Baskın Oran

Turnesol kağıdı bir dava geliyor

29 Haziran’da önemli bir dava görülecek. Sonucu; hem  Türkiye’deki tabuların yıkılma derecesini gösterecek, hem de AB Uyum Paketleri sayesinde epey düzeltilen hukukumuzun ne denli uygulandığını. Lafı uzatmayalım, savcının iddianamesinden (ifade ve vuruş yanlışlarını ayıklayarak) suçlamayı  özetle okuyalım:

“Yukarıda açık kimliği yazılı sanığın 17 Ekim 2004’te yapılan Ankara Barosu Genel Kurulunda yaptığı konuşmada: ‘Osmanlı İmparatorluğu, 1915’te Hamidiye Alayları ve İttihat-Terakki kadroları ile 1,5 milyon Ermeni’nin katliamında rol almıştır. Mazlum ve Güzel Ermeni halkının acısını paylaşarak önlerinde saygı ile eğiliyorum… Kürtler ayrı bir ulustur… Kürtlerin devlet kurma hakkını da hukuksal bir hak olarak sonuna kadar savunuyorum’ ve benzeri ifadeler kullanmak suretiyle… halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik ettiği anlaşıldığından, TCK’nın 312/2 maddesi gereğince…”.

Sanık Avukat Medeni Ayhan’la konuştum. Ayrıca, iddianameye verdiği cevabı okudum; hukuksal durumu size özetleyeyim:

1) M. Ayhan iki sivri şey söylüyor: Kürtlerin devlet kurma hakkı vardır; Ermeniler 1915’te katledilmiştir. Bu sözlerin ikisi de mevcut hukukumuza göre suç değil.

Bir defa, Kürt devletinin kurulmasını istemek suç değil. AİHM, mahkum edilen yazar Muzaffer Erdost’un yazısını ifade özgürlüğü çerçevesinde buldu ve Türkiye’yi 8.500 Avro tazminata çarptırdı (Hürriyet, 09.02.2005). Üstelik, M. Ayhan daha önce bu suçtan AİHM’nin 3. Dairesince iki kez aklanmış durumda (dosya no. 99/49059 ve 99/45585). Üstelik de, Terörle Mücadele Yasası 8/1 yürürlükteyken ve DGM’ler varken.

İkincisi, Ermeni katliamı yapıldı demek suç değil. Tabii, M. Ayhan, yeni TCK’nın 305. maddesindeki “Temel milli yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla ve bu nedenle [yabancılardan] maddi yarar sağlayan” kişi sayılmayacaksa. Maddeye göre, “temel milli yarar” kavramı “bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri” anlamına geldiği için, buradan tutturmak biraz zor. Ama “maddi yarar” sağlamaktan tutturmak kolay. İnşallah, M. Ayhan’ın, AB büyükelçiliklerinden birinin verdiği bir kokteyle gitmişliği falan yoktur.

2) Dava, şu anda yürürlükte bulunmayan eski TCK’nın 312/2’sine göre açılmış. Bunun yeni TCK’daki karşılığı olan md.216/1 şöyle diyor: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

  1. Ayhan’ın konuşmasında böyle bir durum olmadığı gibi; bir ırkın bir ırka üstünlüğünü içerecek şekilde ırkçılık propagandası da yok, şiddet çağrısı da.

3) İddianamede usul hatası da var. Konuşma, meslek örgütü  Baro’nun genel kurulunda yapıldığı ve bu nedenle meslek faaliyetinin bir parçası olduğu halde, Adalet Bakanlığından izin alınmadan kamu davası olarak açılmış. Bu durumda, Avukatlık Yasasının 58. ve 59. maddeleri uygulanarak yargılamanın durdurulması ve gerekli iznin alınması gerekiyor.

***

Bu dava turnesol kağıdı gibi dava. Bekleyip göreceğiz.

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı