Baskın Oran

24 Nisan, 12 Eylül’ün atası mı?

24 Nisan, 12 Eylül'ün atası mı
24 Nisan, 12 Eylül'ün atası mı

Ara Sarafyan, ne İsa?ya ne Musa?ya yarandı. Müzikolog Gomidas Vartabed (1869-1935).

1915’i farklı açılardan araştırmaktaki ısrarı yüzünden Ermeni diasporası kendisini dışlıyor, Türk milliyetçileri de kendisini “kırnava gelip kızışan kediler gibi azan Türk düşmanı Gomidas Enstitüsü Genel Direktörü Ara Sarafyan” diye anıyor (H. C. Güzel, Radikal, 27.04.08). (Sınıf arkadaşım Hasso! Senin kölen olurum! Bu yaşımda bir kelime (kırnav) öğrettin bana. Ayıntapça olmalı).

Sarafyan, İstanbul İHD’nin çağrılısı olarak geçen hafta Bilgi Üniversitesi’nde 24 Nisan’ı anlattı. Aynı günlerde de Radikal’de H. C. Güzel şöyle yazdı: ‘Tutuklananlar, terör örgütlerine mensup kişilerdi. Doç. Yusuf Sarınay’a göre evlerinde orta çapta bir askerî birliğin donanımına yeterli silah bulundu. Ayaş ve Çankırı’ya gönderildiler. Bütçeden tahsis edilen 2897 kuruş ödenekle kollarını sallayarak kısa bir süre yaşadılar (Bedava Anadolu tatili.- B.O.). Büyük çoğunluğu iki hafta sonra serbest bırakıldı. Sadece 57 kişi Suriye’de Derzor’a gönderildi. Geri kalanlar affedildi. Meşhur müzisyen Gomidas’ın bütün tutukluluğu Çankırı’da 13 gün zorunlu ikametten ibarettir. Tamamı örgüt mensubu olmasına rağmen hiçbiri idam edilmedi.’ Doç. Sarınay’a dayanıyor ama Sarınay bunları nerede, hangi tarihte ve hangi kaynaklardan yazmış, belirtmiyor.

TTK’dan Prof. Kemal Çiçek ise Azeri Basın Ajansı’na demeç verdi: ‘24 Nisan’da Taşnak, Hınçak, Ramgavar ve başka terörist örgütlere mensup 556 çeteci İstanbul ve taşrada tutuklandı. Bunların çoğu, gönderildikleri yerde günde bir kere polise gidip imza vererek serbest dolaştı. Gerçekler böyle olunca, Ermeniler niye anıyor bu günü? Çünkü Dadrian böyle bir senaryo yazıyor. Tutuklananlardan biri de tanınmış terörist Komitas.’

Komitas? “Gomidas” yerine böyle yazınca “komitacı”ya yakın oluyor herhalde. Yâ hû, bu adam Kütahya köylerinden bir Ermeni yetimi. Türkçeden başka dil bilmiyor. Ermeniceyi ilahiyat okuduğu Eçmiyazin’de öğrenmiş. Rahip oluyor, ama bütün aklı-fikri Ermeni türkülerini derleyip çoksesli yapmakta. Onu da derleyip götürüyorlar. Sanatçı olduğu için ruhen nazik bir adam; aklını kaçırıyor. Zaten, bugün heykelinin bulunduğu Paris’teki bir akıl hastanesinde ölecek.

Öyküsünü, Markar Esayan’ın “Karşılaşma”sından (Hayy Kitap) okuyabilirsiniz. Bugün Ermeni kilisesinde kullanılan iki standarttan biri onun müziği. Komitacı Komitas ha! Müzisyeni çıldırttık, bir de teröristti diyerek Ermenileri çıldırtıyoruz.

Hiç kuşkusuz, 24 Nisan gecesi toplananlar arasında komitacılara destek veren “tehlikeli” eşhas da vardı. Ama soru şu ki, bütün bu insanlar hangi mahkemelerde neyle suçlandılar ve karar ne oldu? Bunları Sarafyan’a Skype’tan telefon ederek sordum. Bundan sonrası onun anlattıklarıdır.

Ne bir dava, ne savunma

Osmanlı arşivlerinde bu insanları suçlayan herhangi bir belge yok. Prof. Mim Kemal Öke’ye göre, Başbakanlık Arşivi’nde suçlama kanıtları mevcut. 1990’ların başında bu dosyayı iki ayrı tarihte görmek istedim. İkisinde de içi boştu. Yetkiliden, galiba adı Sadi Bey’di ve ben isteyince şaşırmıştı, içinde özet de bulunan orijinal kapağın fotokopisini aldım. Anladığım kadarıyla Prof. Öke dosyanın katalogdaki tanıtımını gördü ve özette ne diyorsa onu aktarıyor.

