Baskın Oran

Depremin ve Bodrum’un diyalektiği…

Bir haftadır, Bodrum’un en civcivli saati 02.00 sularında vaziyet ve manzara-i umumiye:

Bodrum’da gürültü tahammül edilebilir sınırlara indi. Çünkü diskotekler bir haftadır kapalı kapılar ardında çalmaya zorlanıyor. Deprem sayesinde!

Gözünü sevdiğim diyalektik! Her şey zıddını emziriyor…

Ancak içeri girip çıkan olunca fark ediyorsunuz: Kapı açılınca yüzünüze tokat gibi gürültü çarpıyor, kapanınca sokakta bişey yok gibi! Demek ki, isteyince oluyormuş!

* * *

Tanrı (yada Şeytan) ayrıntıdaymış; biraz ayrıntı vereyim:

Kasetçi İsmail’e dün gece rastladım, aynen şöyle diyor: “Fıstık! Çerçöp gitti, paralı turist kaldı. Satış çok iyi. Şu karşı merdiven altına tezgah açan gümüşçü günde 300-400 milyon ciro yapıyor!”

İki turizm acentesine sordum, rezervasyonlardan ikisi de memnundu.

Hepsinden önemlisi, restoranlar inanılmaz dolu. Herkes orada içiyor çünkü. Azmakbaşı’nın oradaki Karya, Artemis, Dinç gibilerin önünden defalarca geçtim, Feyhan uyardı: “Bak, insanlar birbiriyle konuşuyorlar” dedi. Baktım, yahu gerçekten! Orada oturanlar yalnızca gelip geçene bakarlardı tenis seyreder gibi, şimdi konuşuyorlar! Hoş bir mırıltı yükseliyor masalardan. Bir hoşuma gitti…

* * *

Bodrum Kumbahçe Derneğinde vaktiyle çok tartıştığımızdan biliyorum; buradaki en büyük sorun gürültüye teorik çözüm bile bulamadıydık. Çünkü, gürültüyü kestirirsen, zaten kestiremezsin ya, Bodrum’un kazancı da kesilir, düşüncesi egemendi. Yahu, bu kadar mı basitmiş?

Kapalı diskotekleri halletmenin basit olduğu anlaşıldı. Kapıları kapattıracaksın, köpükle vs. tecrit ettireceksin, içeride ne kadar açarlarsa açsınlar. Seyfi Bar yıllardır mahallenin göbeğinde çalar, tek şikayet yok: bahçesi bile tecritlidir.

Açık diskoteklere gelince. Bu iş daha çetrefilli. Esas sorun bunlarda ve çoğu deniz kıyısında olduklarından tüm kentin canına okuyorlar, yalnız civarın değil.

Bunların büyük bir kısmının (Hadigari, M & M, Yettigari…) kapalı bölümleri de var.

Ama, buranın esas kabadayısı (ve Bodrum’un bu rezalete teslim olmasında başı ilk çeken) Halikarnas Disko’nun kapalı yeri yok. Bu türleri ya kent dışına çıkaracaksın (Dedikodulu Meyhane, Şaziye, vs. kent dışında ve kimseye zararları yok), yada çıkmazlarsa tecrit edilmiş portatif kapalı yer yaptırmaya zorlayacaksın.

Eğer itiraz ederlerse, o zaman da çözüm var: Ya dans yerini çukura indirecek (ses hiç taşmaz), yada ses perdesi koyduracak. Yani, sesin dağılmasını önleyen ses perdesi. Mali külfeti ne olacak falan demeyin, bu adamlar dünyanın neresinde hangi teknik yenilik varsa, kaç para olursa olsun ânında getirtiyorlar. Bunu da getirtirler; yeter ki siyasi irade mecbur etsin. M & M’in geçenlerde gazetelere manşet olan sahibi Mehmet Birgen, kaçak iskelesi eski belediye başkanı Tuğrul Acar tarafından yıktırılınca, şimdiki diskotek-gemi katamaran’ı kaça yaptırdı dersiniz? Altı milyon dolara… (Yeni kaçak iskelesini yeni belediye başkanı Emin Anter bizzat açtı…)

Böylece hem müziği “kafa yapmak” için dinleyen, hem de mahalleli memnun olacak (Bu kafa yapmak konusunda bizim Hasan’a sordum, Hadigari’de 24’ten sonra diskcokey, “Kafasını dev hoparlörün içine sokmaya çalışanlar var” dedi).

* * *

22 Pazar ve 23 Pazartesi geceleri bütün diskotekler kapalıydı. Ama Tantan’ın genelgesiyle ilgisi yok. Kapalı kapılar ardında çalmayanlar kapatılmıştı. Zaten, Tantan’ın “Bir ay” kapattığı da kuyruklu yalan ve ayrıca kesinlikle sabotaj. Gelen emir aynen şöyle ve şu kadar:

“Umumi eğlence yerlerinde, eğlence ve gösteriler asgariye indirilerek eğlence yapılıyor görüntüsüne meydan verilmemesi temin edilecektir.” Hepsi bu. Yani, adam diyor ki, insanlar Marmara’da inlerken siz alenen göbek atıp tepki çekmeyin. Ne deseydi, “Siz depremi falan sinkaf edip eşeklerinizi sünnet ettirin!” mi deseydi?

Bu Tantan, benim şimdiye kadar bir bakanda biraraya geldiğine rastlamadığım dört niteliği birleştiriyor: Namus, Cesaret, Konusunu Bilme, Beceriklilik. Ama farkında mı bilmiyorum, başta kendi bakanlığı mensupları tarafından fena halde sabote ediliyor. Böyle giderse, yiyecekler. Diş biliyorlar. Emirleri farklı uyguluyorlar. Bunu da halletmenin çaresi, sanırım, medyayla doğrudan temas. Bunu ihmal ediyor. Galiba vakti yok, ama bulmak zorunda.

Sonuç: Bodrum’da şu anda diskotekler çalıyor, içerdekiler kafayı buluyor, mahalleli uyuyabiliyor.

Gerçi, kimi gençler fena öfke içinde. Bir tanesi aynen şöyle dedi, gebertmeyeyim diye duymazlıktan geldim:

“Rahatsız olan şehir dışına gidip ev tutsun, gitmeyen çifte cam ve klima taktırsın. Bodrum’un tarzı budur, değişemez. Değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez”.

İlk cümleyi her ev yerine sadece diskoteklere uygulasak?

Bodrum’un “tarz”ına gelince. Burada söylenecek iki şey var.

Birincisi, Bodrum’un Diyalektiği: Yıllardır bu kadar azmanın, biz basarız arkadaş git başka yerde uyu, demelerin sonu sonunda böyle gelecekti.

İkincisi, Depremin Diyalektiği. Marmara’daki felaket, Bodrum’un kurtuluşunun başlangıcı olabilir. Tabii, Tantan dayanabilirse. Diyalektik yetmez; siyasi iradeye bağlı.

Ama nihayet, bu memleket, şoförlere taksimetre taktırtabilmiş memlekettir, arkadaş!

———————–

Not: Sınıf arkadaşım Yusuf Küpeli haber yollamış. Dündar Kılıç’la hiç tanışmadığını iletiyor. Demek ki başkasıymış. Düzeltiyorum.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı