Kırk yıl düşünsem, YÖK’ü savunmak için yazı yazacağım aklıma gelmezdi.
Evet, YÖK’ü savunuyorum. Çünkü Kemal Gürüz şu anda Üniversiteyi benim de düşmanlarıma karşı savunuyor. Çok önemli bir görev yapıyor.
MHP, irticaya karşı işbirliği yapar görünmenin fiyatı olarak üniversitelerin canına okumak, irticayı bu kanaldan desteklemek istiyor. Daha doğrusu, YÖK’ün adam etmek istediği tarikatçı üniversitelerini kurtarmak istiyor.
* * *
1981’de YÖK yasası çıkarılırken, Cumhuriyet’te “Temel Yanlışlık” diye bir yazı yayınlamıştım. “Taşrada üniversite olmaz. Kızlı- erkekli bira içilemeyen yerde üniversite açılmaz. Çünkü taşra aydınlanmaz, üniversite köylüleşir” demiştim de, kimi solcu arkadaşlar kınamıştı.
Doğramacı Efendi açtı, tabii ki üniversitenin de canına okundu. Bırak sadece köylüleşmeyi, tarikatlaştı. Örneğin Kırıkkale Üniversitesi, ki başkentin neredeyse mahallesidir, laik midir dinci midir diye değil, Nurculuğun hangi koluna aittir diye tartışılmaya başlandı.
İşte şimdi Kemal (çocukluk arkadaşımdır), ustasının yarattığı rezaleti onarmakla meşgul. İş işten geçmişken yada geçmek üzereyken.
* * *
Bu işin başını kimler çekiyor?
Bir kere, vaktiyle YÖK eliyle doçent yapılan ve son anda (yukarıda sözünü ettiğim “onarma” modeline uygun olarak) profesörlüğü kotarılamadan kalan, YÖK eski Personel Dairesi Başkanı Mustafa Gül var. İkincisi, Babuna’nın kemik iliği bankasını dehşetengiz bir “genetik casusluk” komplo teorisiyle önlemeye çalışan Sağlık Bakanı Osman Durmuş var.
Neler öneriyorlar?
Önerdikleri şeylere bakarsanız, bunlar birer üniversite meleği!
Rektör ve dekanlar seçimle gelecek, YÖK Başkanı cumhurbaşkanına değil de milletin temsilcisi olan TBMM’ye sorumlu olacak, YÖK özerkleşecek ve böylece üniversiteler üzerindeki baskısı kalkacak, vs. Hocalara maaş iyileştirmesi bile var…
***
Oysa, bunları bir de “tarikatçı profesörün tarikatçı asistanlarla doldurduğu “nurlu” üniversiteler” bağlamında düşünün, işin korkunçluğu pat diye ortaya dökülüverir:
Tarikatçı hocalar tarikatçı rektör ve dekanlarını seçecekler, kapalı devre çalışmaya devam edecekler. Kekâ!
YÖK Başkanı Gürüz, “Ortalaması, Türkiye ortalamasının çok altında olan TBMM”ye (bundan güzel tanım yapılmadı!) hesap verecek; Türk yükseköğretimini FP-MHP koalisyonu yönetecek. Kekâ!
Bu tarikat üniversiteleri yurtdışına tarikat mensubu gençleri seçip seçip yollayacaklar, dönüşte bunları otomatikman asistan yapacaklar. Bikaç sene sonra da, profesör. Kekâ!
***
Aslında bir “Türk Milliyetçisi” olan Gürüz, bunların kuyruğuna basacak ne yaptı?
Çok şey:
1) Yurtdışına doktoraya gönderilecek (sonra da asistan olacak) gençlerin sınavını “bazı üniversitelerin” elinden alarak, gelişmiş üniversite hocalarından oluşan merkezî komisyonlara verdi.
2) Yurtdışına gönderilmiş tarikatçılardan 300’ünü geri çağırdı.
3) “Bazı üniversitelerin” asistanlık sınavı açma yetkisini kaldırdı. Bu sınavı da merkezileştirdi.
4) Bu “bazı üniversitelerin” master ve doktora vermelerini de durdurdu; buralardaki asistanların doktorayı 8 gelişmiş üniversitede yapmalarını şart koştu. Örneğin bizim Mülkiye’de böyle doktoraya gelmiş çok sayıda asistan var.
Bu dört önlem, bu tarikat yuvalarının kendilerini yeniden üretmelerini durdurdu. Daha ne olsun?
5) Bu arada, bunların kimi yöneticilerini ya görevden aldı, yada istifa ettirdi.
6) Şimdi de üniversitede doçentlik sınavını zorlaştırıyor, daha doğrusu YÖK’ün çıkışından beri yetenekli-yeteneksiz herkesin elini kolunu sallaya sallaya makalesiz-kitapsız doçent oluvermesi olayına el koyuyor.
***
Şimdi, sakın kalkıp da “Üniversiteler özerktir, seçilmiş yöneticisi görevden alınamaz, kendi asistanını kendi seçer!” demeye falan kalkmayın.
Adam gözlerden ırak biyerde düzenini kurmuş, tıkır tıkır şeriatçı kadroyu üretmeye başlamış. Bırak özerk üniversite’yi, bunların nesi üniversite be? Üniversite sözcüğünün kökü “üniversel”den, yani evrensel’den gelir. İslam’ın bilmem hangi mezhebinin bilmem hangi tarikatının bilmem hangi hizbinin bilmem hangi dergâhının bilmem hangi şeyhinin bilmem hangi müridinin evrensellikle ne ilgisi var?
Diğer yandan, YÖK gerçek üniversiteye saldırsın, bak ben ona nasıl saldırıyorum.
***
Yeri gelmişken, bir çelişkiye daha değinmemek olmaz:
Sakın, tarikatçılara her karşı çıkana, üniversiteyi güçlendiriyor demek gafletine de düşmeyiniz.
Örneğin, İstanbul Rektörü Alemdaroğlu’na tarikatlar çok şey borçlu. RP’nin 28 Şubat süreciyle tam dibe vurduğu dönemde, durup dururken sıkmabaş kızların üniversiteye sokulmaması kampanyasını patlattı ve RP’ye inanılmaz bir yaşam öpücüğü vermiş oldu. Dinciler bu zatın heykelini dikseler, hakkını ödeyemezler. Böylesi her zaman bulunmuyor.
***
Kırk yıl düşünse, MHP’nin kendisini görevden aldırmaya çalışacağı Kemal Gürüz’ün de aklına gelmezdi.
Üzülmesin; bu Kemal için onur vesilesidir.