Baskın Oran

Erivan’dan geliyorum…

Benim çocukluğumda, uzak ve egzotik diyarlardan dönenler böyle başlık atarlardı. Uçaktan başlayalım.

Erivan’a, konferansa gidiyoruz. Armenair bankosunun önü anababa günü. Bagajların en küçüğü, çeyiz sandığı gibi. Bizim bir zamanlarki Almanya dönüşleri sanki. Yaklaşamıyoruz. En arkadayız. O sırada bir adam geldi, “Hocam siz hemen buyurun!” dedi, bankoya aldı; Ari Günter’i Allah iki cihanda aziz etsin.

Uçağa girdik; sanırsın bir mahalle bir uçak kiralamış, maça gidiyor. Kalktık; pilot anons ediyor, millet alkışlıyor. Meğer, iki milli boksör altın madalya almış. Hemen arkamızda bir hanım var, kahkahası ölüyü güldürür. Hava boşlukları hariç, gayet hoş bir yolculuk oldu.

***

Ben Konferans’ta özetle şunları söyledim:

Bizde sorarlar, burada da sordular nasıl buldunuz diye. Kendi memleketimde gibiyim. Nasıl olmayayım ki? Ülkelerimiz sanki tek yumurta ikizi:

Kutsal yerleri önemli: Anıtkabir’i/Jenosit Anıtı’nı ziyaret şarttır.

Bebeklerine taparlar: Tüm dünyanın yok saydığı ve kendilerinin de çapraz olarak nefret ettiği KKTC/D.Karabağ Cumhuriyeti çok kıymetli.

Batılı dostları ortak: Ermeni’ye gelir, “Oy ver, Ermeni Tasarısı geçireyim” derler; Türk’e gider, “İhale ver, tasarıyı geçirmeyeyim” derler.

İkisinin de “Seçilmiş Travma”ları var: 1920 Sevr Paranoyası/1915 Tehciri.

Yerevan’a, sizlerin hoşuna gidecek şeyler söylemeye gelmedim. Görevim, onları Ankara’da söylemektir. Dört şey diyeceğim:

1) Ermeni davasını savunmaya kalkan üçüncü tarafların, ikili ilişkileri kışkırtmalarına izin vermeyiniz. Çünkü bunlar önce sizi umutlandırıp, sonra 1915’te tahribinize seyirci kaldılar ve çünkü bunlar Türkiye’deki inkârcı kanadı ayakta tutuyorlar.

2) Üçüncü tarafların, Türkiye’ye bir “Mükemmel Barış” empoze etmesine güvenmeyiniz. Mükemmel Barış çok zararlıdır. Fransızlar için Versay, Almanları bitirmişti. Ermeniler için Sevr, Türkleri bitirmişti. Türkler için Lozan, Ermenileri bitirmişti; bir de şimdi sonuçları düşünün. Siz, sadece Türkiye’deki sivil topluma güvenmelisiniz.

3) Kaç tane Taner Akçamınız veya Halil Berktayınız var? Kendinden kuşku duyuyor olmak, en büyük avantajdır. Bu avantajı sağlayacak adamınız yok. Bu konuda Türkiye sizden daha iyi bir yerde.

4) “Jenosit” teriminin size “acı bir teselli” verdiğini biliyorum. Ama amacınız tatmin değil de netice ise, bu terimin, Nazi bağlantısı yüzünden, Türkiye’deki inkârcıları güçlendiren ve kararsızları öğrenmekten alıkoyan en önemli şey olduğunu bilmelisiniz. Bazı insanlara, “Bu jenosit işi olmasaydı, Ermeniler ne yapardı!” dedirtmeyin. Bir tek kelimeye bu denli saplanmak, size, aynen jenosit terimini duyunca çıldıran Türkler gibi, efsane inşa ettiriyor. Üstelik, kendinizi “ne olduğunuzla” değil, “neye karşı olduğunuzla” tanımlamanıza sebep oluyor.

***

Bunları söyleyince; önce bir mezar sessizliği oldu, sonra mırıldanma, sonra homurdanma. Birisi, Türkçe, “Olmadı, olmadı!” dedi ki, söyleyeni ben görmedim, dinleyenler benim hiç tahmin etmediğim birinin söylediğini sonradan söylediler.

Bir de, hiç beklemediğim, Taner söz aldı, “Herkes istediği terimi kullanır, engel olunamaz” dedi. Papa’dan daha papist bir çıkıştı ama, Taner benim canımdır ve bu çıkışıyla benim yukarıdaki üçüncü noktamı kanıtlamıştır…

***

Bu konferans, tabii ki, 90. Yıl’da iman tazelemek için yapılmıştı; aynen Türkiye’de yapılan ters benzerleri gibi. Ama çok önemli gelişmelere sahne oldu:

Prof. L.B. Zekiyan çıktı, “Ermenistan Sevr’i reddettiğini söylemelidir” dedi. V. Dadrian çıktı, “Türkiye’deki sivil toplum gelişmeleri çok önemli” dedi. R. Hovanissian çıktı, “Jenosit’le ne kastettiğimizi bilmiyoruz. Efsane üretmeye yarıyor” dedi. V. Oskanyan çıktı, “1921 Kars Antlaşmasını reddettiğimizi yayıyorlar, kesinlikle yanlıştır” dedi.

Son yemekte, önemli bir Taşnak yetkilisi masamıza geldi, “Beni yetiştiren teyzemle eniştemi iki Türk kadını iki yıl evinde sakladı ve kocasız olduklarını ileri sürerek askerleri sokmadı. Siyasi açıdan söylemek istemiyordum ama, arkadaşlarım git söyle dediler” dedi.

Konuşmam bitince bir genç geldi, bir yayınlarını verdi, “Sizinle mektuplaşmak isteriz” dedi. İlk defa bu konuda Ermenistan’da bir muhalif grup. Demek, başlamış.

Çok şükür, iki ülke ve iki millet bir “Mükemmel Olmayan Barış” yapmaya doğru hızla ilerliyorlar…

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı