Gelecek ay 63’üm bitiyor. Bu yazıyı kendime ayırdım. Andropoz başladı. Biliyorum; gücümün azalmasına paralel olarak daha sinirli, daha sert, daha müdahaleci olacağım. Bir an önce karar vermem lazım: Etrafa maskara olmak istemiyorsam değişime direnmeyi bırakıp kafamı yeni duruma uyarlamalıyım.
Ama bunları derken, 20 Haziran tarihli Taraf’ta Genelkurmay’ın (Genkur) “gizli” bir belgesi yayınlandı: “Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi”. Kendimi mecburen başka haftaya erteliyorum. Durum benimkinden acil.
Son söyleyeceğimi başından söyleyeyim. Biz 27 M., 12 M., 12 E., 28 Ş., 27 N. gibi ne gizli planlar yaşadık. Bu “Lahika-1” kesinlikle asparagas. Bir “sözde belge”. Çünkü sadece fen kollarından öğrenci alan TSK’ya yakışmayacak kadar akıldışı. Taraf gazetesi nasıl oyuna geldi bilemem ama belli ki Genkur çok şaşırdı ve bunu kim başıma bela etti diye araştırırken zaman kazanmak için o bilinen açıklamayı yaptı: “… onaylanmış böyle bir resmî evrak veya plan bulunmamaktadır.”
Mantıken üç olasılık var ki, üçü de akıldışı: 1) Yukarının emriyle hazırlanmıştır, ama o zaman “bulunmamaktadır” anlamsızlaşır çünkü asker yalan söylemez. 2) Yukarının emri olmadan aşağısı işgüzarlık yapmıştır, ama askerde emirsiz nefes alınmaz. 3) Yukarıya rağmen hazırlanmıştır, o zaman bu resmen bir isyandır. Genkur koynunda yılan besliyordur. Asmayıp da beslenmez (K.Evren’e saygı!). Bir de dördüncü olasılık var tabii ama o insanlar için; onu başka bir hafta yazacağım.
Sözde amaçlar
Amaçlara bakın, asparagası görün. Satır arasında iki temel tezi var: 1) 1930 ilkeleri değişmez; 2) Darbe yapamıyorsak vekil kullanırız.
Bir kere, değişmeyen şey mi kaldı? Değil Kürt, Çerkes bilinci bile sivrildi. Kürdistan kuruldu. İslamcılar burjuvalaştı ve iktidara geçti. Diaspora doludizgin. Kıbrıs Türkleri Rumlarla anlaştı. Sivil Toplum Beyoğlu’nda yürüyor: “Darbeye Hayır!”. Bütün bunları bırakın, hepsinden önemlisi büyük can simidi komünizm sizlere ömür. Sivillerden çok daha gerçekçi olan askerlerin bunları görmemesi mümkün mü?
İkincisi, sözde belgede “Üst yargı organı başkanlarının TSK ile aynı paralelde hareket etmeleri sağlanmalıdır” dendiğine göre bu vekil belli. İki kere akıldışı. Bir defa, üst’ü alt’ı yok, yargı zaten bütünüyle asker gibi düşünmekte. Gereksiz enerji harcanır mı? İkincisi, yargının saygınlığı artık tartışılır oldu. Sadece 367 ve türban davası skandallarından değil. Daha ne inanılmaz kararlar yüzünden. Milyarların izlediği YouTube ve Google Groups’u yasakla (Radikal, 18.06.08). Atatürk’ü sevmiyorum diyen kıza soruşturma aç (Radikal, 13.06.08). Tüm telefonlar için genel ve sınırsız dinleme izni ver (NTVmsnbc, 03.06.08). Otobüsteki sohbete de 301 uygula (Bianet, 26.05.08). Öldürüleceğini bir tek kendisi bilmeyen Hrant’ın davasını süründür. “Hayata Dönüş” başta olmak üzere nice rezaleti zamanaşımına uğrat (Radikal, 25.06.08). İddianamesinde Genkur başkanının adını geçirmeye cesaret eden Van savcısını doğduğuna pişman edip kayınpederinin süpermarketinde tezgahtar et (Hürhaber, 30.01.08). Köprü’de balık tutan kadına entariden içi görünüyor diye altı ay ver (Radikal, 25.06.08). Neticede, Önder Sav’ın desteğine kal: “Korkmayın, arkanızda laiklik sevdalıları var” (Radikal, 17.06.08).
Tabii, sözde belge’de “TSK’yla aynı paralelde hareket etmesi sağlanacak” başka unsurlar var: Üniversiteler, basın mensupları ve sanatçılar. Bunlarla “iş yemeği adı altında toplantılar yapılmalıdır” diyor. Üniversitelerarası Kurul’un, senatoların ve rektörlerin durumunu hatırlatmak okuyucu zekasıyla alay olur, geçiyorum. “27 Mayıs tuttuğum iktidara karşı yapıldı. 12 Eylül’de tutuklanıp 33 ay yattım. 28 Şubat’ta hükümetin üyesiydim. Bütün bunlardan sonra diyorum ki… Ordu güvencemizdir” (Radikal 25.06.08) diyen bir köşe yazarına doktor zaten ne yerse yesin demiş, iş yemeği yedirmesen ne olur? Bir de, “iş yemeği” derken öğle yemeği diye açıkça belirtmeliydi; akşam yemeğine davetin anlamı malum.
