Baskın Oran

Türk-Yunan İlişkileri: Çatışma ve Barış

Önce “onlar”ın helikopteri düştü. Yunan gençleri öldü. “Fazla azmanın sonu buydu”.

Şimdi de “biz”imki. Türk gençleri öldü. Varsan baksan, yukardaki aynı lâf Atina’da da söyleniyordur.

Bir düşünün, bakın. Bu Türk-Yunan ilişkileri öylesine inanılmaz bir tatsız bütün ki, Yunanlıları “düşman” (“onlar”) sayacak kadar “milliyetçi” olsanız bile, eğer kafanız azıcık işliyorsa, örneğin “bizim toprağımıza zarar vermek için” uçan Yunan askerî helikopterinin düşmesine sevinemezsiniz.

Çünkü korkarsanız. Çok iyi bilirsiniz ki, geçmişleri ve bugünleri (ne yazık ki) bunca  içiçe geçmiş, birbirlerine bunca mahkum iki milletten birinin diğerine ofsayttan (hatta, harbiden) atacağı bir “gol”, ötekinde öylesine kaçınılmaz bir “rövanş” histeriası yaratacaktır ki, golü atmış takıma önünde sonunda misliyle zarar getirecektir.

Tribünler “Vur! Kır! Parçala! Bu maçı kazan!”  salyalı haykırışlarıyla öylesine inleyecektir ki, aynı yönde talimat vermeye kulüp yöneticilerinin eli sonunda mahkum olacaktır.

Futbolla hiç ama hiç ilgilenmediğim için bu sloganı bilmiyordum; çok ilgilenen bir hanım arkadaşımdan öğrendim (görün, ne kadınlar var!) ama, bu işin teorik anlatımının kişisel olsun uluslararası olsun her tür ilişkide nasıl işlediğini çok iyi bilenlerdenim.

Türk-Yunan ilişkilerini daha iyi anlayabilmek için bir tutam teoriye var mısınız?

“Barış”a nasıl varıldığını konu edinen teorilerden biri de, Çatışma Kuramıdır.

Bu kurama göre, Çatışma, Barış getirir.

Çünkü, Çatışma iki taraf için de acı demektir.

Bu Ortak Acılar, bir noktadan sonra, bir Ortak Bilinç inşa eder. “Yahu, çatışarak kendimize de zarar veriyoruz” bilincini.

Bu Ortak Bilinç, sonunda bir Norm (kural) yaratacaktır. Barışa nasıl varılacağına ilişkin bir kural, yada en azından, çatışmanın nasıl “adam gibi” yapılacağına dair bir ara-kural. Bu kural sonunda Düzen’e, Barış’a götürecektir. Kaç tane en yakın arkadaşınızla bikez esaslı kavga etmeden “en yakın arkadaş” olmuşsunuzdur ki?

(Tabii, bu işin bir sürü ayrıntısı da var ama, “Bir tutam” dediğimiz için onlara burada değinmiyorum. Örneğin, birincisi, kurulan bu düzen (barış) ilelebed sürmez, diyalektik gereği onun içinde de çatışma kaçınılmaz biçimde çıkar ve aynı süreç kendini yineler. Tabii, bu bir “kısır döngü” değildir, yükselen bir “sarmal”dır; yani her seferinde bu süreç aynı düzeyde değil, bir üst düzeyde oluşur. İkincisi, çatışmanın barış yaratması olayı, çatışmanın ilk evresinde geçerlidir. Yani, barış bir kez sağlandıktan sonra da inat edilip çatışma devam ettirilirse, bu çatışma barış değil başka çatışma doğurur; amiyane tabirle işin şeyi çıkar. Onun için, Çatışma bir kez Barış doğurduktan sonra, bu barışı İşbirliği ile güçlendirmek gerekir. Şimdi bunlara girmeyelim. Bu konuda eskiden Mülkiye’de birlikte asistanlık yaptığım arkadaşım Haluk Gerger’in doktora tezi olan kitabını -bulabilirseniz- okuyun: Soğuk Savaş’tan Yumaşama’ya).

Kuramlar, gündelik yaşanan ve dolayısıyla hemencecik bir yere oturtulamayan olaylar kolayca algılanabilsin diye inşa edilirler. Bu bağlamda düşünülecek olursa Yunan helikopterinin düşüşünü de, Türk helikopterinin düşüşünü de bir yere oturtmak mümkündür.

Eğer kendi çıkarını iyi gütmek istiyorsan, olaya karşındakinin açısından bakmayı bilmek gerekmektedir.

Yunan helikopterinin düşüşü, Yunanistan açısından, Türklerin attığı bir ofsayt goldür. Tribünleri inlettiğine, insanların histerik tellerine dokunduğu hiç kuşku götürmeyecek bir ofsayt gol.

Bizim için beş tane (o da, korkarım şimdilik) filinta gibi gencimizin bayram arifesinde kurban verilmesi sonucunu doğuran SAT komandoları kazası da,  hiç kuşku yok, sokaktaki Yunanlı açısından bir ödeşme.

Daha önce de konuşmuştuk sanırım, diyalektik’in Müslümancası olan “Her şerde bir hayır var” anlaşıldığı kadarıyla burada da geçerli. Zaten, Türklerle Yunanlıların işin sonunda bir “Türk-Yunan Konfederasyonu” kuracaklarını iddia eden Prof. Dimitri Kitsikis, bu kehanetinin ancak sıkı bir Türk-Yunan savaşı sonuda gerçekleşeceğini söylemiyor mu?

Peki ama kardeşim, birbirine bu kadar benzeyen bu iki güzelim millet arasında bigün nihayet Barış yaratacak Norm’un oluşması için, çekilecek Ortak Acıların Ortak Bilinç yaratması illâki savaşla mı olacak?

Aslanlar gibi bunca Yunan ve bunca Türk gencinin öldüğü iki helikopter kazasıyla oluverse ne olur?

Kuramları böyle yorumlayıvermek mümkün olsa, Vatan yahut Silistre’deki Abdullah Çavuş’un ünlü lâfı gibi, “Kıyamet mi kopar?”

Önceki Yazı
Sonraki Yazı