30 Haziran’da İstanbul’da Rumların, 1 Temmuz’da da Ankara’da Çerkezlerin konferansı vardı. Konferans notlarımla ilgilenenler bana eposta yollayabilir. Ama, güncel olduğu için, hiç olmazsa birincisinde anlattığım bir konuyu burada özetleyeyim. Yalnız, evvela şunu olsun söylemeliyim:
Belki de ikisi de farkında değil ama, bu iki topluluk Türkiye’ye çok büyük iyilik ediyorlar. Yalnızca “Yahu, demek ki bu Türkiye’de böyle şeyler de konuşulabiliyor artık!” dedirttikleri için değil. Şu nedenle:
Alevilerin ardından Ermeniler, Ermenilerin ardından Rumlar, Rumların ardından Çerkezler, onların ardından Çingeneler vs. kendi alt kimliklerini açıkça ortaya koydukları zaman hem mecburi vatandaş gönüllü’ye dönüşüyor, hem de daha önemlisi, bu ülkede Türk ve Kürt milliyetçilikleri sulandırılıyor. Bunlar sulandırıldığı ölçüde de “Türkiyeli” kimliği güçleniyor ve bu ülkede bu iki milliyetçiliğin tek başlarına kalıp kafa kafaya tokuşması gibi korkunç bir olasılık zayıflıyor.
Allah hepsinden gani gani razı olsun.
***
Gelelim konumuza. Şu anda TBMM’de bir Vakıflar Kanunu tasarısı var. Kangren olmuş gayrimüslim vakıfları sorununa “geçici” maddelerle “çözüm” getirmeye çalışıyor.
Bu sorun, derya. 3 noktadan doğuyor: 1) Bu vakıfların emlakine Hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) tarafından hukukdışı yollarla el konmuş olmasından; 2) Bu emlakin üçüncü kişilere de satılmış olmasından; 3) Bu vakıflara ait olan ama tapuda gözükmeyen emlakten. Her üçünde de son durum:
1) Bunların geri verileceği taa 3 Ağustos 2002 tarihli 3.Uyum Paketinde yer alan 4774/4 sayılı yasada yazılı. Ama bir işin yapılması için Türkiye’de yasa çıkarmak yetmez. Çünkü memur yasayı uygulamaz; yönetmelik ve hatta genelge bekler. Hatta, yukarıdan bir işaret gelirse veya zihniyeti elvermiyorsa bunlara da kulak asmaz. Yaptığını yapmaya devam eder.
4774/4’ün de nasıl uygulanacağına ilişkin bir yönetmelik, arkasından da bir genelge çıkarıldı. Özet söyleyeyim, milliyetçilerimiz bu konunun halledilmesi halinde Türkiye’nin batacağına karar verdikleri için, bizzat bunlar birer hukuk ihlali kumkuması idi. İhlal ettikleri hukuk metinlerinin maddelerini sayayım yalnızca: Anayasa md. 2, 10, 35, 90/5. Vakıflar Kanunu md. 44. Lozan Barış Antlaşması md. 37, 39/2, 40, 42/3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 14, 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi md. 60/5. Bu yüzdendir ki 4. ve 6. AB Uyum Paketlerinde de aynı şeyler tekrarlandı. Ama kim aldırır. Yeni tasarıdaki duruma bakalım şimdi:
Geçici Md.5: Son mirasçı sıfatıyla Hazine’ye tescil edilmişler tekrar vakfa tescil edilir, diyor. Ama nasıl, söylemiyor.
G.Md.7: VGM’nin yönetimine el koyduğu (mazbut) vakıfların malları tekrar vakfa tescil edilir, diyor. “Herhangi bir hüküm veya karar aranmaksızın” da diyor, ama ilave ediyor: “VGM’nin talebi üzerine”. Üstelik, Türkiye’de hiçbir tapu müdürü mahkeme kararı olmaksızın bir tescili silip de emlaki başkasının üzerine geçirmez! Üstelik yönetimi VGM’nin elinde olduktan sonra, emlaki bunlar adına tescil etsen ne olacak, etmesen ne olacak.
G.Md.9: a) 1913’te vakıflara tüzel kişilik verilene kadar mecburen “İsa”, “Meryem”, “Cebrail” vs. üzerine yapılmış; b) Hazine ve VGM üzerine tescil edilmiş; c) Hâlâ vasiyet eden veya bağışlayan üzerinde gözüken emlak, “18 ay içinde başvurulursa” vakıf üzerine tescil edilecek. Bu işi de hiçbir tapu müdürü yapmaz. Sanki kanunu yazanlar bilmiyor. Tam, danışıklı dövüş.
2) Üçüncü kişilere satılmış vakıf emlakinin tazmini konusunda hiçbir hüküm yok. Anlaşıldı: Hüküm, Strasbourg mahkemesinden çıkacak ve o zaman devlet de çatır çatır ödeyecek. Nitekim, “uzlaşma” istedi bile! (Radikal, 22.6.06)
3) Bu emlakin tescili 2002’den beri “devam” edegeliyor, ama ulaşıldığı bilinenan en son oran ancak yüzde 27,6 (Milliyet, 2.8.2005). Çünkü VGM de vatanı kurtarmak için cansiperane direnmeye devam edegeliyor!
***
Sonuç, 2 noktada özetlenebilir.
- a) Bu gayrimüslim vakıfları emlakine el koyma işi, 1915’te başlayan gayrimüslimlerden Müslümanlara sermaye transferi projesinin son baklasıdır. Ama küreselleşme ve Strasbourg mahkemesi dönemindeyiz; artık geçmiş ola. Bu hukuksuzlukta ne kadar direnirsen, Türkiye’yi o kadar perişan edersin.
- b) Bu, AB karşısında yasak savma tasarısıdır. Bekleyin yasalaşsın. Önce Yönetmelik, sonra Genelge çıkartacaklar. Dön baba dönelim, 2002’ye gidelim. Vatan kurtaran milliyetçi aslanlar sayesinde Türkiye’nin ne hale düşeceğini birlikte seyredelim.
Ama, umudu kaybetmeden. Bu iki konferans bundan iki yıl önce yapılamazdı. Şu anda bile, hiç olmazsa Çerkezleri duyan şöyle demiştir: “Hıh! Onlar da mı?!”
Yaa, onlar da. Hukuk’u guguk haline sokar, bir de herkesi “Türk” yapıp çıkarsan ne bekliyordun?