Baskın Oran

Tarihî Konferans’tan sahneler

Bir Radikal yazarı “Tarihî demeleri, bunların zavallı benliklerine verdikleri önemi gösteriyor” dedi. Oysa, “Zavallı” benliğimi bana bunca sevdiren çok az şey yaptım hayatta, bu Konferans’a katılmak kadar…

İdare Mahkemesi kararı (2-1) “Nerem doğru?”yu hatırlattı. Önce, ortada durdurulacak bir “idari işlem” yoktu! Çünkü Konferans 8 kişilik bir Hazırlık Komitesi tarafından düzenlenmişti; üniversiteler tarafından değil. Prof. Ü. Azrak: “Yanlışlıkla idare mahkemesine boşanma davası açılması gibi!” dedi.

Dahası, bilimselliğe ve kimin davet edileceğine (yani “yerindelik”e) yargıcın karışması İdari Yargı Usul Kanunu md. 2’ye aykırıydı; nitekim üçüncü yargıç “incelenmeden ret” istedi. Bu karar ve yargıçları meselesi önümüzdeki günlerde nasıl bir seyir alacak, hep birlikte bekleyip göreceğiz. Buna karşılık; Bilgi başta olmak üzere Boğaziçi ve Sabancı üniversiteleri, ayrıca T. Erdoğan ve A. Gül çok güzel anılacak. E. İnönü, Eski Bakan C. Aykan ve E. Büyükelçi T. İskit de.

Dahası, davayı açan  Hukukçular Birliği Derneğinin Küçükçekmece MHP adayı yöneticilerinin dava açabilmek için gerekli “menfaat bağı” yoktu. Üstelik, 19’unda verilen kararı, mahkemeyi nasıl ikna ettilerse, tebligata bizzat çıkartmışlardı. Tabii, son gün (22’si) ve mesai biterken.

***

Tarihî Konferans’ın başlıca 3 anlamı var. Birincisi, Türkiye’deki Korku İmparatorluğunu yıktı. Çünkü yapıldı ve Türkiye hâlâ yerinde duruyor. İkincisi, son tabuyu yıktı. 12 Eylül bir kere daha bitti. Demokrasiye büyük katkıdır. Üçüncüsü, Türkiye dışarıda muazzam saygınlık kazandı. Bir de, seyredin şimdi, anneannesinin veya dedesinin Ermeni olduğunu çok geç yaşta öğrendiğini açıklayanların sayısı ne biçim artacak.

Aşağıdakileri, “Konferans bilimsel değil, herkesi sokmadılar, yapanlar tarihçi değil” diyenler arasında utanma hissi bulunanlar mevcuttur diye yazıyorum:

1) Hazırlık Komitesindeki 8 kişiden 5’i Prof., 2’si Doç., 1’i Yd.Doç. idi. Danışma Kurulunu oluşturan 15 kişinin 12’si Prof., 2’si Doç., 1’i Yd.Doç. idi. Bunlar dışında tebliğ verenlerin 8’i Prof., 3’ü Doç., 12’si Yd.Doç. idi.

2) ABD’deki ırkçı “Turkishforum” temsilcisi Fatma Sarıkaya rektörlerin protokol konuşmalarını “Bunlar teröristtir!” ve “Bir de ifade özgürlüğü mü istiyorlar?” diye bağırarak defalarca kesintiye uğrattı. Devlet Arşivleri Gn. Md. Yd. Doç. Mustafa Budak söz alıp konuştu ve bildiricilerle tartıştı.  Emekli olmasına rağmen siyah saçlarıyla dikkatleri çeken dişçi Prof. İlhan Çuhadaroğlu soru sormak için söz alıp “Sahtekârlar!” diye hakaret etti.

3) Ermeni Sorunu gibi çok geniş konular sadece tarihçiler tarafından değil, ancak disiplinlerarası yaklaşımla incelenir: Etnograf, sosyolog, uluslararası ilişkilerci, hukukçu, demograf, edebiyatçı, psikolog, vb. Ör. Hititler tarihte yaşamıştır ama, onları arkeolog ve etnologlar da inceler. Ama, dişçilerin listeye girmesi herhalde zordur.

***

Konferans’ın dışına gelince. Sağ ve “sol” milliyetçilerden oluşan “Kızılelma Koalisyonu”na mensup 30-40 kişilik bir grup iki gün boyunca davetlilere kapıda çürük yumurta ve domates attı. O saygıdeğer insan İnönü’ye bile. Bu, yasadaki “saldırısız gösteri”ye pek girmiyordu. Ama yine de çok sevindiriciydi, çünkü kurşun’dan domates’e evrim geçirmişlerdi.

***

Konferans’ta çok ilginç şeyler geçti ve söylendi. Hırant Dink, gazetelerden okumuşsunuzdur, “Su, çatlağını buldu” olayını anlatıp sonunu “Biz Ermenilerin bu topraklarda gerçekten gözü var. Ama alıp götürmek için değil, altına girip yatmak için” diye bağlayınca herkes ağlamaya başladı (zaten, siyah saçlı emekli dişçinin fırlayıp “Ağıt yakıyorsunuz, sahtekârlar” demesi bu sırada vuku buldu). Bu arada, dışarı çıkıp cep telefonlarına sarılan iki genç muhabirin “H.Dink, Ermenilerin topraklarımızda gözü olduğunu itiraf etti” diye ajanslarına haber geçtikleri gözlendi ve durum anca düzelttirilebildi!

Mustafa Budak’ın: “Müslüman kayıpları niye anmıyorsunuz?” demesi üzerine H.Berktay şöyle dedi: “Yahudi Soykırımında 6 milyon Yahudi öldürüldü. II. Dünya Savaşında Almanlar 7,5 milyon kayıp verdi. Siz hiç Alman tarihçilerin “Alman kayıplarını niye anmıyorsunuz?” diye sorduğunu duydunuz mu? Berktay, Türk tezindeki katılığı ise şöyle yorumladı: “Öyle derin bir siper kazdık ki, dibinde kaldık dışarı çıkamıyoruz”.

Emekli Büyükelçi Temel İskit’in söyledikleri çok ibret vericiydi: “Türk dış politikası, uzlaşma yerine çatışmaya programlıdır. Ben 41 yıl diplomatlık yaptım, daima haklı olmaktan yorulmuşumdur”.

Velhasılıkelâm, “mübalağa konferans olundu”. Kutlu olsun!

Not: Kimi arkadaşlar yazıp benim bildirimi istiyorlar. Makale biçimine sokunca siteme koyacağım, isteyenler okuyabilir.

 

 

Önceki Yazı
Sonraki Yazı