Baskın Oran

Yunanistan’da gaflet veya hıyanet?

Farkında mısınız bilmem ama, Yunanistan’ın Türkiye politikasında son 15 günde 3 tane çok önemli değişiklik oldu:

1) “Türkiye ile karşılıklı olarak silahlanmayı durduralım, bu sadece Amerikan silah tüccarlarına yarıyor” dediler.

Kulağıma geldiğine göre olay şu: Bizim basına henüz yansımadı ama, Yunan cumhurbaşkanı ile başbakanı önemli bir gizli toplantıda sürtüştüler. Başbakan Simitis’in sağ kolu Tchakalidis de başbakanına yapılan muameleyi hazmedemeyerek Cumhurbaşkanı Stefanopulos’a “Nankör” dedi. Bunun üzerine Simitis kendisine hakaret edildiğini anlayarak bütün bakanlarını toplayıp toplantıyı terk etti ve o öfkeyle 11 milyonluk Yunan kamuoyuna yaptığı TV açıklamasında cumhurbaşkanının sergilediği “terbiye dışı” davranışı açıkladı. Ertesi gün de Yunan ekonomisi Yunanistan’ın başına göçtü. Bu yüzden Yunanistan zorunlu tasarrufa gitmek için “Türkiye ile karşılıklı olarak silahlanmayı durduralım” demek zorunda kaldı. Tabii, böyle sıkışık bir durumda da olsa askeriyeden tasarrufa gitmek ulusal çıkarlara ne derece uygun, tartışılır.

2) Cumhurbaşkanı Stefanopulos, Yunan parlamentosundan geçen “Anadolu Rumlarının Türkler tarafından soykırıma uğratıldığı” yolundaki kararnameden “soykırım” sözcüğünü çıkarttı.

Bizim gazetelere bakılırsa, Yunan Kültür Bakanlığına bağlı “Küçük Asya İncelemeleri Merkezi” başta olmak üzere Yunan tarihçiler “Anadolu bozgunu [Mikraziatiki Katastrofi] sırasında cereyan eden olaylara hiçbir şekilde soykırım denilemeyeceği”ni bildirmişlerdi.

Bu Merkez’deki “bilim” adamlarının ne yaptığını anlamak mümkün değil. Benim güvenilir kaynaklardan yaptığım araştırma olaya başka bir ışık getiriyor. Anlaşıldığı kadarıyla, şu sıralarda Ermeni soykırım iddialarıyla iyice hırpalanmış olan Türkiye’nin, bir de bu darbeyi yemesi halinde uluslararası kamuoyunda acıma nedeniyle sempati toplamasından çekiniyorlar.

3) Dünkü (26 Şubat) gazetelere göre de, Türkiye isim olarak Yunan askerî doktrini “tehdit değerlendirilmesinden” çıkartıldı.

Kısa sürede araştırabildiğim kadarıyla, kendisi AB tarafından zaten korunmakta olan Yunanistan’ın bundan amacının, Türk ordusunun gevşemesini ve dolayısıyla da zayıflamasını sağlamak olduğu anlaşılıyor. Ama bu arada kendileri zayıflıyor, o da ayrı mesele.

* * *

Bütün bunları yukarıdaki gibi rasyonel izahlara kavuşturabiliyorum. Ama, size “son 15 günde” dediğim için kısa kesmemiş olsaydım anlatacak olduğum son 5 yıllık kimi olayları böyle açıklamak, itiraf edeyim ki daha güç.

Çünkü, bizim “Güneydoğu” sorunumuza benzeyen Batı Trakya’da Yunanistan’ın 1920’lerden beri “etniki tema” (ulusal dava) adıyla uyguladığı milliyetçi politika 1995’ten beri derin değişikliklere uğruyor. Yunanistan, buradaki Türk azınlığa 1920’lerden beri uyguladığı milliyetçi tedbirleri 1995’den beri teker teker kaldırıyor, en azından çok azaltıyor. Artık Türk azınlık okullarında Türkiye’den gönderilmiş kitaplara izin veriliyor, artık bu kitapları okullardan toplatan ve çocuklarına boykot yaptırtan Türk ana-babalar mahkemeye verilmiyor, artık Türkiye TV’lerinin dinlenmesi engellenmiyor, artık Türkler FM radyo kurup Türkçe yayın yapabiliyor, artık Türk eczacılara açış ruhsatı veriliyor, artık pasaportlar engellenmiyor, artık Türkiye’den alınmış üniversite diplomaları tanınıyor, artık Yasak Bölge’ye giriş çıkış hafifletildi, artık arazi kamulaştırmaları durdu, artık vakıflara vergi bindirilmiyor, artık Türk azınlığın arazilerine tecavüz edenler cezalandırılıyor, artık Türkler parasını verip yeni ev ve tarla alabiliyor ve evlerini onartabiliyor, artık ırkçı 19. Madde kaldırıldığı için yurt dışına çıkan Türkler vatandaşlıktan atılmıyor, artık Yunan Yargıtayı adlarında “Türk” sıfatı geçiyor diye Türk azınlık derneklerinin “kamu düzenini tehdit ettiği” gerekçesiyle kapatılması kararlarını bozuyor…

Bu durumda, her an bekliyorum, Türk azınlık ayaklanabilir ve Batı Trakya kopabilir; Yunanistan parçalanır. Arkasından da Türkiye’ye katılabilir; Yunanistan’ın doğu savunması çöker. Yunan yetkililer bunları nasıl düşünmüyorlar, anlaşılır şey değil.

* * *

Aklımı karıştıran başka şeyler de olmasa, yine iyi. Mesleğim gereği ABD Dışişleri Bakanlığının Kongre’ye sunduğu yıllık insan hakları raporlarını, Uluslararası Af Örgütünün (Amnesty International) bültenlerini, Londra’daki Azınlık Hakları Grubunun (Minority Rights Group) raporlarını, Helsinki Watch yayınlarını vs. sürekli izlerim. Yunanistan’a eleştiriler gittikçe  yok oluyor.

Bir de, sık sık Batı Trakyalı dostlarla konuşurum; “Türk” kimlikleri reddedildiğinde Türklük bilinçleri Himalayalar gibi yükselen; İskeçe saat meydanını traktörleriyle gelip günlerce işgal eden; adında “Türk” sıfatı geçen dernekleri kapatıldığında ovalısı ovadan, dağlısı dağdan inip güldür güldür İskeçe ve Gümülcine’ye akan; en çaresiz kaldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Yunanistan’ı mahkum ettiren bu yiğit insanlar yine Türk oğlu Türk; ama gözlerindeki o eski kızgın ifade, konuşmalarında o hınç azalıyor sanki.

Yunanistan’da bişeyler oluyor. Ya gaflet içindeler, yada Yunanistan feci bir vatana hıyanet süreciyle karşı karşıya.

Yeter ki, yine bişeyler tezgahlıyorlar da biz henüz tam anlayamıyoruz olmasın.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı