Böyle kamuoyu tepkisi görülmemiş. Esas sebep olanların cenazeye telaşla omuz vermelerindeki çabukluk ise, o hiç görülmemiş.
İbret verici bir olay yaşıyoruz.
Minibüsçünün değil, devletin polisinin öldürdüğü Berkin Elvan’ın (16) acılı evine bir telefon etmeyi bırakın, ana-babasını meydanda yuhalatan Erdoğan, kızlarını derhal taziyeye yolladı. Şimdi de diğer “büyüklerimiz” zavallı Özgecan’ın perişan evinde eşik aşındırıyor.
Erdoğan ilan ediyor: “Davanın çok yakından takipçisi olacağım” Herhalde Yargı’yı yönlendirme yetkisini kullanacak. Bazı bakanlar, kitleleri tatmin için, sanki geçmişe uygulanabilirmiş gibi bir hava yaratarak, idamı geri getirmekten bahsediyorlar. Bazıları hadımlaştırma istiyor. AB bakanı emekli büyükelçi Volkan Bozkır, içlerinde teorik olarak en rafinesi, en aşiretsel tepkiyi veriyor: “Ben elime silahı alır…” (bkz.). AKP siyasetine uyum tam.
Sanat dünyamıza Seda Sayan’ın eski nişanlısı olarak duhul eden türkücü Nihat Doğan, enfes Türkçesi ve imlasıyla tvit atıyor: “Sizde mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın” (bkz.). Yeni Şafak’ın iki kadın yazarı kendisine derhal kafiye tutturuyor. Başörtüsüz Sevda Türküsev: “Uğradığı tacizi doktora değil de sosyal medyada yazan kadınlara: Bi kendinize gelin, dizilerdeki gibi kahraman mı olacaksınız sanıyorsunuz?” (bkz.). Başörtülü Cemile Bayraktar: “Müslüman ülke, tecavüz… fırsatçılığına soyunmayın, Amerika’da her iki dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın” (bkz.).
NEYİN TELAŞI?
AKP iktidarı hiç bu kadar telaşlı olmadı. Dikkat: “Üzüntülü” demiyorum, “telaşlı” diyorum. Olay büyük tepki yarattığı için, seçimler gelirken kitlelere bir an önce namus ve adalet mesajı duyurma telaşı.
Ama acaba sadece bu mu? Sakın, bir de suçluların telaşı olmasın?
Çünkü, kadına karşı tutumu zaten malum olan bu memlekette erkekleri, din’i de alet ederek, kadın’a karşı öyle bir yabanileştirdiler ki…
Bu memleket, zaten, evlenmeden kadın eli tutamamışların yurdu. Cinselliği ancak sağ avucuyla (solak ise, sol avucuyla) yaşayabilmiş, neticede kadını hep “ihtiyaç” giderme olarak görmüş erkeklerin ülkesi. Nikahına aldığı kadını da eve kapatılacak mal sayanların dünyası.
Fevkalade anlamlı: Normal insan için pek olağan cinsel birlikteliği, s harfiyle başlayan en yaygın küfrümüz bir bıçaklama, şişleme, gebertme eylemi biçiminde ifade ediyor. Netice: İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi raporuna göre, 2014 yılında erkekler 282 kadını taciz ve tecavüze uğrattı, 257’sini de öldürdü (bkz.).
Abazanlığın yani cinsel açlığın cinsî sapıklık sınırlarını resmen zorladığı bir ülkemiz var maalesef. 2004’ten bugüne Türkiye’den kullanıcılar şu kelimeleri internetten aradı: “Tecavüz porno”, “tecavüz izle”, “zorla tecavüz”, “tecavüz sex”, “tecavüz pornosu”, “tecavüz porno izle” (bkz.). TİB verilerine göre saatte 2 milyon kez porno sitelerine giriliyor; Avrupa’da çocuk pornosu girişlerinin yüzde 67’si Türkiye’deki bilgisayarlardan (bkz.).
Toplumu kutuplaştırma üstüne bina ettikleri politikalarıyla “büyüklerimiz”, kadını durmadan aşağılayan laflar edip işte böylesi bir toplumu tahrik edegeldiler. Açıkça İslamî ambalaj kullanarak. Ama kadını ezmenin bu kadar vahim bir sonuç vereceğini ve tepki yaratacağını düşünemediler. Şimdi kendileri de korktular yaptıklarının neticesinden. Paniklediler. Vakit geçirmeden vaziyet etmek, krizi yönetebilmek lazım. Baksanıza, Cüppeli Ahmet Hoca bile nemâlanma yarışına koştu (bkz.).
Yorumum bundan ibaret. Biz şimdi bakalım, son birkaç yılda büyüklerimiz ve şürekası kadınları nasıl aşağılamışlar, bireyin özel hayatına nasıl karışmışlar. Aşağıdaki gazete haberleri arşiviniz için, kaynaklarıyla. Uzun oldu, bağışlanma dileğiyle.
ERDOĞAN VE ŞÜREKASI
Recep Tayyip Erdoğan: “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır” (bkz.). “Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak” (bkz.). Polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş hakkında: “O kadın, kız mıdır kadın mıdır?” (bkz.). “İçki içiyorsa alkoliktir. Bunun tanımı budur (…) Kadıköy vapurundan inenleri görüyorum, beni rahatsız ediyor ama giyimine karışmıyorum” (bkz.). Allahtan konuşuyor da tarihe resmî tape oluyor.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün: “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur” ve “Tecavüz edilen kadın da doğurmalı. Bosna’da pek çok kadın doğurdu. Özürlü olacak diye bebeği öldürmek de cinayettir” (bkz.).
Melih Gökçek, kürtaj hakkında: “Çocuğun ne günahı var; anası kendisini öldürsün!” (bkz.)
Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ: “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” (bkz.)
Eski bakan ve halen Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin: “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik” (bkz.).
Bülent Arınç: “Kadın iffetli olacak. Mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Cazibedar olmayacak, iffetini koruyacaksın.” (bkz.).
DİN ADAMLARI VE AKP ŞÜREKASI
Diyanet İşleri Başkanlığı: “Nişanlı çiftlerin elele dolaşmaları dinen uygun değildir” (bkz.).
Çeşitli tarihlerde babasının cinsel tacizine maruz kalan 15 yaşındaki F.İ. hakkında Alo Fetva hattındaki hoca: “Özür dilediyse affedin” (bkz.).
“İslam medeniyetini kuracak Öncü Nesiller yetiştirmek için” çalışan Furkan Vakfı kurucusu Alparslan Kuytul: “Ne diyor İslam, annen de olsa diz kapağının altından göbeğine kadar ve sırtına bakamazsın. Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder. İslam gerçeği konuşuyor. Hayal aleminde değil İslam” (bkz.). Bunlar İslam’ın canına okuduklarının hiç farkındalar mı acaba.
İlahiyatçı Prof. Nihat Hatipoğlu: “Banyoda çırılçıplak yıkanmak mekruhtur. Göbeğin altında yani şortunu çıkartmayacak. Son anda onu çıkartıp durulanır” (bkz.).
“Çalışan kadın fuhşa hazırlık yapıyor”, “Erkeği ile ilişkisinde arızalıdır” ve “Kadın spiker izlemek caiz değil” gibi sözleriyle hatırlanan Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız: “10, 7, 6 yaşındaki kız çocukları 25 yaşındaki erkekle evlenebilir. Çocuk yaştayken evlenmek caiz ki, boşanmasından bahsediyor Kuran. Aybaşı olmamış olduğu durumda nikahlanabilir” (bkz.).
AKP’den aday olmak için istifa ettiği yeni öğrenilen Samsun İl Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk: “18’indekinin zinasına karşı çıkmayıp, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsah gözyaşıdır” (bkz.).
Ali Bulaç: “Kadın-erkek eşitliği cinsel sapmalara, ailenin dağılmasına zemin hazırlar” (bkz.).
