6 Haziran tarihli Milliyet’in iç sayfalarında çok önemli bir haber vardı:
“Bu yılın bütçesini taslak aşamasında gören İMF, 2001 bütçesine hazırlık aşamasından itibaren müdahil olacak. Bu istek, 2000 bütçesine memurlara enflasyon farkının ödeneceğine dair hüküm konmasından kaynaklandı”.
9 Haziranda Yıldız Teknik Üniversitesinde yapılan “Küreselleşme ve Ulus Devlet” adlı bir bilimsel toplantıda da anlattım ya, bu haber hiç de yeni değil. Tam 80 (seksen) yıllık.
10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Barış Antlaşmasının 232. maddesi şöyle diyordu:
“Her yıl Osmanlı Parlamentosuna sunulacak bütçe, ilk önce, Maliye Komisyonuna sunulacak ve Komisyonca uygun bulunan biçimde Parlamentoya gönderilecektir. Burada yapılabilecek değişiklikler, Komisyonca uygun bulunmadıkça, yürürlüğe girmeyecektir”.
Yani, o günlerde Maliye Komisyonu, aynen bugünün İMF’si gibi, Osmanlı bütçesinin hazırlanmasına daha “hazırlık aşaması”nda müdahil olmuş. Maliye Komisyonu da neymiş derseniz, onun tanımı da 231. maddede: “Fransa, İngiltere ve İtalya’nın birer temsilcisinden oluşan kurul”. Bu kurulda “danışma” oyuna sahip (yani, oyu sayılmayan) bir “Osmanlı Komiseri” de bulunabilecek.
* * *
Şimdi biraz daha geriye gidelim ve Osmanlı’nın nasıl bu hale geldiğini görelim.
Osmanlı bu hale, borç almak yüzünden geldi. İmparatorluk ilk dış borcunu Kırım Savaşı yüzünden 1854’te aldı. Tam altı yıl sonra, 1860’da bunların faizini ödeyebilmek için iç borç almaya girişti. Aradan on dokuz yıl geçince, Galata Bankerleri borç vermeye devam için, Osmanlı’nın en önemli altı gelir kaynağının kendilerine verilmesini şart koştular. Böylece Rüsum-ı Sitte İdaresi kuruldu (1879). Fakat bu durumda da dış alacaklılar ayaklandılar ve Galata Bankerlerini aradan çıkartarak Osmanlı’nın başlıca kaynaklarına doğrudan el koydular. Bunun adına da Düyun-ı Umumiye İdaresi dendi (1881).
Bu durumda devlet elinde kamu hizmeti görecek para kalmadığından, bu hizmetleri (tramvay, elektrik vs.) özel şirketlere “İmtiyaz” olarak verdi. Bugünkü Yap-İşlet-Devret’lerin o günkü adı budur. Ve sonunda Osmanlı bütçesi Maliye Komisyonuna teslim edildi.
Gelelim bugüne. Bugünkü borç durumumuzu gazetelerden özetliyorum, isterseniz bir kenara yazınız:
99 bütçesinin yüzde 42’si, 99 vergi gelirlerinin de yüzde 80’i borç faizine gitti. 2000’deki durum daha da ciddi: 99’a oranla vergi gelirlerinde yüzde 171 artış olduğu halde, ilk üç ayda gerçekleşen vergilerin tümü, borç faizlerinin ancak yüzde 90,5’ini karşılayabildi (H.Uluğbay). Eğer biraz fantezi istiyorsanız, onu da sunalım: 2000’in ilk dört ayında dakikada 46 (kırk altı) milyar TL vergi toplandı, ama yine dakikada 55 (elli beş) milyar TL borç faizi ödendi. Bu faiz ödemeleri geçen yıla oranla yüzde 184 oranında artmış durumda (Ş.Kızılot).
* * *
İşte, Sinyor Cottarelli’nin müdahalesini ancak şimdi anlayabiliriz. Adam haklı. Aynen 1920’de olduğu gibi, devlet ipin ucunu kaçırmış durumda. Müdahale edecek ki, Türkiye Cumhuriyeti bütçe yapıp uygulayabilsin.
İşin ömür tarafı, Sevr’in 231. ve 232. maddeleri, Maliye Komisyonunun gerekçesini şöyle açıklıyordu:
“Osmanlı Devletine bir ölçüde destek olmak ve yardımda bulunmak isteyen Müttefik Devletler… bir Maliye Komisyonu kurulmasını kararlaştırmışlardır… Maliye Komisyonu, Osmanlı Devletinin kaynaklarını korumak ve artırmak için uygun göreceği önlemleri alacaktır”.
Ama, işin doğrusunu söylemek lazım gelirse, iki durum arasında ciddi farklar da var.
Ağustos 1869’da Tramvay imtiyazı verilirken II. Abdülhamid Şurayı Devlet’in (Danıştay) onayını almıştı. Ecevit’in çabasıyla geçirilen son Tahkim değişikliği sonucu artık Danıştay’ın kararı sadece “danışma” niteliğinde.
Osmanlı, bütün sıkıntısına rağmen toprak satmamıştı. Hatta Araplar, Osmanlı’nın bütün borçlarını ödemek karşılığında Filistin’de bir “Yahudi Yurdu” isteyen Siyonistleri reddettiği için, II. Abdülhamid’i rahmetle anarlar. Biraz bekleyin, Milli Emlak Genel Müdürlüğü deniz kıyılarından başlayarak Hazine arazisi satışına girişecek. Bu bir tahmin falan değil, yakında göreceksiniz, sağlam bilgi.
Not: Şu anda televizyonlar, Ağca’nın gelmekte olduğunu açıkladı. Ağca gelir, hoş gelir. Artık ilk afta Alaaddin Çakıcı abisiyle birlikte çıkar. Diğer bir temiz Türk vatandaşı olan Oral Çelik’le ticarete başlar.
Sinyor Cottarelli’nin İMF’si ve egemenliğimize diğer müdahaleler çok mu acayip oluyor bu durumda?