Kabalığı bir yana, H. C. Güzel’in yazdıkları Prof. Çiçek’e oranla daha bilgili (Ne de olsa Mülkiye mürekkebi yalamış.- B.O.). Çiçek, Taşnak ile Ramgavar’ın legal partiler olduğunu saklıyor (1913’de İttihatçılar diktatörlüklerini ilan edene kadar Taşnak koalisyon ortaklarıdır.-B.O.). Tutuklananların hiçbir biçimde mahkemeye çıkarılmadıklarını, hiçbir biçimde savunmalarının alınmadığını saklıyor. Dadrian’ın tutuklanan sayısını fazla gösterdiğini söylüyor ama bu sayıların ünlü bir Türk milliyetçisinin kitabından alındığını saklıyor: Esat Uras. (Uras, 1882 Amasya doğumlu İttihatçı. İyi Ermenice biliyor. Mülkiye 1904 mezunu. Emniyet’in istihbaratında çalışıyor.-B.O.)

Bendeki bilgiler, özellikle, o gece götürülenlerden Rahip Krikoris Balakian’ın aldığı notlardan ve topladıklarından: 24 Nisan gecesi polis yaklaşık 220 erkeği evlerinden topluyor ve Mehterhane’ye kapatıyor. Çoğu ünlü insanlar: Siyasi parti üyeleri, aktivistler, gazeteciler, doktorlar, öğretmenler, tüccarlar ve sanatçılar. Ertesi gün Sarayburnu’ndan gemiyle Haydarpaşa’ya, oradan trenle Anadolu’ya. 27’sinde Sincanköy’e iniyorlar.

Bir grup Ayaş’a, bir grup Çankırı’ya sevk. Durum biraz aydınlanıyor: a) 70 kadar olup da Ayaş’a gönderilenler, tanınmış entelektüeller. Bunlar hapse atılıyor, başlarına silahlı nöbetçi. b) 150 kadar olup da Ankara üzerinden arabalarla Çankırı’ya gönderilenler önce askerî barakalara kapatılıyor, sonra her gün imza vermek şartıyla şehre salınıyorlar.

Akıbetleri ne oldu?

Herkesteki kanaat: Osmanlı savaşta, Çanakkale’de çarpışılıyor, bizim Müttefiklere sempati duyduğumuz düşünülüyor, potansiyel bir mazarrat gelmesin diye tedbir olarak toplatıldık. Çoğunun dediği: Masumiyetimizi ispat kolay. Burada bir hata var ve yakında ortaya çıkar. İçlerinden bir kısmının korkusu: İşin içinde bir iş var.

Akıbetleri şöyle özetlenebilir:

1) 20 kadarı, kimi büyükelçilerin torpiliyle İstanbul’a dönebiliyor.

2) Yanlışlıkla tutuklanmış birkaçı daha bırakılıyor. Mucizevi durumlarda kurtulanlar da var. Mesela A. Andonian arabadan düşüp bacağını kırdığı için kafileden geri kalıyor, kurtuluyor.

3) Ayaş’a gönderilen 70 kadarı daha sonra Suriye’deki toplama merkezi Derzor’a yollanıyor. Bunların Balakian listesinde adı bulunan 62’sinden 46’sı ve listede adı olmayan daha 13 kişi sonuçta öldürülüyor. Yani 70 tutuklunun 58’i. Ama Derzor’a ulaşanların kaydı Osmanlı kaynaklarında yok.

4) Çankırı’ya gönderilen 150 kadar tutukludan 81’i Haziran’da üç kafile halinde sürgüne yollanıyor. Bunlardan da haber alınmıyor.

Öldürmeler üzerine çok az bilgi var. Yürüme emri veriliyor ve bir daha ses yok. Taniel Varoujan ve Rupen Sevag’ın dahil olduğu beşli grubun, jandarma nezaretinde gitmekteyken Tuney köyü yakınlarında Kürt eşkıyası tarafından öldürüldüğü kesin. Andonian’a göre 24 kişi de öldürülüp Elmadağ’a gömülüyor. Balakian Çankırı’dakilerin 69’unun adını veriyor ve 25’inin öldürüldüğünü söylüyor. Geri kalanların çoğunun da öldürüldüğünü söylüyor ama isim vermiyor.

Güzel ve Çiçek, Balakian’ı arşivlerle çürütebilirlerse tarihçi olarak sevinirim. Mesela, tutuklananların 1920’de hayatta olduklarını. En azından, Derzor’a vardıklarını. Yoksa, onları ciddiye alamam. Ama kendilerine bir ipucu vereyim, belki yararı olur:

10 Mayıs 1915’te Talat Paşa, Ayaş ve Çankırı’ya gönderilenlerin ismini, unvanını, işini, adresini ve doğum yerini istiyor. Arşiv referansı: BOA.DH.Şfr.no.52/297

Sonuç

Sözü tekrar bendeniz alayım. Bu kadarcığını bile 93 yıl sonra öğrenebiliyoruz. Üstelik, Güzel ve Çiçek’in yazdıkları ile Sarafyan’ın aktardıkları çok farklı. Gerçek hangisi? Bilemem. Ama, Sarafyan’ın çok daha inandırıcı gözükmesinin yanı sıra bildiğim iki şey var:

1) Bir gece yarısı evlerinden alınan bu insanlar mahkemeye verilmedi, savunmaları alınmadı, sonra büyük çoğunluğu “kayboldu”. H. C. Güzel çok haklı: Hiçbiri idam edilmedi.

2) 1915’i yaşamadım ama 12 Mart ve 12 Eylül’ü doludizgin yaşadım. İkinciler, birincinin kötü bir kopyasıydılar.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı