En olmazında: “Hay hay, ama BM kararını beklemeye mecburum çünkü Anayasamın 92. maddesi ‘Uluslararası hukukun meşru saydığı hallerde…’ diyor. Üstelik, hem halkımın yüzde 90’ı istemiyor, hem de MGK tavsiyesi bu yönde. Zaten aram şekerrenk, zaten bir hatamı kolluyorlar, beni lütfen askerlerle çatıştırmayın” diyebilirdi AKP. Bırakın bu sümüklü Irak saldırısını, Türkiye bu “iyi polis-kötü polis” oyunu sayesinde II. Dünya Savaşına bile girmemeyi becermişti: İngiltere ile Almanya’dan hangisinin sıkıştırdığına göre, bazen “İngilizci” Saracoğlu-İnönü ekürisi, bazen de “Almancı” Menemencioğlu-Çakmak ekürisi savaştan kaçınmanın kabahatini dönüşümlü olarak birbirlerinin üstüne atıp Türkiye’yi kurtardılar.
AKP hükümetinin nefesi buraya kadarmış. Bendenizin kendilerine desteği de. Güzel bir işi yarıda bırakmak, önceki güzelliği de “Yapmadı demesinler” diye yorumlatıyor. Galiba, seçmene selam diye girişilen popülizm, ekonomik dengeleri sarsınca, İMF-ABD ekürisine beklediği fırsatı da sunuverdi. Müsamere değil, güzel bir oyun bitti…
* * *
Rahmi Koç ve TUSİAD gibi “ABD’nin yanında olalım, ithalat-ihracattan ve ihalelerden çok kazanacağız” diyenlere söyleyeceğim hiçbir şey yok. Çünkü bu Cem Yılmaz usulü “tamamen duygusal” yaklaşım, kendi içinde fevkalade tutarlı. Tamamen anlıyorum.
Benim anlamakta zorlandığım, başka bir yaklaşım. Irak’a bir ABD saldırısının (pardon, savaşının) İnsanlık ve Türkiye için iyi ve doğru olacağını söyleyenler. En tipikleri şöyle:
1) “Bu saldırı, Irak’a demokrasi getirecek”
Merak ettiklerim az-buz değil: Kendi ülkesindeki siyah ve kızılderili insanlara bütün tarihi boyunca, sarıderililere Pearl Harbor’dan sonra, esmerderililere de 11 Eylül’den sonra insan hakkı bırakmamış, L.Amerika’da demokrasi yaşatmayan bir ABD’nin, birdenbire kendini yüce amaçlara adayıp, Irak gibi bir aşiretler ülkesine yüz binleri öldürerek nasıl demokrasi getireceğini, bu çok güç göreve ABD’yi kimin zorladığını merak ediyorum…
2) “Kitle imha silahları bulunduran ve bunları kendi halkı üzerinde kullanmış Saddam yola getirilecek”.
Demek, Irak’ta kitle imha silahı olduğu kanıtlanabildi de gizli tutuluyor? Bırakın kanıtlamayı, bulundurmak uluslararası hukukta ne zamandan beri suç? Suç olmuş olsaydı bile, ABD ve İsrail’de bunların daniskası yok mu? Saddam’ı silahsızlandırmak ABD’nin üstüne vazifeyse neden silah denetçilerine aldırmadan vuracağını ilan etti? “Kendi halkına karşı kullandı” diyenler eğer Kürtlere karşı Halepçe’de kullandı demek istiyorlarsa, İran-Irak savaşında CIA’nın baş analisti ve Army War College profesörü Stephen Pelletiere’in 31 Ocak NY Times makalesini okudular mı: “Saddam Halepçe’de kendi vatandaşı Kürtleri gazlamadı. Irak ve İran birbirlerine gaz attılar, bu arada Kürtler de öldü. Irak’ın hardal gazından değil, İran’ın siyanüründen. Diktatör Saddam’ı savunmuyorum ama, olguları da saptırmayalım”.
3) “Saddam terörü besliyor; terör herkesi vurabilir”.
Demek, Saddam’ın Bin Ladin veya terörle ilgisi saptandı da gizli tutuluyor? ABD-PKK anlaşmasını Can Dündar fotoğraflarla açıkladığında Büyükelçi Pearson’a niçin neredeyse nüzül iniyordu? Irak vurulunca bakalım canlı bombalar azalacak mı, yoksa artacak mı.
4) “Jeostratejik müttefikin müttefikliği böyle durumlarda ortaya çıkar”
1964’te Kıbrıs’a çıkmak isteyen sağlam müttefik İ.İnönü’ye mektup yazıp “Çıkarsanız, NATO sizi SSCB’ye karşı korumayabilir” diyen Johnson, ABD Başkanı değil miydi? Ağustos 1974 Kıbrıs çıkartmasından sonra müttefiki Türkiye’ye silah ambargosunu kim koydu? Yunanistan’ın 1980’de NATO’nun askerî kanadına ödün vermeden dönmesi için “büyük asker” K.Evren’in “iyi niyet”inden yararlanan General Rogers ABD’li değil miydi? Bu durumda, müttefik olduğunu hatırlamak yalnızca Türkiye’ye mi düşüyor? Üstelik, bir müttefik, müttefikini açıkça haksız olduğu zaman da desteklemek zorunda mıdır? Bu karı-kocalık gibi bişey midir? Evetse, burada “karı” kim?
5) “Saldırı olunca biz de girip Kürt devletini önleyeceğiz”
Hangi Kürt devletini? Çekirdeğini Çekiç Güç’le ABD’nin 1991’de diktiği ve şu anda da silahlandırarak federe devlet yapmakta olduğunu mu? Ünlü ABD’li analiz bülteni Stratfor 6 Şubat’ta ilan etti: “ABD Irak’ta en az 1,5 yıl hatta süresiz kalacak, her yerinde üsler kurarak bu konuda başkasına muhtaçlığını bitirecek, Bağdat’ta kukla hükümet kuracak”. Bu durumda Kürt devleti ABD’nin iki dudağı arasına girmiyor mu? Türkiye neyi neyle nasıl önleyecek? Bu çifte bataklığa (yani, K.Irak’a ve ABD’nin bu kadar etkisine) girince ne zaman ve nasıl çıkacak? Dahası, başka bir ülkede federasyon kurulurken, bir federe devleti Türkiye hangi hakla ve güçle önleyecek?
6) “Biz izin vermesek de ABD vuracak”
ABD’nin kayıp tahminlerini okuyan var mı: Türkiye topraklarını açarsa yüzde 11, açmazsa yüzde 38 kayıp verecek. Yale öğretim üyelerinin hesaplarını gören var mı: Savaş kısa sürerse on yıl içinde ABD’ye maliyeti 99 milyar dolar, uzarsa 1,5 trilyon dolar olacak. “Karanlıklar Prensi” R.Perle “Savaşı Türkiye’siz düşünemiyorum” derken neyi anlatıyor?
7) “Biz savaşa girmiyoruz; geçiş izni veriyoruz. Zaten engel olmamız imkansız, bari katılıp zararımızı azaltalım”.
Fazla uzattık. Bunun cevabını Can’dan (Dündar) daha iyi veremeyeceğim için kendisinin 6 Şubat tarihli Milliyet yazısından alıyorum ve bitiriyorum:
“Sadece katili pencereden alıp komşunun kilerine sokacaksınız. Gerisini o halledecek”. Tercümeye devam ediyor Can: “Çok uğraştık, katile engel olamadık. Mademki tecavüz kaçınılmaz, bari biz de katılıp tadına bakalım. Hem, iş bittiğinde yüklü bir harçlık da koparacağız”.