Baskın Oran

Üniversite hocasına bu kadarı da yapılmaz ki!

Eskiden bu memlekette iki tane faul meşhurdu: Birincisi “Komünisttir!” denirdi, ikincisi de, hadi kibarcasını söyleyeyim, “Eşcinseldir!”. Uzun yıllar, faulcülerin çok işine yaradı.

Ama, birincisi SSCB’yle tarihe karıştığı, ikincisi de bu ortamın rezilliği karşısında pek anlamsızlaştığı için etkisini sıfırladı. Artık kimsenin işine yaramıyor. Tam tersine, bu faulleri yapanlar geri zekalı muamelesi görüyor. Tarkan da bundan sıyırdı ya, geçenlerde…

Bunun üzerine, doğa boşluk kabul etmediği için, iki yeni faul daha icat edildi. Bunlardan biri “irticacı”, diğeri  de “PKK’lı”.

Ama Türkiye’nin dinamizmi akıllara seza. 28 Şubat’tan bu yana birincisi, Apo’nun yakalanışından beri de ikincisi bayatlayıp koktu. Bunları kullananlara da düdük çalınmaya başlandı. Şimdi yenileri çıksın diye “muntazırız” (bekliyoruz).

* * *

İzmir’den arkadaşım -üstelik de yaşdaşım- olduğu için Allah gani gani gecinden versin, gerçek ömrünü uzun etsin ama, Kemal’in (Gürüz) YÖK başkanı olarak ömrü kesinlikle tamamdır. Artık onu ben bile kurtaramam. Çünkü şeytan gibi zeki olduğu halde bu bayat faullerden birini yaptı, demek ki fena halde çaresiz durumda.

Bırakın bayatlamış faul yapmayı, Dicle Üniversitesi rektörü hakkındaki bu “PKK’lı” iddiasını bizim Kemal öylesine hiçbir kanıta dayanmayan biçimde yaptı ki, olaya tam bir tüy dikti. Üstüne üstelik, son kararı (Milliyet’ten Derya Sazak’ın deyişiyle) “Türkiye’nin başına gelen ikinci Susurluk kazası” Cumhurbaşkanı Sezer’in verecek olması, meselenin üzerinde ikinci ve nihai bir tüy anıtı yükseltmiş bulunuyor.

* * *

Mademki “boş iddia” dedik, basından (Hilal Köylü, Radikal) özetleyeyim de kararı siz verin. 10 ay önce Dicle Üniversitesinde rektör için oylama yapılıyor, sonuçta Sezer birinci gelen ve YÖK’ün önerdiği emekli albay Prof. Mehmet Özaydın’ın değil, ikinci gelen Prof. Fikri Canoruç’un atamasını yapıyor.

Birkaç gün önce Kemal YÖK Genel Kurulunu topluyor, şöyle diyor: “Canoruç göreve başladığından bu yana üniversitede PKK faaliyeti arttı, bu da hakkında PKK yandaşı iddiası bulunan rektörden kaynaklanıyor”. Arkasından, “üniversitenin huzuru için” Canoruç’un görevden alınmasını istiyor.

Eskiden olsa, hepsi “lebbeyk” (efendim, buyurun, emredin) diyerek başkanlarının önerisini emir telakki edecekler ama, Sezer’in atadığı yeni üyeler soruyorlar:

“Ortada hangi kanıtlar var?”

“Elimizde istihbarat birimlerinin raporu var” diye yanıtlıyor başkan.

Bunun üzerine muhalif üyeler, “Rivayetlerle bir rektör görevden alınamaz. Ortada delil yok. İnsanları PKK’lı ve irticacı diye damgalayıp bırakamazsınız” diyorlar. Kemal cevap olarak, “Rapor var. Sezer, adamını görevden almak zorunda kalacak” diyor.

“PKK’lı” damgasının hâlâ eskisi gibi geçerli olduğu sanısına dayanan bu hesap, üstüne üstelik, bir taşla iki kuş vurmaya da yönelik:
Sezer YÖK’e uyup görevden alırsa, 10 ay önce yanlış atama yaptığını kabul edip tükürüğünü yalamış olacak. Almazsa, bu sefer bizzat Sezer’in PKK’yı desteklediği ortaya çıkacak!

* * *

Ama, daha da üzücü, olaya daha da tüy diken bişey istiyorsanız, zavallı meslektaşım Prof. Canoruç’un bu zavallı durumda kendini nasıl savunmak zorunda kaldığını okuyun da görün:

“Ama  ben Güneydoğulu da değilim ki, böyle çamur atmak için gerekçe yapılsın. Ben Yörük’üm. Bundan da hep gurur duydum”

Allah aşkına Türkiye’nin rezilliğine bakınız! Koskoca üniversite rektörü kendini savunmak için etnik kökenini ileri sürmek zorunda bırakılıyor. Bu kadar da olmaz ki canım! Her şeyin bir haddi var!

——————

Not: Hadi böyle tatsız bitirmeyelim. Tüy dikmek deyiminin kökenini anlatmış mıydım? Topraklarından ayrı kalıp güçsüzleşsinler diye XIV. Louis’nin Versailles sarayında oturmak zorunda bıraktığı soylulardan her biri, koca sarayda helâ bulunmadığı için, hâcetini gece bahçenin bir köşesinde görürmüş. Arkasından da hemen uşağı koşturur, bu yapıt’ın üzerine efendisinin işaretini taşıyan bir tüy dikermiş ki, sabaha kuruyunca, her uşak bahçedeki nonfigüratiflerden hangisini tutup atacağını bilsin. Neşeli hafta sonları efendim.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı