Baskın Oran

Genelkurmay başkanına suç duyurusu yapılır mı?

Genelkurmay başkanına suç duyurusu yapılır mı
Genelkurmay başkanına suç duyurusu yapılır mı

Org. Başbuğ isterse konuşmalarında Türkiye?de Azınlıklar kitabından pasajlar okusun. Üniformayı çıkartmadan okuyamaz.

Hem de nasıl yapılır. Durmadan siyasete karışıyor. Ülkenin meşru hükümeti, korktuğu için, emekli edemiyor. 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu’nun “Siyasi Faaliyetlerde Bulunanlar” başlıklı 148. maddesinin C bendini açtık. Şöyle yazıyordu: “[Askerî şahıslardan] Siyasi amaçla nutuk söyleyen, demeç veren, yazı yazan veya telkinde bulunanlar”. Cezası: “Fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, 1 aydan 5 yıla kadar hapis”. Seferberlikte işlenirse, iki misli. Disiplin suçları dışında askerî savcılığı yetkili görmediğimiz için Sultanahmet Adliyesi’ne gittik, verdik. Kristof Kolomb’un yumurtası kadar basit bir girişim.

Tek kişilik Bakanlar Kurulu

Nusaybin’e bakanlar kurulu gitmiş sanki. İçişleri bakanı gibi konuşuyor: “Zamanın ağalarından çeken insanlarımız şimdi maalesef siyaset ve terör ağalarından mustarip.” Paket çözümü açıklıyor: “Sorun, halkımızın siyaset ve terör ağalarından kurtarılmasıdır.”

Devam ediyor: “Bakın ne demiş: Ayrılık tohumu giren tarladan nifak ve nefret çıkar. (…)

Birbirimizi yeteri kadar seversek, başka sevgiye muhtaç olmayız.” (İkisi de Netgazete, 21.09.09).
Bilmiyorum farkında mı ama, “Bakın ne demiş” diye bahsettiği, Burukan aşiretinin en tanınmış lideri, 1900 doğumlu Kinyas Kartal Ağa. 1926’da Şeyh Sait isyanı üzerine İzmir’e, 1938’de Dersim isyanı üzerine Trakya’ya, 27 Mayıs 1960 askerî darbesinden dört gün sonra da 484 Kürt’le birlikte Sivas’a toplama kampına sürülüyor. Ama dersini öğrenmiş olacak ki, 15 yıl milletvekilliği (ve iyi hatırlıyorum, yaşından dolayı TBMM Başkanlığı) yaptıydı.

Dışişleri bakanı oluyor: “Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığını parçalayamazsanız olmaz. Mutlaka Irak’ın kuzeyindeki varlığının çözülmesi lazım.” Dil uzmanı oluyor: “Ana dil anneden babadan öğrenilir. Ana-babaya, ‘Kürtçe öğretme’ diyen mi var?” Medya uzmanı oluyor: “Bana, ‘Komutanım ne oluyor?’ diye soruluyor. ‘Ciddiye almayın. Açık oturumları dinlemeyin. Seyretmeyin şu televizyonları’ diyorum.” (M. Yetkin, Radikal, 23.09.09)

Tarım bakanı oluyor: “GAP gecikti. Elbette elektrik üretimi çok önemli ama projenin sulama ayağı da çok önemli. Sulama kanallarının yapılmasında çok zaman kaybedildi. Eğer bu ovalar sulanabilirse sadece Türkiye’yi değil bütün bölgeyi besler. Ayrıca, sulama eğitiminin de verilmesi gerekir.”

Milli eğitim bakanı oluyor: “Bölgede hâlâ Türkçe okuma-yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 20. Bu oran, Türkiye genelinde yüzde 8’lerdedir. O halde eğitim olanaklarını tam sağladığımızı söyleyebilir miyiz?”

Sosyal güvenlik bakanı oluyor: “Son iki ayda yapılan araştırmaları inceledim. En temel iki ihtiyaç nedir sorusuna şu cevabı verebilirim: Bir, işsizlik (…) iki, eğitim sisteminin yetersizliği. Bölge insanımıza müreffeh ve daha mutlu bir hayat vermek zorundayız.” (Son üçü: F. Bila, Milliyet, 22.09.09)

Pardon, söylemiş miydim: Mesleği asker. Sadece, adı Kenan Evren değil. Ayrıca, iki önemli komutanın da amiri: Yine Bakanlar Kurulu’na vekâleten konuşup “Operasyonlarımız en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar sürecektir” diyen yeni Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Hasan Aksay (NTV, 25.08.09) ile Genelkurmay Genel Sekreteri Tümg. Ferit Güler’in (Taraf, 12.09.09).

Ve, söylemiş miydim, 1632 s. kanuna göre asker kişilerin siyasi konuşmalar yapması 1 ay ile 5 yıl arası hapsi gerektiriyor.

Vahim sorulara net cevaplar

Ama, askerler hep böyle yapar; şimdi ne değişti de suç duyurusu yaptınız? Yaptık, çünkü bardak daima tek damlayla taşar. Kürt, Ermeni, Kıbrıs açılımlarının yapıldığı bir ortamda niye yaptınız denmez, niye bu kadar geciktiniz denir.

Ama, askerlerin siyaset yapmaları artık bir gelenek-görenek gibi haline gelmedi mi? Doğru; aynen namus cinayetleri gibi. Bir zamanlar aziz halkımız şehirlerarası otobüslerde sigara dumanına boğularak seyahat ederdi ve aklına gelmezdi gıkını çıkartmak. Esas felaket de burada zaten: İnsanların, bütün bu hukuksuzlukları normal sayacak vaziyete düşürülmüş olmaları.

Ama, herkesin ifade özgürlüğü var da genelkurmay başkanının yok mu? Hayır, siyaset alanında yok! Sırtında üniforma belinde silah olan hiç kimsenin bu alanda “ifade özgürlüğü” falan yok. Sadece susma hakkı var. Üniformayı çıkartır, istediği kadar konuşur; aynen, “parti genel başkanı” Osman Pamukoğlu gibi. Biz PKK’yı silahlı olduğu için muhatap kabul etmiyoruz, DTP’yi silahsız olduğu için muhatap kabul ediyoruz.

Ama, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi “TSK’nın vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır” demiyor mu? Bu 35. madde efsanesi de yetti ama! Biz artık bilmek istiyoruz hangi kanun geçerli: 1960 darbecilerinin çıkarttığı genel ve muğlak ifadeli maddenin müteakip darbeciler tarafından saptırılmış bu yorumu mu, yoksa Atatürk döneminde (1930) çıkartılmış ve geçenlerde (2000) yenilenmiş Askerî Ceza Kanunu’nun hiçbir yorum ve tereddüde mahal bırakmayacak kadar net 148. maddesi mi?

Ama, Org. Başbuğ askerlerin en mülayimlerinden biri? Hiç fark etmez. İsterse konuşmalarında benim Türkiye’de Azınlıklar kitabından pasajlar okusun. Üniformayı çıkartmadan okuyamaz. Bizler ne söylediğinde değiliz. Asker siyaset ya-pa-maz. Biz söylemiyoruz, Askerî Ceza Kanunu md. 148 söylüyor.

Hukuk nedir, bilmek istiyoruz

Lafı uzatmayalım. Biz bu suç duyurusunu iki şey için yaptık:

1) TC yasaları herkese eşit uygulanıyor mu, yoksa bazı kişiler kanunların üstünde mi; bir kere bunu anlamak için. Çünkü sendikacılar, memur maaşlarından şikayet ettiğinde mahkemeye veriliyor.

2) Genelkurmay başkanını bu ülkede sorgulayacak ve gerekirse yargılayacak makam var mı, bir de bunu öğrenmek için. Çünkü suç duyurusunu işleme koyacak olan genelkurmay savcısı Org. Başbuğ’un imzasıyla atanıyor, onun emri altında, sicilini ondan alıyor. Ayrıca, bu soruşturmanın iznini de! Yani, bu ülkede cumhurbaşkanını yargılayacak makam var (Anayasa md. 105/3), ama genelkurmay başkanını yargılayacak makam yok.

Şunu söyleyerek bitireyim: Hiç kimse ve hiçbir makam bu suç duyurusunu, daha önce yaptıkları gibi, şu veya bu şekilde unutturabileceğini sanmasın. En saçma suç duyuruları Kerinçsizler tarafından tezgâhlanıp insanları yıllar boyu mahkeme kapılarında süründürmüşken, bundan vazgeçeceğimizi kimseler aklına bile getirmesin. Hukuken sonu neyse, oraya kadar gideceğiz.

Ve, sonunda askerî yargı komutanını yargılamayı reddederse, o zaman herkes görecek bu ülkede bazı kişilerin kanunlardan üstün olduğunu ve genelkurmay başkanının yargılanamaz bir makam olduğunu.

Bunları bilelim de, öyle yaşayalım bu ülkede.

(Not: Bunu yazdıktan sonra Çanakkale ADD bir basın açıklaması yayınladı. “Ordumuz ulusun bağrından çıkmıştır ve ulusu temsil eder; yine ulusun güvenliği için vardır, varlığı da sonsuza kadar sürecektir. Bu bağlamda: Ulusal güvenliğimize yönelen her durum Genel Kurmay Başkanımızı da yakından ilgilendirir” diyor. Altındaki imza: Yd. Doç. Dr.! “Kışlaya siyaset girmeyecektir” diyen M. Kemal bunları ne yapardı, siz tahmin ediniz.)

Önceki Yazı
Sonraki Yazı