Kadını başka türlü aşağılayan bir haber: Çobanlık yapan A.G., testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı ultrason çekmedi. Ertesi gün de aynı şey olunca başhekimlik devreye girdi. Sonunda ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti (bkz.).
“Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil”, “Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor”, “Atatürk inkılapları köpekleştirmedir” gibi sözleriyle hatırlanan İstanbul Cerrahi tarikatı şeyhi Ömer Tuğrul İnançer kadın muhabire: “Hem evlenmem hem hamile kalırım, diyenler var. Hürriyetmiş! Orospuluğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm” (bkz.). Bu hazret, “mutasavvıf” (tasavvufla uğraşan) diye geçmekte; hey gidi Mevlana hey!
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan: “Erasmus bursu alan öğrenciler arasındaki gayr-ı meşrû ilişkiden bir milyon çocuk doğmuş! Erasmus değil, “Orgasmus” projesi!” (bkz.).
Zonguldak İl Müftüsü Nuh Korkmaz: “Ramazan’da oruç tutan kadın ve erkeklerin aynı yerde denize girmeleri caiz değil; orucu zedeler” (bkz.).
Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah: (Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili) “Kızlarını niye takip etmemişler?” (bkz.).
İLİM-İRFAN MÜESSESELERİMİZ
İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Yadigar İzmirli’nin, akademik ve idari birimlere gönderdiği uyarı yazısı: “Kadınlar mini etek, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek giymemelidir” (bkz.).
Rektörlerin dünya görüşlerini araştırmak için yapılan ankette, “Üniversite öğrencilerinin flört etmelerinde bir sakınca yoktur” ifadesine rektörlerin yüzde 22,8’i “katılmıyorum” ve “kesinlikle katılmıyorum” diye cevap verdi bkz.).
İstanbul Esenler Akşemsettin İHL’de karma eğitim kaldırıldı, erkek ve kız öğrencilerin ayrı saatlerde eğitim gördüğü uygulamaya geçildi (bkz.).
Hatay Kırıkhan Yatılı Bölge Okulu öğretmeni Eylem Bab hakkında, öğrencilerini kızlı erkekli oturtuyor diye soruşturma açıldı (bkz.).
Isparta Ahmet Melih Doğan Anadolu Lisesi’nde 21 Ekim’de yemekhane kapısına asılan duyuruda, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı yemek yiyeceği bildirildi. (bkz.).
Mersin’deki Nevit Kodallı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi’nde erkek ve kız öğrencilerin birbirlerine 45 cm’den fazla yaklaşmaları yasaklandı. Okulda yemekhaneler ayrıldı, etek giyen kız öğrenciler için sıraların önüne ek tahta monte edildi. (bkz.)
… VE YARGIMIZ
AYM’yle başlayalım çünkü Türkiye’nin hazin ataerkil yapısını sadıkane yansıtıyor: Yıl 1988. Mağdure N.T. zorla kaçırılıyor. “Fuhşu meslek edinen kadın kaçırılırsa veya ırzına geçilirse ceza üçte ikisine kadar indirilir” diyen Ceza Kanunu Md. 438 AYM’ye götürülüyor. AYM bu rezalet maddeyi anayasaya uygun buluyor: “Fahişenin haysiyeti (…), namuslu bir kadının[ki] kadar ihlal edilmiş olmaz. Ayrıca, fuhşu meslek edinenin gösterdiği direnç, suç işleyen kişi tarafından haklı olarak ciddi sanılmayabilir” (Prof. Türkan Sancar, Türk Ceza Hukukunda Kadın, s. 147).
AYM böyle olursa, gerisi çorap söküğü:
İzmir Karabağlar Karakolu’nda kelepçeli vaziyette yere yatırılıp dövülen Fevziye Cengiz hakkında savcılık “polise mukavemet ve hakaret”ten 8 yıl 9 ay, polislere ise “haksız tahrik altında basit yaralama”dan 1 yıl 1 ay istedi. Olay hakkında “skandal” ifadesini kullanmak suretiyle savcılığa hakaret etmekten gazeteci Kemal Göktaş’a 2 yıl 4 ay istenen dava devam etmekte (bkz.).
Sakarya’da 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismar davasında sanık avukatı İsmail Gürses, duruşma sırasında, Hz. Muhammed’in evliliklerinden örnekler verdi. Gürses, “Peygamberimizin de benzer evlilikleri var. Müslüman ülkede yaşıyoruz” dedi (bkz.).
İskenderun’da eski sevgilisi Y.D.’nin taciz ve ölüm tehditlerine maruz kalan kadına savcı: “Niye ilişkiye girip sonra bizi uğraştırıyorsun?” (bkz.)
Gebze’de, boşanma davası açtığı eşi tarafından polis korumasında olmasına rağmen öldürülen Mehtap Civelek’in davasında savcı, “Eşini aldattığı kuşkusu var” diyerek tahrik indirimi istedi (bkz.).
İstanbul’da trans kadın Seda’yı döverek öldüren ve hakkında müebbet istenen R.S.’ye Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, maktulün kendisine ilişki teklif etmiş olabileceği gerekçesiyle haksız tahrik indirimi uyguladı, cezayı 18 yıla düşürdü, sonra iyi halden 15 yıla indirdi (bkz.).
İzmir’de Sevgi Aguş’u çocuklarının gözleri önünde bıçaklayarak öldüren şahsa İzmir 11. Ağır Ceza müebbet verdi. Sonra, “Kadın kot pantolon giymiş, tanımadığı erkeğe cilveli şekilde saat sorarak adamı tahrik etmiştir” gerekçesiyle cezayı 24 yıla, ardından da pişmandır diye 20 yıla indirdi (bkz.).
Yargıtay CGK 9’a karşı 14 oyla, 15 yaşındaki öz kızına defalarca tecavüz edip hamile bırakan adamın 17,5 yıllık cezasını oy çokluğuyla onadı. Muhalif yargıçların görüşü: Kız uzun süre olayı kimseye anlatmamış, demek ki zor kullanılmamış, rızası var. Sızlanmak, isteksizlik ve direnme sayılmaz. Rızaya dayanan cinsi münasebet suçu vardır (bkz.).
Şahıs, 17’lik erkek çocuğuna Osmaniye’de bir kere tecavüz ediyor, sonra da “herkese anlatırım” tehdidiyle devam ediyor. Yargıtay 5. Ceza’nın kararı: “Mağdur 9 ay boyunca şikayet etmemiştir, olayda cebir ve tehdit yoktur, rıza vardır” (bkz.).
Bu türün klasiklerinden Ayşe Paşalı cinayetinde katil koca kendisini, “Dayısının oğluyla düğünde dans etmiş” diye savunmuştu (bkz.). Mardin’de, 24 kişinin tecavüz ettiği 13 yaşındaki N.Ç.’nin davasında da sanıklara “kızın rızası vardır” gerekçesiyle en alt sınırdan ceza verilmiş, ayrıca iyi hal indirimi uygulanmıştı (bkz.).
Dumanı üstünde üç yeni haber:
1) Apartman boşluğunda cesedi bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun katil zanlılarına mahkeme beraat verdi. Gerekçe: “Daha önceden sadece selamlaştığı bir erkekle alkol alıp evine giden, cinsellik yaşayan mağdurenin ne yaptığını tespit etmek mümkün değildir” (bkz.).
2) Japon turiste taciz davasında mahkeme sanığa cinsel saldırı suçundan 2 yıl ceza kesti, sonra duruşmadaki iyi hali nedeniyle 1 yıl 8 aya indirip erteledi (bkz.).
3) Boşandığı eşini 8 yerinden bıçaklayıp bir de otomobille üzerinden geçerek öldüren Kamil Çolak için savcı, ağırlaştırılmış müebbet yerine, haksız tahrik indirimi uygulanarak 18-24 yıl hapis istedi (bkz.).
Netice-i kelam: Büyüklerimiz tarafından azdırılan berbat bir ortamda her tecavüzcüyü önce hadım sonra idam etsen ne yazar. Bu güruhu temsil (ve tahrik) edenler sussun, yeter.