İşlerin en başında kendi kendime diyordum ki: Şu anda Irak vatandaşı olmak istemezdim, çünkü boş yere öldürülürdüm.
Felaket artarak devam edince, şöyle demeye başladım: Amerikan vatandaşı olmak istemezdim, çünkü boş yere öldürmek gibi bir alçaklığa dahil olurdum.
Şimdi de şöyle mi diyeceğiz yani: Keşke Türkiye vatandaşı olmasaydım, çünkü bunca anlamlı bir direnişten sonra, hiçbir şey değişmemiş olduğu halde, ülkemizi bu tecavüze hava, liman ve toprağıyla açıvermek gibi bir züll’e boyun eğmek bana ağır geliyor…
* * *
Siz bu satırları Cuma günü okurken, 24 saat önce baş eğmiş olabiliriz. Türkiye, dünyaya resmen parmak ısırtan bunca direnişten sonra, “Sadece katili pencereden alıp komşunun kilerine” elimizle sokacak tezkereyi Meclis’ten geçirmiş olabiliriz. “Gerisini halletmeyi” o arkadaşa bırakmak üzere.
Bu onursuz durum, muhtemelen bir akıldışı durumla tamamlanmış olabilir. Çünkü buna, Allah muhafaza, “Başkasının memleketindeki federe Kürt devletine engel olmak” gibi akıllara seza bir gerekçeyle de girişmiş olabiliriz. Yani, “Çok uğraştık, katile engel olamadık. Mademki tecavüz kaçınılmaz, bari biz de katılıp tadına bakalım”. Tabii, böyle değil, daha güzel bir gerekçeyle: “Ulusal güvenliğimizi korumak”. Uluslararası terminolojideki taze adıyla securitization, “güvenlikleştirme”…
Nihayet, bu satırları yazmak bunları yapmaya yakın bir korkunçlukta ama, programı “akıllıca” bir gerekçeyle de taçlandırmış olabiliriz: “Hem, iş bittiğinde yüklü bir harçlık da koparacağız” (Can Dündar’ın unutulmaz yazısı, Milliyet, 6 Şubat 2003).
* * *
En kutsal bildiğiniz şey aşkına söyler misiniz, bu arada ne değişti de tutumumuz böyle değişti?
Bush’u haklı kılan bişey mi vuku buldu?
Bu ahlaksızca saldırı uluslararası hukuka uygun hale mi geldi?
26 milyar yeşil dolar geleceği mi kesinleşti?
Irak’ın kuzeyi, Amerika’nın silahlandırdığı Kürtler kaynayan bir bataklık olmaktan mı çıktı? Türkmenlerin kurucu üyeliğini mi garantiledik?
Yoksa, Anayasa’nın 92. maddesi mi kendi kendine değişti?
Ben saf mıyım neyim, hâlâ Türkiye’nin böylesi bir duruma düşmekten kendini alıkoyabileceğine inanmak istiyorum. Ama bunlardan hiçbiri olmadı.
Parayı bile, “savaşa katkınız kadar veririz” diyerek bir daha hakaret ettiler, ve biz ellerimizi havaya, sırf Bush’un saldıracağım konuşması üzerine fena halde paniklemek yüzünden kaldırıverdik. Hepsi bu…
* * *
Ama, eğer uçkurun dokuz yerden kopması mukadderse, hiç olmazsa Anayasa’nın 92. maddesine üç yeni fıkra ekleyerek onurumuzu bir miktar kurtarmamızı diliyorum:
1) “Bir büyük devletin zorlaması halinde, birinci fıkrada yer alan ‘milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde’ koşulu, ulusal güvenliğin gerekli kıldığı hallerde aranmayabilir”.
2) “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına yalnızca tesis modernizasyonu yapmak için izin verdiği durumlarda, Genelkurmay Başkanlığı, yine ulusal güvenliğin gerekli kıldığı hallerde, bu yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yeni üsler kurmak üzere toprak kiralamasına olanak verecek mutabakatlar imzalayabilir”.
3) “Yukarıdaki fıkrada sözü edilen mutabakatın kapsamı, yine ulusal güvenliğin gerekli kıldığı hallerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yalnızca havaalanı ve liman modernizasyonu yapmak için gelmesine izin verdiği yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kullanarak üçüncü ülkeleri işgal etmelerine izin verecek biçimde genişletilebilir”.