Geçen haftaki “Nefret Söylemi” yazıma çok mektup geldi. Bunlardan biri değişikti ve yazının söz ettiği “Dünya Türkleri Konseyi”nden yollanmıştı. Aşağıda, i’leri gereken yerde ı yapmak vb. dışında, aynen veriyorum:
“Çok Sayın Prof. Baskın Oran, Ankara klübü listesine gönderdiğiniz mesajınız bize ulaşdı. Şaşırmadık desek yalan olur. Ermeni soykırımı konusunda bir fikriniz veya araştırmanız varsa lütfen yazınız, memnuniyetle iletiriz.
Daha önce sizin bizimle beraber çalışmak gramer hatalarını düzeltmek konusunda mesajınıza uygun ve istediğiniz cevabı veremediğimiz için üzgünüz. Sizin devreye girmeniz bizi son derece yavaşlatacaktı. Cevabımızın sebebi budur. [Başkanları Kaya Büyükataman’a bundan yaklaşık iki-üç yıl önce bir mektup yollamış ve hiç olmazsa gönderdikleri bültenlerin (o zamanlar böyle ırkçı değillerdi) Türkçesinin doğru olması için birini tutmalarını; tutamayacaklarsa, elaleme ayıp olmaması için ücretsiz yapabileceğimi söylemiştim; iki yıl sonra böyle cevap veriyorlar]. Turkishforum’un ne olduğunu bilmeyenler için turkishforum.com sitesinde post edilmişdir dünya türkleri konseyi ise hür ülkelerde [yahu, ne kadar ilginç, SSCB’nin dağılmasından 11 yıl geçmiş, hâlâ “hür ülkeler” gibi dört dörtlük Soğuk Savaş terminolojisi kullanıyorlar!], avrupa, avusturalya, kuzeykıbrıs ve amerikada kurulmuş türk dernekleri federasyonlarını (19 federasyon) temsil eden seçkin bir kuruluşdur. Konsey 19 mayıs haftası newyorkda grassroots konusunda iki gün süren ve türk tezini açıklıyan justin McCathy gibi gereli uzmanların görev aldığı iki gün süren büyük bir seminer yapmışdır tekrar ediyoruz ermeni konusuna dokunmuşsunuz bu konuda görüşlerinizi türk toplumuna duyurmaktan şeref duyacağız. Törehan beyin yazısını perde arkası eleştirmişsiniz bunu size yakıştıramadık, bu mesajınızı törehan beyede iletiyoruz, açık bir eleştirmeniz varsa memnuniyetle yayın için kabul ederiz bu konuda müspet olarak gelen yazılarla (yayınlayamadığımız) birlikde yayınlarız politika sahanızda başarılar dileklerimizle, Dr. Sibel T. Ertunç.”
* * *
Efendim, bu mektuba bugün şu cevabı gönderdim:
“Sayın Ertunç, şaşırmanıza ben de şaşırdım. Sayın Törehan Serdar’ın Ankara Üniversitesi listesine ilettiğim yazısının hiç olmazsa siyah harflerle olan pasajlarını isterseniz siz de bir daha okuyunuz; 1933-45 arası Almanya’da yayınlanan resmî yazılardan bir farkı varsa söyleyiniz.
Ankara Üniversitesi listesine yolladığım mektupla aynı gün, ben size (pardon, Sayın Büyükataman’a) 25 Mayısta doğrudan doğruya bir mektup yazdım ve aynen “… bu Törehan Serdar adlı kişinin inanılmaz bir ırkçılık ve faşizm örneği olan ‘yazı’sını yayınlamış olmanız sizi ileride çok töhmet altına sokar tahmin ediyorum” dedim; bundan hiç söz etmiyorsunuz. Üstelik bir de, “Törehan Bey’in yazısını perde arkasından” eleştirdiğimi ve bunu bana “yakıştıramadı”ğınızı söylüyorsunuz. Ben bu yazıyı ayrıca Agos gazetesindeki yazımda açıkça eleştirdim ve bu yazı da eğer yayınlamak isterseniz ektedir. Sadece, ATAA’i sizinle karıştırarak bu örgüte haksızlık yapmışım, yazıda onu düzelttim.
Bu arada Agos konusunda bilgi isterseniz hemen takdim edeyim, Türkiye Ermenilerinin İstanbul’da beş yıldır yayınladıkları bir gazetedir. Büyük olasılıkla bundan sonra yapacağınız, benim kökenimde “Ermeni Kanı” olup olmadığını araştırmak olacaktır. Artık, herhalde ben de listenize girmek mertebesine erişirim?
Sayın Ertunç, örgütünüz Türkiye’ye çok zarar veriyor. Lütfen durunuz.
Saygılarımla, Baskın Oran, SBF (Mülkiye)
* * *
Bu arada, geçen haftaki yazımda bir olgusal hata yapmışım, düzeltmek istiyorum. Baştan dördüncü paragrafın doğrusu şöyle olacak:
Bu kuruluş [Dünya Türkleri Konseyi], her sayısının başında, Ermeniler konusunda farklı düşünen Türk akademisyenleri liste vererek hedef gösteren ve aynı internet adresinden yayın yapmakta olan “Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu”nun (Federation of Turkish-American Associations) bir yan kuruluşu. (1992’de kurulmuş bu Federasyon’u; Washington DC merkezli, 1952’de kurulmuş Türk-Amerikan Dernekleri Meclisi -ATAA- ile karıştırmayınız. Bu sonuncunun aşırı sağcı pantürkist fikirlerle bir ilişkisi yoktur, sadece ABD’de Türk lobisi yapmakla uğraşır ve Washington DC Büyükelçiliğimiz nezdinde saygı gören bir kuruluştur).
Not: Bu akşam sınavdan yorgun argın geldim, kapıyı açıyorum, İzmir’deki abimden telefon çalıyor. Televizyonu dinlemiş, haberi veriyor: Tantan kaydırıldı. Açıyorum televizyonu, doğru.
Sayın Mesut Yılmaz. Olur da, bu kadarı olmaz ve bu kadar pervasızı olmaz. Kırk yılın bir başı, utanmaz hortumcularla kelleyi koltuğa alarak uğraşan bir içişleri bakanı çıktı, başladıklarını sürdürebilmek için sizinkiler dahil bin çeşit tacize göğüs gerdi, bu kadar görevden alınacak bakan varken bu adamı görevden almayı başardınız. Hem de, kamuoyunun bu denli ayağa kalktığı bir ortamda.
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Arkamdan Feyhan diyor diyeceğini: “Sen de hoşsun ama; yok, Tantan’ı almayacaktı da başka bir bakanı alacaktı!” diyor…
Sayın Mesut Yılmaz. Sizinki büyük cesarettir, tek kelimeyle kutluyorum. Herhalde, bu cesareti göstermenizi gerçekten gerektirecek bir noktaya geldi işler.
* * *
Bu akşam keyfim yok. Ama, Sayın Mesut Yılmaz’ın da yatacak yeri yok.