20 Eylül tarihli Radikal’de Yurdagül Şimşek imzalı “’Askeri çekin’ demek suç” diye bir haber-yorum vardı. Yeni TCK’nın “Temel milli yararlara karşı hareket” başlıklı 305. maddesinden söz ediyordu.
Bir köşe yazısında hem maddeyi hem de uzun gerekçesini vermek mümkün değil; onun için onu ayrıca basmalarını gazete yönetiminden rica edeceğim (bkz. s.10). Önce maddeyi ve gerekçesini, sonra da bu yazıyı okumanız gerekli; size de bana da kolaylık sağlar.
***
Maddeyi ve gerekçesini okudunuz. Kelimelerimi seçerek kullanıyorum: Dehşet içinde kaldım:
1) Terimler korkutucu derecede lastikli. “Dolaylı olarak kendisi veya başkası için yarar sağlamak” ne demek allahaşkına? Siz veya kızınız bir uluslararası kuruluşun bursunu veya proje vererek fonunu aldınız veya sadece davetli olarak yurtdışına gittiniz. Bu “maddi yarar sağlamak” değil de nedir? Sonuçta bal gibi para alıyorsunuz. Zaten, Fransızca burs, “kese” demek.
Dahası, bir büyükelçiliğe yemeğe veya kokteyle gittiniz. Bunları bir yargıç kalkar da “dolaylı maddi yarar sağlamak”a sokarsa? Olmaz mı diyorsunuz? Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz kuzum?
“Temel milli yararlar” teriminden, Anayasa’da belirtilen temel nitelikler anlaşılacakmış. Bunların arasında “Atatürk milliyetçiliği” gibi, bir grup körün aynı fili tarifini hatırlatan terimler var. Bunları ya yargıç benim gibi anlamazsa? Türkiye’de bu terimi “Son Türk devletinin eski topraklarına kavuşması” biçiminde anlayan sürüyle adam var. Ya yargıç:
“Misakı Milli’de Musul da vardı. Alınması Atatürk milliyetçiliği gereğidir” derse? Demez demeyin, şu anda bu ülkede bunu diyen dünya kadar aklıevvel var. Elini sallasan birkaçına değer. Bu durumda eğer ben K.Irak’a asker sokulmasına karşı bir yazı yazarsam, ki geçen yıl sırf bunu yazdım ve şimdi de bir kitapta toplayacağım, alimallah çıra gibi yanarım!
Allah muhafaza, böyle bir kitabın çıkmasından önce veya sonra (burada “zamanaşımı” kaç vadedir acaba?!) bir büyükelçiliğe girerkenki veya orada kadeh kaldırırkenki fotoğrafım da mahkemeye sunulursa bu arada? Sizin hiç böyle suretleriniz yok mudur?
2) Diyeceksiniz ki, “Sen bursunu alırsın, ama temel milli yararlara karşı fiilde bulunmazsın. Bişey olmaz”.
Yaa? Bakın, gerekçeyi okumadığınız ortaya çıktı: “Yararı kabul etmek, suçun tamamlanması için yeterlidir, ayrıca fiilen milli çıkarlara karşı eylemde bulunmak gerekli değildir” diyor. Böyle rezalet olur mu?
3) İkinci fıkra, savaş halinde cezayı artırıyor. Bunun gerekçesi de felaket: “Savaş sırasında temel milli yararın saptanmasında hiçbir zorluk bulunmaz, çünkü zaferin kazanılmasını engelleyici her fiil milli yarara karşı sayılır” diyor.
Çok güzel. Bir hükümet çıktı, “Kıbrıs biçim canımız, feda olsun kanımız” dedi. Demez demeyin; ülkede şu anda yığınla böyle adam var. Sürdü orduyu, Kıbrıs’ın geri kalanını da halletti. Ben, bunun Türkiye için tam bir felaket olduğu kanısındayım ve kimse beni bundan vazgeçiremez. Yazdım yazıyı. Böyle hükümetin Adalet Bakanı da kovuşturma kararı verir herhalde. “Yarar sağlamadın kardeşim, suç oluşmaz” diyenleriniz herhalde yukarıda sözünü ettiğim fotoğrafları unuttular! Kaç yıl yerim, biliyor musunuz? 15 yıl ve ayrıca 15.000 güne kadar adli para cezası! Üstelik, basın yasasındaki hapis cezaları kaldırılmıştı hani?
4) En büyük felaket, gerekçenin son paragrafında. Hani, padişah soytarısını çağırmış, “Öyle bişey yap ki, özrün kabahatinden büyük olsun!” demiş. Soytarı padişaha tenhada (affedersiniz) bi parmak atmış, özür olarak da “Kusura bakmayın padişahım, sizi hanım sultan sandım!” demiş. Gerekçe de, “suç”a örnek olarak, Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesine karşı çıkılmasını veya I. Dünya Savaşı sonrasında Ermenilerin soykırıma uğradıklarının yazılmasını örnek gösteriyor.
Fesuphanallah! 1915 olayı 1948 tarihinde yapılan soykırım tanımına girer mi, henüz daha karar verebilmiş değilim ama, İttihat ve Terakki içindeki Derin Devlet’in, yani Teşkilat-ı Mahsusa katillerinin Osmanlı Ermenilerini “Anadolu’dan da sürülürsek Turan’a dönmek zorunda kalabiliriz, bunlar Kafkas yolunu tıkıyorlar” diye öldürdüklerini nasıl inkar edeyim? Veya niye edeyim? Türkiye Cumhuriyetini kurarken, alfabesine kadar reddettiğim Osmanlı’nın Derin Devletinin oturup da cinayetini mi savunacağım?
Hayır efendim. Savunmayacağım. Tersine, bir daha Susurluklar olmasın diye Teşkilat-ı Mahsusa’yı suçlayacağım. Ama, bu arada bir de Ermenistan’a gidip konyak içmemiş olmam gerekiyor. Aslında, yazmaya bile gerek yok, yukarıda söyledim, Erivan seyahati yapmış olmak yeter.
Ama, böyle maddeli ve gerekçeli yasalar yapanlara ve onlara “Yahu, ne yapıyorsun?” demeyenlere ne yapsan yetmez. Üç vurup bir saysan, yetmez.
Sen kalk, zina mina diye akıllara ziyan sebeplerle ülkeye dünya kadar vakit harcat, gavura rezil et, sonuçta 346 maddelik devasa kanunu yarım günde geçirtmek zorunda kal.
Kimbilir daha neler vardır. Ben bir gazete yazısı üzerine uyandım, üstelik hukukçu da değilim, gerisini düşünmeye korkarım.
Bu rezalet derhal düzeltilmelidir. Bu madde kaldırılmalıdır. Olmadı, Anayasa Mahkemesine gidilmelidir. Olacak şey değil! Türkiye artık bu kadarını da hakketmiyordu!
Bu kısım gazetenin ayrı yerinde yayınlanmıştır.
TCK Madde 305 ve gerkçesi
Temel millî yararlara karşı hareket
MADDE 305- (1) Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddi yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
(2) Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Suç savaş hâli dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
(4) Temel millî yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.
Gerekçe
Madde, genel olarak temel millî yararları korumakta ve bunlara karşı fiillerde bulunmak üzere yarar elde edilmesini cezalandırmaktadır. “Temel millî yarar” kavramının gerek içerik gerek kapsamı itibarıyla çok geniş olabileceği bilinmektedir. Bu bakımdan maddenin son fıkrası kısıtlayıcı bir ölçüt olarak kaleme alınmıştır.
Bu nedenle, “kanunsuz suç olmaz” ilkesini kabul etmiş bulunan Türk ceza hukuku sisteminde “temel millî yarar”a karşı eylemde bulunma maksadının belirlenmesi bazen duraksamalara neden olabilir. Ancak maddenin son fıkrası duraksamaların giderilmesine olanak verecek niteliktedir.
Suçun maddî unsuru, para gibi bir yarar kabul etmektir. Ancak bu kabulün belirli temel millî yararlara karşı eylemlerde bulunmak amacıyla veya bu nedenle gerçekleşmesi gereklidir. Sağlanan yararı kabul etmek suçun tamamlanması için yeterlidir; ayrıca fiilen temel millî yararlara karşı eylemde bulunmuş olmak, suçun oluşması için zorunlu değildir.
Madde, failde kastın ötesinde belli bir amacın varlığını aramaktadır: Maddî unsur, temel millî yararlara karşı eylemlerde bulunmak amacıyla gerçekleştirilecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere madde, genel olarak, temel millî yararlara karşı eylemleri cezalandırmaktadır. Bu itibarla kanunda temel millî yararların ihlâli ayrıca özel hükümlerle korunmuş bulunduğu hâllerde o hükümlerin uygulanması gerekecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında suçun savaş sırasında işlenmiş olması, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl sayılmıştır. Esasen savaş sırasında “temel millî yarar”ın saptanmasında hiçbir zorluk da bulunmaz; zira artık ölçü vardır: Savaş çabalarını ve zaferin kazanılmasını engelleyici her fiil temel millî yararlara karşı sayılmak gerekecektir.
Keza, bu fıkraya göre, basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak üzere para veya yarar veya vaat kabul edilmiş ise ceza artırılacaktır: Para, yarar veya vaat kabulü suretiyle bugün Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi veya bu konuda Türkiye aleyhine bir çözüm yolunun kabulü için veya sırf Türkiye’ye zarar vermek maksadıyla, tarihsel gerçeklere aykırı olarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ermenilerin soykırıma uğradıklarının basın ve yayın yoluyla propagandasının yapılması gibi.
Maddenin üçüncü fıkrası, “temel millî yarar” kavramının belirlenmesindeki tereddütleri gidermek ve gereksiz kovuşturmalara yer bırakmamak için, suçun kovuşturulmasını barış zamanında Adalet Bakanının iznine bağlamıştır.
Maddenin son fıkrası, temel millî yararlardan nelerin anlaşılması gerektiğini göstermektedir. Bu fıkra, Fransız Ceza Kanunundan esinlenilerek kaleme alınmıştır. Fransız Kanunu, belirttiği bazı suçların temel millî yararlara ilişkin bulunmasını suçun unsuru saymış ve bu nedenle temel millî yararların neler olduğunu tanımlamıştır. Böylece Fransız Kanunu temel millî yararlara yönelik her hareketi suç saymamakta, bazı suçların cezalandırılması için bu yararlara zarar olasılığını aramakla ve bu nedenle temel millî yararların ne olduğunu tanımlamaktadır.
Bu madde ise, söz konusu kavramı, son fıkrasındaki tanımın çerçevesinde sınırlandırmakta ve bu değerlere karşı harekette bulunmak için yarar sağlanmasını suç saymaktadır.