Baskın Oran

Asıl keramet nerede?

Irkçı tonları gitgide artan bir milliyetçiliği, kimileri bilerek kimileri bilmeden yükseltiyor. Bunun, herbiri makale uzunluğunda 4 temel nedeni var:

1) Yukarıdan demokratikleştirmeye kimlik tepkisi; 2) AB’nin yaptığı haksızlıklara tepki (ör. şimdi bir de referandum icat etmek); 3) Artan işsizlik ortamı; 4) Her birimize doğduğundan beri damardan verilmiş “milliyetçi” eğitim.

Esas kerametin sonuncusunda olduğunu, ilk üçüne en az maruz kalmış iki apayrı grubun tepkisini aktardığımda göreceksiniz: Sonuçlar karbon kopya.

***

Ayrımcılığa karşı bir derneğin toplantısında, dünya görüşleri birbirine yüz seksen derece zıt iki dinleyiciyle diyalogumuz:

İtiraz: “Milliyetçilik sanki kötüdür gibi anlatıldı. Ben doğduğum köyü seviyorum. Ben de milliyetçiyim”.

Cevap: “O, insanın içinde doğuştan olan yurtseverliktir; karıştırmayın. Milliyetçilik 18. yüzyıl sonunda B.Avrupa’da icat edilmiş bir ideolojidir, ama B.Avrupa dışında hep devleti güçlendirmeye yönelmiştir”.

İtiraz: “Hep Batı’dan aldığınız kavramları aktarıyorsunuz. Bunlardan biri de, Osmanlı’da Müslümanların gayrimüslimlere baskı yaptığı iddiası”.

Cevap: “Duvara çivi çakarken yumruk değil çekiç kullanmak size acayip gelmiyor ama, siyaset biliminde bilimsel kavram kullanmak acayip geliyor. ‘Millet-i Hakime’ kavramının mefhum-ı muhalifi ‘Millet-i Mahkume’ değil midir?”

İtiraz: “Gayrimüslimler kendi hukuklarını yaşıyorlardı; mahkum falan edilmemişlerdir”

Cevap: “Hapisle ilgisi yok. Sizin bilmeniz lazım: Hakim, hüküm veren; mahkum da hakkında hüküm verilen demektir”.

***

İtiraz: “Türkiye’deki ayrımcılık, çoğunluğun azınlığa baskısıdır dediniz. Oysa, ABD gibi azınlık emperyalist ülkeler, dünya çoğunluğuna misyoner yollayıp ayrımcılık uyguluyor”.

Cevap: “Bu ayrımcılık tanımını anlamadım. Ayrıca, İslam propagandası gibi, başka din propagandası da ifade ve inanç özgürlüğüne girer. Diğer yandan, komünizm heyula iken ‘milli güvenlik’ adına saldırılara uğramış insanların, günümüzün heyulası insan haklarına şimdi aynı gerekçeyle saldırmaları üzücü”.

İtiraz: “Onlar bize vize uygulayacak, biz onların misyonerlerine hayır demeyeceğiz, öyle mi?

Cevap: “Aradaki benzerliği anlayabilmek için biraz zamana ihtiyacım var”.

***

Gelişmiş üniversitelerimizden birinin eposta grubundan birkaç mektup:

“Benim ülkemde hiç kimse bayrağıma, ulusuma, değerlerime hakaret edemez (AB uğruna bile olsa)”.

“Bu olay haberlere konu olana kadar forwardlayınız” (K.Irak’daki PKK mezarlığını Diyarbakır’da sanan bir fotoğraf göndermiş).

“Devlete sadık olmanın milliyetçilikle ne alakası var anlayamıyorum”.

“Meydanı Ulus ve Bayrak düşmanlarına bırakmayacağımızı herkes bilmeli”.

“Bayrağımıza kendi vatanımızda bir kısım sözde vatandaşımız tarafından saygısızlık ve saldırı yapılmasını şiddetle ve nefretle kınıyoruz”. (veb’de resmî basın açıklaması)

“Bayrağımız lafla değil kanla korunmuştur…  Üniversitemiz devleti, ülkesi, bayrağı ve laik demokrasisini korumak için hiç kimseden izin almayacağı gibi, X gibilerin provokatör olarak göstermesinden de çekinmeyecektir… kendisi bunu beğenmediği takdirde istediği yere gidebilir” (Resmî açıklama. 7 fakültenin yönetim kurulları bunun ardından sırayla destek açıklamaları yapıyorlar)

“Üniversitemizin tüm kurullarını meşgul eden sözde öğretim üyesi X’in fakültemiz önünde maketi yakılarak protesto edilmesini öneriyorum” (X’in bir arkadaşından ironik mektup)

“Öneriniz kanımı dondurdu. Maket semboldür. ‘Homeopathic magi’ sembole yapılan uygulamanın aslına yansıyacağı ön kabulüne dayanan fikir çağrışımının ürünüdür”. “Yakma konusunda bir saplantınız olduğunu düşünüyorum ve bu fikirlerinizi bir akademisyene yakışır bulmuyorum” (yukarıdaki ironiyi ciddiye alan iki mektup)

“Gördüğümüzde gözlerimizin dolduğu şanlı bayrağımıza yapılan her türlü hareketi kınıyoruz”.

***

İS 55-135 yıllarında yaşamış Pamukkaleli hemşerimiz Epiktetos galiba haklı: “Bir insanın, bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi imkansızdır” demişti.

Sakallı Celal de haklı galiba: “Bu kadarı da, ancak tahsille olur” dediydi…

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı