Baskın Oran

Polis ve maskeli gençlere dair…

Bu hafta yazacak şey bol. Hangi birini yazayım?

Kendisine, “Cumhurbaşkanı eskisi” sözünü çağrıştıracağı için “Eski cumhurbaşkanı” dedirtmeyen, “Yedinci cumhurbaşkanı” dedirten, başımıza tebelleş 82 Anayasasının “kefili” Kenan Evren üstadımızın: “Ecevit’e kefilim” buyurduğunu, yada, üstüne üstelik, “Ne demişlerdi, Ne dediler, Ne diyorlar” adıyla bir kitap yazmakta olduğunu mu anlatayım?

1991’de SSCB çöktüğünden beri, belki de daha eskisinden beri şu “başa belâ” sosyalizmden kurtulmak için fırsat kollayan, bu arada  “Dine devrimci yaklaşım” diye kitap yazıp dini kullanmak yolunda devletle yarışan Apo’nun, PKK’nin ambleminden orak-çekiç’in çıkarıldığını göğsünü gere gere ilan etmesini mi, PKK’nin Kürt milliyetçisi olduğunu hâlâ kabul etmeyen “devrimcilerin” bulunduğunu mu yazayım?

Solun yıldızı yükselmekteyken fikir özgürlüğünün şampiyonluğunu yapan, tersi olunca solcuları Hacettepe’nin kapısına koyuveren, “Hacettepe benim küçük eserim, YÖK ise büyük eserim” cevherinin yumurtlayıcısı (canım benim) İhsan Doğramacı’nın, özellikle sağcı kamuoyu Butros Gali’ye tepkiyi bastırınca “Doktora filan vermeyeceğiz” diye “Dön baba, dönelim” yaptığını mı hikâye edeyim?

Söyleyin,  bugün size hangi masalı anlatiim?

Bugün yazacağım, bunlardan biraz daha ciddi.

Bugün yazacağım, bir değil, iki şey:

1) Dikkatinizi çekti mi? İstanbul polisi artık “Kör kör, parmağım gözüne” dercesine herkeslerin içinde faili belli infaz yapmayı (en azından, şimdilik) bıraktı! Yani, gençleri artık basıp öldürmüyor, gözyaşartıcı gaz atıp tutukluyor. Uygar ülkelerdeki polise öykünür biçimde.

YDH binasının işgalinde böyle oldu. Gerçi, İbrahim Betil’in cep telefonuna sarılarak: “Aman, bu çocuklar silahsız!” demesinin rolü olduğu söyleniyor ama, siz gene bu önemli değişikliği bu kadar ucuza satmayın.

Galata Kulesinin işgalinde de böyle oldu. Eskiden olsa, polis ne biçim operasyon yapardı ama!

Gerçi, Türk polisi gene kendini göstermedi değil. Tutukladıklarını pısırık pısırık götürmedi.  Tutuklanan silahsız çocukları kimi polisler sıkı sıkı tutarken, diğerleri eşşek sudan gelinceye kadar dövdü, hem de herkesin  önünde. Ama, “uygar ülkelerdeki polise öykünmek” hemen olabilecek bişey değildi. Polise bu kadar da “marj” tanımak lazımdı!

Nasıl oldu bu değişiklik?

Eğer geçici değilse, (ki haberler çıktı, İstanbul’daki 23.000 polise dünyaca ünlü eğitim kuruluşu “Time Menager InternationalimeTime ” tarafından halkla ilişkiler eğitimi verilecekmiş, seminere katılan polislerin göğsüne “Önce İnsan” sloganı yazılacakmış, polisler artık “Siz” ve “Lütfen” gibi kelimeler kullanacaklarmış, trafik polisleri artık ceza yazınca “Teşekkür ederim” diyecekmiş. Yüce Tanrım, sen nelere kaadirsin!) bu değişiklik başka hiç bişeyden değil, akan onca “faili meçhul” kanına gösterilen ciddi ve bilinçli tepkiler sonucu oldu! Bu bir.

2) Gecekonduyu temel alan olaylarda bişey fena halde dikkatimi çekiyor:  Mendille yüzlerini kapamış gençler!

Yahu, içinizde anlayanınız var mı bilmem ama, ben anlamıyorum. Çünkü:

Ortada güdülecek inek sürüsü yok ki, kovboy gibi yüzünü mendille kapayasın. Hadi, tanınmamak için desen, üzerine çizgili mahkum kıyafeti giy, daha az tanınırsın.  Nerden baksan faul.

Bitek şeyi anlıyorum:

Bu 12 Eylül denilen Allahın belası olayın bu ülkeye en büyük kötülüğü, o değil, bu değil, kuşaklararası bilgi alışverişini koparmak oldu. Bu yüzden, 17 yaşındaki gençler, 27 yaşındaki gençlerin bir zamanlar yaptıkları inanılmaz hatalardan habersiz. Aynı hataları, aynı (hatta, beter) koşullarda aynen yapıyorlar.

Ondan sonra da, halk için yaptıkları eylemlerin sonunda, kendilerine sokakta dayak (evet, mafya gibi sokakta dayak) atan polisler “halk” tarafından alkışlanınca, üstelik, “Vur, vur!” diye tempo tutulunca, kimbilir nasıl şaşırıyorlar.

Daha ötesi de var: Eski traji-komik film yine vizyona girdi. Polis noktaları kurşunlanıyor. Benzin istasyonları soyuluyor. Bu memleketin kanını emip kapağı yurtdışına atanlara gücü yetmeyen gençler, gecekonduda oturan polis memurunu öldürüyor, gariban benzinlik işçisini öldürüyor. En azından, “halk” kesinlikle böyle algılıyor.

Sevgili kardeşim, eğer bu yazıyı okuyorsan (ki korkarım senin herhangi bişey okuduğun şüphelidir), lütfen yaptığını şunu bilerek yap:

Kurulu rezil düzen senin gibileri çok, ama çok seviyor.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı