Tek Adam Rejimi fena halde çökmekte. Bunun en basit ve en temel nedeni de şu: Tutarsızlık. Son raddede.
Çünkü “Adalet Mülk’ün [Devlet’in] Temelidir”. Ve tutarsızlık da adaletsizliğin göbek adıdır.
Tutarsızlık aramadığın kadar ama, kamu hastanelerinin sarf malzemesi alamamaktan ameliyat ertelediği bir sırada, Ak Saray’ın tanesi 1,5 milyon dolara 4 adet Mercedes satın almasını filan karıştırmadan, sadece HDP önündeki oturma eylemlerine bakalım.
***
Oğulları dağda olan annelerin HDP Diyarbakır binası önüne oturma gerekçesi: “Son olarak buraya girerken görülmüş”.
İnsanın aklına sorular üşüşüyor:
HDP binalarını polis 7/24 gözetler ve kamera kaydına alır. Girmiş olan genç, binanın altından tünel kazıp mı PKK’ye katıldı? Veya kendi iradesiyle katılmadıysa, binaya çaktırmadan girmiş olan PKK’liler mi tünel kazıp kaçırdı?
“… girerken görülmüş” değil de yolda yürürken PKK tarafından kaçırıldıysa veya kaçırılmadı de kendi iradesiyle dağa çıktıysa, o zaman HDP niye sorumlu oluyor?
Oluyor, çünkü HDP’yi kapatma yolunda bir “irade” var gibi gözüküyor. İstanbul ve Ankara belediye seçimlerini kaybettirmenin tabii ki bir fiyatı olacaktı.
***
Bu türden “irade”ler oluşunca, önce işin yastığı yapılır. Çok yakın tarihte en başta gelenini daha unutmadık:
Kürt Çözüm Süreci’ni kesip askerî operasyonları başlatan olay, 22.07.2015’te Urfa Ceylanpınar’da 2 polisin evlerinde öldürülmesiydi. Dava sonucunda, tutuklanan 9 sanığın tümü de parmak izleri tutmamak nedeniyle beraat etti. Parmak izleri, o eve hiç gitmediğini söyleyen, polislerin B. adlı eski ev arkadaşına ait çıktı ve buna ilişkin rapor dosyaya iki yıl sonra kondu.
Kaldı ki, HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, Urfa Valisi’nin kendisine, “O polisler aslında 3 arkadaşlardı. Onlardan bir tanesinin diğer ikisiyle aralarında bir husumet yaşanmış ve 2 polisi öldürüp gitmiş. Dolayısıyla bu olay siyasi değil, adli bir olay” dediğini aktarıyor.
***
Şimdi HDP’yi kapatmak için bir komplo hazırlanıyorsa, “Sırça [cam] köşkte oturan kişi, komşunun camına taş atmaz” atasözünü duymadığı anlaşılan Tek Adam Rejimi büyük tutarsızlık sergileyerek kendi sonunu hazırlamakta.
755 haftadır faili meçhul evlatlarını anmakta olan Cumartesi Anneleri’ne GS Meydanı’nda sessizce oturmayı bile haram eden bu ülkede TRT ve yandaş medya HDP önünde oturan ailelerin arttığını günbegün servis ediyor.
Servis deyince, polis de ailelere yemek servisi yapıyor. İçişleri Bakanı Soylu ziyaret edip moral veriyor. Kimi “sanatçılar” da görevli.
***
Fakat aynı günlerde başka oturma eylemleri var ve polis bunlara accık farklı davranıyor: Hemen gözaltına alıyor.
Kimi örnekler:
Askerî okullardaki çocukları 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan anneler AKP İstanbul İl Binası önünde oturdular, polis engelledi, binaya yakın bir parkta oturmalarına da izin vermedi.
AKP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde “Anneler Barış İstiyor” pankartı açarak oturma eylemi başlatan beyaz tülbentli annelerin eylemi yarım saat sürebildi; 3’ü gözaltına alındı.
KHK’yle ihraç edilen Cemal Yıldırım, işe iade talebini AKP Ankara İl Başkanlığı önünde dile getirmek istedi, videosu var, bağırta bağırta götürülüyor.
Ama İBB’nin torpil gerekçesiyle işten çıkardığı bir grup, CHP İstanbul il binası önünde oturma eylemine başladı, polisin herhangi bir engellemesi olmadı.
***
Dikkatlerden özenle kaçırılan çok önemli 2 husus var, tutarsızlığın boyutunu anlamak için onları bilmek lazım:
Birinci husus:
Nurcan Baysal, ki kendisinden ne polis zerre kadar hazzeder ne de PKK, açık açık yazdı:
“Çözüm Süreci’nin bitirilmesinin ardından, 24.07.2015 ile 21.09.2016 arasında 13 asker ve polis, bölgede yapılan yol kontrollerinde PKK tarafından esir alındı. O gün bugündür bu aileler çalmadık kapı bırakmadılar ama dört yıldır seslerini duyan yok.
“Askerlerin ANF’de yayınlanan görüntülerinden ve yine ailelerine yolladıkları mektuplardan sağlıklarının yerinde olduğunu biliyoruz. Fakat İHD’nin yoğun uğraşları dışında bu askerlerin akıbetiyle kimse ilgilenmiyor.”
Nurcan devam ediyor: “Malatya Ticaret Borsası eski başkanı Gürsel Özbey kaçırılan askerlerden birinin babası. Sabrı tükenmiş, konuşuyor: ‘PKK diyor ki, İHD bir heyet oluştursun, devlet bu heyetin can güvenliğini sağlasın, heyet gelsin esirleri alsın. Oğlum ve diğer esir asker ve polisler için bu dört yıl içinde cumhurbaşkanı, iki başbakan ve bakanlarla görüştüm. Hepsi bize sabretmemizi söylediler. Nurcan Hanım lütfen konuyu yazın, dile getirin’ ”.
***
İkinci husus:
2014’te Diyarbakır’da dönemin Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) Diyarbakır il binasına saldırı olmuş, bazı partililer yaralanmıştı. 11 aile, çocuklarının parti tarafından dağa götürüldüğünü ileri sürüyordu.
Bunun üzerine savcılık re’sen soruşturma başlatmış, Başsavcı Ramazan Solmaz açıklama yapmıştı: “Çocukları Lice’ye götürenler ve alıkoyanlar hakkında 2014/16234 numarasıyla açılan soruşturma devam etmekte olup, safahatı ve sonucu hakkında kamuoyuna bilgi verilecektir.”
Bu soruşturma, “Soyut olan iddiaların, her türlü şüpheden uzak olması” nedeniyle takipsizlikle sonuçlandı. Sonrasında da kamuoyuna bilgi verilmedi. Zaten bu ailelerin eylemi, kamuoyundan istediği sonucu ve desteği alamayınca, aynı şekilde sessizce sonlandırılmış idi.
***
Şimdiki durum bundan hiç farksız, ama Tek Adam Yönetimi aynı iddialarla bu sefer HDP il örgütü yöneticilerine soruşturma başlatmış bulunuyor. Şu farkla ki, 2014 tecrübesinden ders aldığını gösterir biçimde, olayı bu sefer çok sıkı tutuyor. Bütün yönlerden bütün gücüyle takviyeye çalışıyor. Zaten son olarak Diyarbakır Kulp ve Erzurum Karayazı belediyelerine de kayyım atadı.
Rejim, HDP’yi kapatmak istiyor. “Bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” diyor.
Muhalefetin lagarlığı yüzünden rakibi olmayan Tek Adam Rejimi, kendi kendini bitiriyor…