Sanatçılar biraz daha çetrefil. Çünkü askerleşmiş sanatçı üretmek sanatçı asker bulmaktan zordur. Böyle biri acıklı role çıkarsa insanlar gülmeye, komedi oynarsa ağlamaya başlarlar da ondan.
Sözde yöntemler
Sözde belgenin önerdiği yöntemler ise, Osmanlı ve Türkiye gibi iki devlet kurmuş bir Ordu’dan asla çıkamayacağının en güçlü kanıtı. Çünkü iki temel yöntemi var:
1) Birliği bozucu yıpratıcı faaliyetler düzenlemek: “Hedef kitle olarak tanımlanan siyasi ve etnik gruplarda ayrışmayı desteklemek ve birliği bozmak maksadıyla…”. Bizim bildiğimiz yıpratıcı faaliyet başkasının ülkesinde planlanır. Sahtelik o raddeye vardırılmış ki, bunları uygulamak için “dolaylı ve örtülü” biçimde kullanılacak “uygun STÖ’ler”den bahsediliyor. Yani, devlet tarafından kurdurulmuş dernek ve vakıflardan: “Mehmetçik Vakfı, şehit ve gazi dernekleri, THK ve Kızılay gibi”. Yâ Hû, bunların literatürde adı var: GONGO! Yani “government operated NGO” (devletçe yönetilen STÖ). Sizin aklınız alıyor mu TSK gibi meşruiyetçi ve köklü bir kurumun GONGO’ları CONGO’larla (C=Cemaat) tokuşturarak memleketi böylesine kutuplaştıracağını?
Sözde plan Güneydoğu’da “sıklıkla yapılacak aramalar, operasyonlar vb. faaliyetler” düzenleyerek bölge halkının “rahatsız” edilmesini de öngörüyor. Hiç TSK gibi en disiplinli ve legal bir kuruluş kendi halkına bunu yapabilir mi? Buna çocuklar bile inanmaz. Ayrıca, DTP’yi terörist ilan edip onu “Kandil ile AB arasına sıkıştırmak”tan bahsetmek Kürtleri TSK ile PKK, Türkiye’yi de TSK ile AKP arasına sıkıştırmak anlamına gelmez mi? Sahteliği o kadar açık ki bu planın! Zaten, “yazarları” kendilerini gizlemek için belli sayılarda “x” işareti kullanılmışlar. Demek ki korkuyorlar. Türk askeri olsa korkar mı?
2) Bu faaliyetler için para dağıtmak: Birçok yerinde, insanlara ve kurumlara para dağıtılmasından bahsediyor: “Kanaat önderlerinin faaliyetlerinin maliyetleri doğrudan veya dolaylı olarak karşılanmalıdır” veya “Yaptırılacak eser sipariş edilecektir. Faaliyetin maliyetinin karşılanmasına ihtiyaç vardır”. Yani Ordu kendi devletinde yıkıcılık yapacak, bunun için de para dağıtacak. Sözde belgeciler gerçekten uçmuş. 23 Temmuz 2003 tarihli 7. AB Uyum Paketi’yle TSK harcamalarının nihayet Sayıştay denetimine alınması öngörüldüğü halde, bunun uygulama yönetmeliğinin hâlâ çıkmamış olduğunu mu öğrenmişler, nedir?
Sonuç
En başta da söyledim; bu kesinlikle Türk milletine psikolojik savaş açıp onu birbirine düşürmek için üretilmiş bir asparagas. Fevkalade de acemice. Her şeyi bırakın, şuradan belli ki “Önce Türkçe” diye ilanlar bastırmış bir TSK’ya (Radikal, 19.06.08), “Koordine makamı Genkur Harekat Başkanlığı’dır” dedirtiyor! “Eşgüdüm makamı” deneceğini bilmiyor. En azından da, “Koordinasyon makamı”. TSK bu acemileri nasıl olsa yakalar. Benim önerilerim şöyle:
1) Yakalanan, önce TSK’yı küçük düşürmekten yargılansın. Bu Ordu dışarıya karşı korunmak için çok lazım bize.
2) Türkiye’nin artık değiştiğini idrak etmeleri için bunlara Atatürk’ün iki ilkesi ezberletilip ayakta okutulsun: a) “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh da muasır medeniyettir” ve b) “Camiye, okula, kışlaya politika girmez. İmamlar, öğretmenler, askerler politika yapacaksa istifa eder, öyle yapar”.
Bak, bir daha yaparlar mı.