Baskın Oran

Türkiye’de büyük şeyler, Bodrum’da küçük şeyler

Anlatıyorlar ki, 1970’lerin sonundaki kan gölünde Türkiye’nin her yerinde herkes herkesi öldürürken, Bodrum’da tık duyulmazmış. Herkes işinde, gücünde, zevk-ü safasında berdevammış.

Şu anda “3. Dünya Savaşının çıkması”ndan söz edilen Türkiye’de, Bodrum gene aynı. Kumbahçe’nin orta yeri Aleko’nun Kahvesi önünde güneşe karşı mayışmış müdavimler, o da ancak lafı sen açar da tahrik edersen, en fazla şu kadar ilgileniyorlar:

“Klinton Saddam’ı vurcek miymiiiş? N’oolcek, herif çükünün dikine gidiyoo!”

Valla, bendeniz de havaya girdim. Sevgili (sabık) kapı komşum Zeki Müren’in eskiii bir İstanbul radyosu programındaki ünlü (ve cilveli) anonsuna uymuş vaziyetteyim:

“Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun, sevgili şoför kardeşlerim!”

Yani, ne yapıyorum, bir gözümle bir kulağımı Ankara’da tutuyorum. Bunlarla ne görüp duyuyorum?

1) Eski ABD Büyükelçisi Grossman, bir savaş halinde İncirlik’in ABD emrine verileceğinden hiç kuşku duymuyormuş.

Hıyar mı duysun? Türkiye şu nedenlerle ABD’ye eli mahkum durumda:

  1. a) Batı’da, Avrupa’yla ilişkiler olabileceği en berbat düzeyde. En azından da, Türkiye kendi insanına insan muamelesi yapmaya kesin karar vermeden düzelmeyecek.
  2. b) Kuzey’de, Rusya’yla ilişkiler berbat. En azından da, Çeçenya gibi bataklıklara müdahaleyi kesinlikle önlemeden düzelmeyecek.
  3. c) Güney’de, Araplarla ilişkiler berbat. En azından da, Netanyahu gibi bir faşo işbaşındayken İsrail’le “el elde şey şeyde” ilişkiler sürdürmeye devam ettikçe düzelmeyecek.

Peki, “bu hırsızların hiç mi kabahatı yok?”

Vardır, var. Ama bir ülke dört yanındaki komşularla bu kadar kötüyse, hırsızın kabahatı var mı yok mu hiç önemli değildir.

2) Sami Hoştan teslim olmuş.

İki gün daha gözaltında tutulacak, sonra mahkemeye çıkarılacak, mahkeme kanıt yetersizliğinden serbest bırakacak. İbrahim Şahinlerden, Yaşar Özlerden, daha bilmemkimlerden sonra, Sami de aklanmış olacak. Zaten, böyle olmayacak olsa, hıyar mı gelip teslim olsun?

***

Bu durumda azizim, öteki gözümle öteki kulağım da burada, kış Bodrumunun kendi küçük dünyasının kendine göre meselelerinde.

1) Bütün iskeleler yıkılmışken, Halikarnas Disko’nun Muğla Valisi emriyle (şimdilik) kurtarılan kaçak iskelesi hâlâ yerinde duruyor. Daha ne kadar duracağına bakıyorum.

2) Şu sırada Belediye İnternet’te sayfa açıyor.

Bu işi Mustafa hallediyor, ben de onun hık deyiciliğini yapıyorum. Gereken formaliteleri başlattı, web sayfasını bitirmeye çalışıyor. (Canım, Mustafa’yı tanıyorsunuz. Hani, bizim Mülkiye’nin bütün bilgisayar ağını daha öğrenciyken kuran Mustafa. Bilemediniz mi? Hani canım, geçen yaz buradayken, Gümüşlük’e yemeğe götüreceğiz deyip evin önünde unutup gittiğimiz asistan arkadaşım!).

On gün kadar sonra, “bodrumbelediye” (tam İnternet adresi henüz belli olmadı) diye yazıp tıkladınız mı, karşınıza mavilikler içinde ve Çökertme türküsü eşliğinde Bodrum Kalesi resmi çıkacak. Arkasından da, Türkçe ve İngilizce olarak hem Bodrum, hem de Belediye hakkında tıklayıp açabileceğiniz bilgi ve resim kutuları.

Türkiye’nin ABD’nin kuyruğunda çarpılıp durmasını önleyecek gücümüz yok; böyle şeylerle ve bu arada “Kalkık Horoz” kitabının ikincisi baskısını hazırlamakla uğraşıyoruz, işte.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı