Baskın Oran

En büyük McDonald’s’ı vurdular

Herşey daha bikaç saat önce oldu; böyle “sıcağı sıcağına” yorum yapmak hiç doğru değildir ama, yine bir McDonald’s hamburgercisini bombaladılar. Sadece, bu seferki biraz fazlaca irikıyım.

17’ye kadar çalışmışım, sonra acelesiz tıpış tıpış kıyıya inmişim, tatilin son bikaç yirmi dört saatinden biri, üstümdeki tembellik denize girmemi engellemekte, plaj boşalmış, Bodrum Kalesinin arkasına kayma telaşındaki güneşin son parlaklığını vücuduma içire içire yatıp, Feyhan’ın sudan çıkmasını bekliyorum, o sırada plaj çantasının içinden telefon çaldı. Hollanda radyosu Türkçe yayını soruyor: “Hocam, Amerika’ya yapılan saldırı hakkında ne diyorsunuz?”

Sesi tanımasam işletiyorlar diyeceğim ama, hemen toparlanıp olayı kendisinden öğreniyorum. Kimin yapmış olabileceği sorusuna da, “Kimin yaptığı önemli değil, neden yaptığı önemli. Küreselleşmeyi bombaladılar. Asıl hedef Amerika değil, küreselleşme” diyorum.

Çünkü küreselleşmenin (yani, uluslararası kapitalizmin) ana simgesi gibi gördükleri Dünya Ticaret Merkezinin 107’şer katlı ikiz binasının en başta vurulması gösteriyor ki, esas hedef odur; Pentagon’un vurulması ise dolaylı bir olaydır, küreselleşmenin dünya jandarmalığını yapmasındandır. “Filistinliler yapmış diyorlar; bütün dünyanın gözü Orta Doğu’nun üstünde” diyor Hollanda radyosundaki arkadaş. “Yanlış yerdeymiş, o zaman” diyorum, “Durban’ın üstünde olmalıydı o gözler, bakmasını bilselerdi”.

Geçen hafta Durban’da (G.Afrika) biten BM Irkçılıkla Mücadele Uluslararası Kongresinde fakir ülkeler İsrail’in kınanmasını ve atalarını köle yapıp satan Batılıların özür dilemesini istemişler, İsrail ile ABD de kapıyı vurup çıkmışlardı.

Binlerce günahsız insanın ölmesini tabii ki kapı vurup çıkmakla, Vietnam’ı mahvetmekle, yeni F-111’leri denemek için Libya’yı bombalamakla, “Radarlar uçağıma kilitleniyordu…” bahaneleriyle Irak’ı 10 yıldır dinlenip dinlenip vurmakla, Soğuk Savaş bitip de  rakip kalmadığı halde hâlâ Yıldız Savaşlarını hortlatmakla haklı göstermeye çalışmanın insanlıkla elbette ilişkisi olamaz. Ama bu, temel gerçeği değiştirmiyor: En büyük terörist devlet en büyük terörist saldırıya uğradı.

* * *

Böylesi, en uçuk bilim-kurgucunun bile aklına gelmemişti. Buradan da belli ki, ölü sayısı bu kadar olmasaydı bile olay müthiş bir olaydır. Kullanılan maddi teknoloji (bıçak, vb.) çok düşük, insansal teknoloji (zamanlama, eşgüdümleme vb.) ise çok yüksek düzeydedir. Ama, özü itibariyle ilk defa tanık olmuyoruz böyle bir olaya; biz bu filmi daha önce 19. Yüzyılda çok gördük.

Yüzyılın ortasında, Marksizm kapitalizme karşı alternatif ideoloji olarak ortaya çıkıp da, ikinci küreselleşmeye (teknik adıyla, 1870’lerin “emperyalizm”ine) karşı oluşan tepkileri yavaş yavaş örgütlü ve düzenli biçimde sisteme kanalize edene kadar, böyle kör tepkiler birbiri ardına patlak vermişti. Devlet başkanlarına durmadan suikast düzenleniyordu. Perişan işçiler, küreselleşmeye karşı alternatif bir ideolojinin yokluğunda, sabot’larını (tahta ayakkabılarını) kendilerini işsiz bırakan makinelerin dişlileri arasına atıp sabotaj yapmaktan başka çare bulamıyorlardı.

İki satır ders yapabilir miyiz? 19. Yüzyıldaki ikinci küreselleşmenin başlıca 3 özelliği vardı: 1) Sermaye özellikle enerji, banka, iletişim alanlarında muazzam tekelleşmişti; 2) Fukaralaşma ve işsizlik muazzam boyutlara yükselmişti; 3) Alternatif ideoloji yoktu. Bunların üçü de bugün aynen tekrarlanıyor. Elle tutulacak kadar somut olduğu için Tekelleşme ve İşsizliği anlatmaya gerek yok ama, alternatif ideoloji yokluğunu yerine oturtabilmek için biraz tarih ve biraz siyaset bilimi yalamak gerekiyor. McDonald’slara yapılan saldırıları veya G-8 zirve toplantılarında vitrinlere atılan tekmeleri orijinallik peşindeki gençlerin azması olarak görmek yerine, bu alternatif ideoloji yokluğunun yarattığı büyük umutsuzluk ortamıyla izah etmek, böyle bir ideoloji belirene kadar da bu türden desperados (umutsuzlar) saldırılarının devam edeceğini bilmek için, bir parça analiz gücü gerek.

* * *

Şimdi ABD ne yapacak? Ne yapacak, ilk planda terörizme karşı polisiye önlemleri sıkılaştıracak, arkasından da muazzam cezalandırma eylemlerine girişecek.

Oysa, eğer herşeyden önce kendini düşünüyorsa, çok başka bişey yapması lazım. Bu terörizmi yaratan umutsuzluk ortamını bir nebze hafifletmek için harekete geçmesi, azgelişmiş ülkelerin açlığını hafifletmek için Yıldız Savaşları gibi geri zekalılıklara akan muazzam fonları insancıl amaçlara yöneltmesi lazım. Özetle, milyarlık kitlelerin resmen süründüğü bir dünyada Amerikalıların asla mutlu yaşayamayacağını, ABD yöneticileri bu trajik olayın yardımıyla artık anlamak zorunda.

ABD yöneticilerinin, bunu en azından kısa dönemde anlayacaklarını maalesef sanmıyorum; aynen Türk yöneticileri gibi onlar da. “Terörizmle mücadele” etmek varken, hiç bunlar yapılır mı?

ABD bunları ne zaman yapar? Karamsar bir tahminde bulunayım: Terörizm, New York semalarında, aslında gökdelenleri uçakla vurmaktan çok daha kolay bir eylemi gerçekleştirdiği zaman:

Minyatür bir atom bombası patlattığı zaman…

Önceki Yazı
Sonraki Yazı