Baskın Oran

İlke açısından, Demirel’ in cumhurbaşkanlığı

Efendim, merhaba. Bir zamanlar 2000’e Doğru‘da olduğu gibi, haftada en az bir  gün birlikteyiz. Semih Vaner dostumun önerdiği ve benim de doğrusu hoşuma giden bu köşe adını iki anlamda alınız. Hem içtenlikle  dertleşmeyi, hem de gününe göre bazen iç, bazen dış politika  yazmayı kastediyorum.

Herkesi şimdiden bıktırdı ama, şu cumhurbaşkanlığı işini  konuşmadan başlamak olmayacak. Bu hükümet kurulurken, (galiba pek çok kişi gibi) pek umutlu idim. Hatta, o günler Tempo‘daki yazılarımda, benim için az şey sanmayınız, Demirel’e hep “Baba” dedim. Ama şu anda (galiba pek çok kişi gibi) pek rahatsızım.

Evvela, ilke açısından rahatsızım.

1) Eskiyen başbakanları artık kırpıp kırpıp cumhurbaşkanı mı yapacağız?  Yüceliği  uzun yıllardır pek tartışmalı  olsa bile, “Yüce” cumhurbaşkanlığı makamı , işlerin çatallaşması veya sağlık gibi nedenlerle  çaptan düşen başbakanların kapağı atıp ölene kadar garantilediği beleş yer olarak mı tescil edilecek bundan sonra?

2) 26 Nisan tarihli Cumhuriyet’te Cem Eroğul’un  yazdığı gibi, cumhurbaşkanı devlet adamıdır, başbakan parti adamı. Biri  devletin bütünlüğünü temsil eder ve bunun için tarafsızdır, diğeri (bunu ben ekliyorum) en güçlü sınıfı, yani bölünmeyi temsil eder, bunun için  de taraflılığın dik alâsıdır. Bir zamanlar Milliyetçi Cephe’leri kurmuş, hatta “Bana sağcıların da suç işlediğini söyletemezsiniz”  dediği belleklerde taptaze olan kişi, bugün başbakanken on gün sonra cumhurbaşkanı olursa, gökkuşağının altından geçen erkek de kadın, kadın da erkek olur, vesselam.

3) Milliyet’te Melih Aşık’ın anımsattığı gibi 13 Ekim l989’da “Bu şekildeki tertiplerle Çankaya’ya çıkan birisini millet indirir”  demiş  bir Demirel, bu şekildeki tertiplerle Çankaya’ya çıkmayı kendine nasıl yedirebilecektir?

4)  Sırf bu amaçla yapılmış öpözel bir yer, Ankara’daki Devlet Mezarlığı varken,  Özal’ın,  TRT’nin bir haftalık olağanüstü mateminin ardından İstanbul’da Menderes’in yanına   gömülmesini,   Demirel’in cumhurbaşkanlığı seçimindeki oy endişesiyle ANAP’a  (en kibar deyimiyle) şirin gözükmek istemesi olarak yorumlarım ben ve başka türlü yorumlayanın da, kusura bakmayın, aklına şaşarım. Nitekim, Semra, Ahmet ve Korkut  Özal  şimdiden Baba’ya kayıtsız şartsız destek vermiş durumda. Oylamada da göreceğiz.  Yani, şimdi Cemal Gürsel’in ve Fahri Korutürk’ün oğulları, kalkıp da babalarının mezarını İstanbul Çamlıca’ya naklettirmek isterlerse ne olacak? Herkes istediği yere gömülüyor mu bu ülkede?

5) Özal rahmetli atari oynar, bantta yürür, Red Kid okur, tavla atar, olmazsa Semra Hanım’a rica edip teybe bi kaset attırır, neşesini bulur, oyalanır giderdi. Bu Özal vakit bulup da  Hükümete karıştıysa, ondan siyasal hırs bakımından hiç de geri kalmayan bir Demirel haydi haydi karışacaktır. Bunu iki şekilde yapabilir: Parlamenter sistemi başkanlık sistemine çevirerek, bir de Akbulut-2’yi başbakan yaparak.

İkisi de bir zamanlar Demirel’in ortalığı uğruna tozu dumana kattığı konulardır ve bu durum, Demirel’in kendi kendini, yani Baba’nın Baba’yı yediğinin resmidir.

 

YARIN :  İÇ VE DIŞ POLİTİKA AÇISINDAN DEMİREL’İN CUMHURBAŞKANLIĞI  

Yazıişleri’ne not:  Bu köşe yazısı gazetenin ilk sayısının (1 Mayıs Cumartesi) Dış Politika sayfasındaki “İçli-Dışlı” köşesi içindir.

2 Mayıs Pazar günü çıkacak yazı, yarın (30 Nisan) gönderilecektir. Altı çizili yerleri siyah, gazete adlarını da italik yazmak uygun olur.  İşiniz zor, hepinize kolaylar gelsin, Ankara’dan sevgiler, B.O.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı