Baskın Oran

Dışişleri’nin bile bile ladesi

İsviçre, Bern’deki Türkiye Büyükelçisinin dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. Zamanında büyükelçisini kendi girişimiyle çekmekte geciken Türkiye de, yanlış bir “karşılıklılık” ilkesine sarılarak, olayı tırmandırdı. Ankara’daki İsviçre Büyükelçisi’nin geri çekilmesini istedi. MHP’nin yayın organı, 25 Ağustos tarihli Orta Doğu gazetesi şecaat arzetti bile: “Misilleme, önce Orta Doğu tarafından  teklif edilmişti” dedi. Yapmamak için, Orta Doğu gazetesinin teklif etmesi bile yeterdi aslında.

Dünkü yazımda söz etmeye başladığım bu olayın toparlamasını şöyle yapmak mümkün:

1)  İsviçre temelde haklıdır.  Gösterici, iddia edildiği gibi büyükelçilik bahçesinde falan değil, sokakta ve  seken kurşunla vurulmuştur. Sokaktan taş atanlara, birileri içeriden korkutmak için ateş etmiştir. Yani, olayda meşru savunma yoktur. Böyle olunca da, suçlu vardır.

2) Ama, diplomaside böyle durumlar olabilir ve devletler birbirine anlayış gösterir. İsviçre’nin yaptığı gibi. Ama,  öteki devlet de  masayı çarçabuk  temizler. İşte Dışişleri’nin hatası bundan sonradır. Zaten Okluk Koyu’nda çektirdiği otomatik tüfekli resimle ün kazanmış olan büyükelçiyi hemen başka yere ataması gerekirdi. Uluslararası ortamda “kör kör gözüm parmağına” yapılmaz. Unutmayalım ki, aynı olaya 17 Nisan 1984’te yol açmış olan   Londra’daki Libya Büyükelçiliği  bugün hâlâ kapalıdır.

Dışişleri niye böyle yaptı? Söyleyeyim. Birincisi, İsviçre karşısında küçük düşülmekten korkuldu. İkincisi ve daha önemlisi, Kürtlerin Avrupa çapındaki eyleminin başarı kazandığı kabul edilir, diye korkuldu.

Hani, “Bana öyle bişey yap ki, özrün kabahatından büyük olsun” diyen Padişah’a, tenhada bigün pandik atıp, “Aman Haşmetlüm, sizi hanım sultan sandımdı!” diyen saray görevlisinin öyküsü vardır ya, hâşâ huzurdan, onu anımsıyor insan. Şimdi, İsviçre karşısında bırakın küçük düşmeyi , Kürt eyleminin tam istediği olmadı mı? Bunu ben bileTemmuz’da  gördüm; deneyimli bir Dışişleri’nin görmesi çok mu zordu? İç politika olduğu gibi, dış politika da mı Kürt eylemine endeksli olacak?

3) Dışişleri, görüntüyü kurtarmak için, İsviçre’nin biraz daha beklemesini istedi. Oysa bu hükümet, kendi kamuoyunun muazzam baskısı altındaydı. Buna dikkat edilmedi. Üstelik, şimdi İsviçre büyükelçisine bir de “misilleme” yapılmış bulunuyor! İsviçre gazeteleri versansın etmede şimdi, “Büyükelçimizi kovuyorlar!” diye.Yaz, bir kambur daha.  “Kürt eylemini kazandırmama” çabası ne oluyor bu durumda? Efendim?

4) Bu olay o kadar önemli değildir; gelir, geçer. Asıl önemli olan başka iki şey var: Birincisi, Türkiye tutarsız ve çifte standartlı davranmıştır. Bu, bir ülkeyi her olaydan daha fazla yıpratır. Unutmayalım, aynı olaya 5 Nisan 1991’de İstanbul’daki Irak Konsolosluğu yol açmış, Türkiye yirmi günlük kuşatmadan sonra suçluyu silahıyla birlikte teslim almıştı.

İkincisi, Kürt haklarını yadsımaya devam etmek, bu bişey değil, bu ülkeye daha çoook sorunlar çıkaracaktır. Bu tatsız olaydan ders alınsa bari.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı