyeliğini destekliyor. Siz neden reddediyorsunuz? Stalin demokrasisini mi izliyorsunuz? Uyanın! Sevgili Hristofyas, sizden önceki cumhurbaşkanlarının -Vasiliu hariç- tek dertleri koltuktu. Sonuç: Bizi mahvettiler. Vatanımızın kurtuluşu için, hepimiz ve siz, vatanı partilerden üstün tutmalıyız”.
Dikkat ettiniz mi emperyalist söyleme? İşte demokrasi ve hümanizma havariliği bundan ibarettir. Helen milleti bunlar gibilere geçit vermeyecektir. Bunlara şunu demek lazım: “Babalarınızın kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız analarınıza sorun!”
Bravo Prof. Yalçın Küçük!
Bizim içimizdeki akrepler bunu yaparken düşmanlarımız ne yapıyor, bilmek ister misiniz? Onların sosyalistleri vatanlarını savunuyorlar! Yine Türk basınından ibret verici bir haberle bitiriyorum:
“Kıbrıs harekatı sırasında esir Rum askerlerini öldürdüğünü söyleyince hakkında soruşturma açılan Kahraman Olgaç’ı, ‘komutanı’ Prof. Yalçın Küçük savundu. ‘Attila Olgaç’ın esir alınan Rumları öldürmesi mümkün değildir. Bu Türk Ordusunun geleneklerinde olmaz’ diyen Küçük, A. Olgaç ile olan arkadaşlığının ötesinde, tanıklığının Türk Ordusunda bu tür eylemler olmadığını açıklamak için olduğunu söyledi.” (Radikal, 19.06.09)
Bu yazı, yazarımız tarafından kurgulanmıştır.