Baskın Oran

Özelleştirme, I love you

“Sermaye birikimi”, bir ülkenin “kalkınma”sıyla özdeş bir terimdir. Batı Avrupa ülkeleri ilk sermaye birikimini İnka ve Aztek gibi uygarlıkların altın heykellerini eritip getirerek “dışarıdan” sağladılar. Sonra da “içeriden” tamamladılar. Örneğin İngiltere’de yüksek fırın bacaları daha ucuz işgücüdür diye 12 yaşındaki çocuklara temizlettirildi zamanında.

Biz nasıl yaptık, yapıyoruz derseniz, arz edeyim. Dışarıdan’ı soruyorsanız, artık kronikleşen dış borçlar yalnızca eski dış borçların ödenmesine gittiği için bu açıdan bir işe yaramıyor. Onun için, “içeriden” sağlıyoruz: Müteşebbislerimiz ilk önce, daha Cumhuriyet bile kurulmadan, 1915’te tehcir edilen Ermenilerin emlakiyle sermaye birikimine başladı; ikincisi, aynı işi 1942 Varlık Vergisi yüzünden oturdukları evleri bile satmak zorunda kalan  gayrimüslimlerin malları sayesinde gerçekleştirdi; üçüncüsü ise, şimdi Özal’ın özelleştirmelerine nasip oluyor. Devlet, Hazine toprakları dahil, halkının 75 yıllık kristalleşmiş emeğini haraç-mezat satarak sermaye birikimini destekliyor. Sabredelim; olacak inşallah.

Bir öğrencim  eposta yollamış, diyor ki: “Hocam, bu yazıyı yazdım ama memuriyetim yüzünden yayınlamama izin verilmiyor, dilerseniz siz düzeltip kendi adınıza yayınlayabilirsiniz, kimin yazdığı önemli değil ama bilinmesi önemli” diyor.

Hani, hem bu özelleştirme konusunun sadece bizde böyle olmadığını görür de sadistimsi bir teselli bulursunuz, hem de Türkiye’de özelleştirmenin böyle yapılmasına karşı çıkanların bu işi “komünistlikten” yapmadığına belki artık iman edersiniz umuduyla, kısaltarak yayınlıyorum. Ellerine sağlık değerli öğrencimin.

* * *

Böyle bir kavramla 1929’dan beri karşılaşmamış olan California’da bu yıl 17-18 Ocakta, 19-20 Martta ve 8 Mayısta elektrikler kesildi. Klimaların devreye gireceği Haziran-Ekim döneminde en az 30 gün kesileceği tahmin edilmekte (Reuter ajansı, 7 Mayıs 2001).

Kesintiler sırasında trafik lambalarının sönmesi yüzünden trafik kazaları meydana gelen eyalette elektrik fiyatları üç kat artınca, tüketiciler özel şirketleri dava ettiler. Şirketler ise milyarlarca dolarlık borç batağına saplanınca eyalet yönetimine el açtılar. Örneğin, 9 milyar dolar borcu bulunan Pasific Gas & Electricity şirketi 6 Nisan 2001’e konkordato istedi. Şimdi eyalet, kasasında para kalmadığı için elektrik satın almak ve altyapı yatırımı için piyasaya 10 milyarlık bono sürmeye hazırlanıyor.

California’da sivil toplum kuruluşları, 1990 yılında yüzde 30 oranında enerji fazlası bulunduğunu hatırlatarak, sektörün yeniden devletleştirilmesi için kampanya başlattılar.

* * *

Allah düşürmesin, diyelim. Öğrencimin yazısı bundan sonrasında İngiltere’yi ele alıyor:

İngiltere’de 1947’den beri devlet tarafından işletilen demiryolları, 1994-96 arasında en büyüğü Railtrack şirketi olmak üzere 100’den fazla parçaya bölündü.

Railtrack şirketi, 4,5 milyar sterlin değer biçilen demiryollarını 1,9 milyara aldı. Trendeki hizmetler de 1.8 milyar sterline satıldı. Oysa sadece depolardaki mal varlıklarının değeri 2.9 sterlin olarak hesaplanmıştı. İngiliz hükümeti, Railtrack’a devretmeden önce demiryollarının 1.6 milyar sterlinlik borcunun 1 milyarını sildi ve bu borcu belediyelere yükledi (“Privatisation, Deregulation and the London Rail Disaster”). Yine de Railtrack durumunu düzeltmek için hükümetten 2 milyar sterlin talep etmekte. Blair Hükümeti ise, demiryollarının durumunu iyileştirmek için 10 yılda 60 milyar sterlin tahsis edeceğini açıkladı.

Özelleştirme öncesinde hükümetler halka tren hizmetlerinin ucuzlayacağını, kalitenin artacağını, kamunun üzerindeki yükün azalacağını vaat etmişlerdi. Özelleştirmeyi izleyen 3 yıl boyunca demiryolu şirketlerine sağlanan sübvansiyonun 5 milyar sterlini bulduğu tahmin edilmekte. Bu miktar, özelleştirmeden önce 1980’lerde ve 90’ların başında demiryollarına tahsis edilen sübvansiyon ortalamasının yaklaşık 2 katı.

İngiliz demiryollarında altyapı yatırımları yaklaşık beşte bire düştü. Özelleştirmeden birkaç ay sonra yapılması gereken yatırımların sadece yüzde 17’si yapılabildi (“British Rail: Take Back The Track”).

Yeni işletme bol miktarda işçi çıkarınca, uzun vardiyalar elemanların dikkatlerinin dağılmasına yol açtı. Örneğin kırmızı ışıkta geçmeler son yıllarda 3 kat arttı. Özelleştirmeden hemen önceki yıl 989 tren kazası olurken, 1988’de 1864’e yükseldi. 1995-96’da 28 olan ölü sayısı 1997-98 döneminde 48’e çıktı.

Geçtiğimiz aylarda demiryollarının yeniden devletleştirilmesi için kampanya başlatıldı. Kampanyaya Avam Kamarasından 100 kadar üye, sendikalar, çevre grupları, Londra Belediye Başkanı Ken Livingston ve pek çok sivil toplum kuruluşu destek vermekte.

———————-

Not: Yazının tamamını isteyenler epostayla bildirsinler, yollarım.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı