Baskın Oran

AİHM’nin akrepliği

Bişeycikler demem; AB ve AİHM düşmanlarının âhı tuttu. AİHM’nin kararı bir Avrupa kurumu açısından fevkalade tutarsız. Türkiye açısından da fevkalade tehlikeli olacak”.

AİHM Leyla Şahin konusunda Türkiye “lehine” karar verdiğinde böyle demiştim. Demek için de müneccim olmaya gerek yoktu.

1) Avrupa açısından, eğer “İslamofobi” başlamamış olsaydı, üniversite öğrencilerinin başına veya başka biyerine karışmayı aklının ucundan bile geçirmeyecek bir Avrupa’da, AİHM böyle bir kararı asla vermezdi. Büyük tutarsızlıktır.

2) Zaten Kemalizm’in 1920’ler yorumunda ısrarcı olan yargımızın bu karardan sonra iyice katılaşacağı ve bu hem nafile hem çok önemli konuda bir senteze varmayı imkansıza doğru götüreceği belliydi. (Nafile, çünkü bu kadar yaşamsal sorun arasında buraya takılıp kaldık. Çok önemli, çünkü AKP türban konusunda hiçbir sonuç alamayınca, seçmenlerini tatmin için alternatif yollar arıyor ve cidden saçma şeyler icat ediyor). Büyük tehlikedir.

***

Sanırım, şunun ideal olduğunda hemfikiriz: Kişi, bir başkasına zarar vermeyen her şeyi yapabilmelidir. Bu özgürlük tanımı, daha 1789 İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesinde vardır (md.4). Konumuza tercüme edersek, kişinin istediğini giymesidir.

Ama şu da var ki, feodalizmi ve onun tutunum ideolojisi olan dinin tortularını Batı Avrupa ülkelerinin aksine bir altyapı devrimiyle tasfiye edememiş olan Türkiye’de, memurların devleti temsil ederken dinsel simge taşımalarını önlemek laik devletin hakkıdır. Onun için, bir devlet memurunun işyerinde laik devletin zıddına gider biçimde giyinme hakkını özgürlük adına savunmak zor.

Tabii, bu işyeri kavramını bütün Türkiye’yi kapsar biçimde anlamamak ve bu yasağı devlet hizmeti veren memurun yanı sıra devlet hizmeti alan kişiye de genişletmemek şartıyla. Yani, yasağı PTT’de pul satan kadına uygulamak, ama pul alan kadına uygulamamak koşuluyla.

***

AİHM’nin Leyla Şahin kararı çıkınca, yukarıda da söylediğim gibi, ben korktum. Hatta dedim ki, “Eh, hadi bakalım, bundan sonraki aşama sokakta yasaklanması!”

Dilimi arı soksun ki, o da oldu. Bir yargı kararı, çalıştığı okuldan çıkınca sokakta başını örten öğretmenin müdürlüğüne engel oldu (Radikal, 9.2.2006).

Ondan sonra dedim ki, “Eh, bundan sonraki aşama evde yasaklanması!”.

Dilimi eşekarısı soksun ki, o da oldu. Bir öğretmenin yurt dışına atanması, yargı tarafından “Eşi tesettürlüdür” diyen bir “MİT fişi”yle engellendi (Radikal ve Birgün, 24.2.2006).

Şimdi, artık, arıların yanı sıra kendimden de korktum ya, “Bundan sonraki aşama yatak odasında yasaklanmasıdır” diyemiyorum.

Ama, canım ciğerim Aziz Nesin ustamın “Mahrem Yerinde Esrar Bulundu” öyküsünde yaptığı o enfes mahrem yer tartışmasını anımsamadan da edemiyorum. (Anlatmamı istemeyin, bilenler bilmeyenlere anlatsın).

***

Sokakta başını örtüyor diye müdür olamayan öğretmen, oğlunun mezuniyet törenine alınmayan tesettürlü anne, karısı tesettürlü diye dışarı atanmayan öğretmen, annesi üniversite yerleşkesine türbanlı girdi diye üniversiteden atılan araştırma görevlisi, oğlunu doktora götürürken türban taktığı için üniversitenin sağlık kuruluşundan içeri alınmayan anne… (Olgun Akbulut, Radikal, 15.2.2006)

Baba Diyalektik diye bişey var ve bütün bunlar İslamcı düşünceyi halk arasında güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Bunların laik Türkiye’yi kurtardığı kanısında olmadığımı belirteyim.

Laik Türkiye’yi yüceltmeye hiç yaramıyor, onu da belirteyim.

Bizim yargının çağa uymakta zorlanması yüzünden Türkiye’de özgürlüklerin güvencesi durumuna yükselen AİHM, akrebin akrebe etmeyeceği şeyi Türkiye’ye istemeyerek etmiştir, onu da ilave edeyim.

———————————-

ÇOK ÖNEMLİ: Türkiye’de insan hakları savunucularının en önemli sorunu, davalar vs. konularda merkezileşmiş bir bilgi bankasının olmayışı. Gerçi İHD, TİHV, Mazlum-Der, Antenna, BİANET gibi STÖ’ler bunların kaydını tutuyor ama, çabalar dağınık ve eksik. Şimdi Antenna ve Bianet bu birleşik gücü başlatmak için görüşüyor. “Düşünce Suçu” sanıkları ve avukatlarından ricaları şunlar: 1) Davaya neden olan yazı, konuşma vs.’nin tam metni (tercihan eposta olarak); 2) İddianame (eposta veya faks); 3) Gelecek celsenin tarihi, saati, yeri; 4) Duruşmadan hemen sonra sonucun bildirilmesi. Mümkünse, tutanağın eposta veya faksla yollanması.

Bunları şu adrese gönderebilirsiniz: info@antenna-tr.org veya faks: 0216-5327545.

Bu yapılmadan, Düşünce Suçu’yla başa çıkmamıza imkan yok.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı