Baskın Oran

Malatya’da Hıristiyanların Öldürülmesi | 32. Gün

32. Gün, 19 Nisan 2007 Malatya’da Hıristiyanların Öldürülmesi

– Burada Derin Devlet falan aramaya kalkmak beyhude. Derin Devlete hiç lüzum yok. Irmak yatağında akıyor.
– Irmak yatağından kastım şu: 4 unsur bir araya geldi, bu cinayetler işlendi, daha da işlenecek:

I) Osmanlı’dan kalma Millet-i Hakime zihniyeti. 500 yıllık zihniyet. Buna göre Osmanlı’da Müslümanlar, Cumhuriyet’te de Müslüman Türkler birinci sınıf. Gayrimüslimler ikinci sınıf, dahası, misyonerlerin tahrikiyle memleketi satıyorlar. Çocuklarımız bunu havayla, suyla, damardan alıyorlar.

– NTV’de kulağımla dinledim, bir CHP Malatya Milletvekili konuştu, “Bu memlekette inanç özgürlüğü vardır, ama yasaklanmış inancı yayma özgürlüğü yoktur. Misyonerlik meselesi iyi incelenmelidir”. Yani, Hıristiyanlık yasaklanmış inanç. Utanmasa; katilleri değil katledilenleri tutuklamak lazım diyecek. Vekili böyle derse, milletini düşünün.
– Osmanlı’da M-i Hakime “Müslüman” idi, Cumhuriyet’le birlikte “Müslüman Türk” yaptık. Hatta, LÂHASÜMÜT. Laik olmak şartıyla Hanefi, Sünni, Müslüman, Türk. Bu, makbul insan. Bunun dışındaki zararlı, tehlikeli. 6-7 Eylül, Kahramanmaraş, Sivas, Çorum, bir düşünün.

II) Milli Eğitimimizin öğrettikleri.

Milli Eğitim sürekli kaba kuvvetin erdemlerini öğretiyor çocuklarımıza. Ders kitapları, ballandıra ballandıra, Osmanlı ordularının nasıl her ilkbaharda sefere çıkıp onun bunun ülkesini işgal ve talan ettiğini anlatıyor. Yani, barbarlığın adı ülkemizde kahramanlık. Çocuklarımız kaba kuvvet kullanmayı tarih kitaplarından öğreniyorlar. Özellikle de gayrimüslimlere karşı.
Bir de, Kemalizm’in iki temel direğinden birini, ikincisini yıkmak için kullanıyor Milli Eğitim: “Güçlü Devlet” ve “Muasır Medeniyet”, bu direkler.
Oysa, 2000’lerde Güçlü Devlet olabilmek için Muasır Medeniyet’i kabul etmek gerek. Yoksa, dünyanın kokarcası olup çıkıyorsunuz. Ondan sonra da, gelsin, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sloganları. Aslında, “Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur” desek daha gerçekçi olacak.

III) Son yıllardaki Sevr Paranoyamız. Sürekli olarak “Parçalanacağız,

Tehlikedeyiz” diye damardan veriliyor çocuklarımıza. Batı Avrupa, Avrupa Birliği emperyalist diye belletiliyor. Oysa M.Kemal bize orayı “Muasır Medeniyet” diye belletmişti.

IV) Son olarak, bu gençleri alınlarından öpüşümüz.

“Hepimiz Samast’ız” sloganları (yani, “Biz arkadan vuranız” diyor). Türk bayrağı ve Atatürk özdeyişi önünde resmi yetkililerle verilen kahramanca pozlar. Mümkün olsa, Liyakat Madalyası da takdim edeceğiz.

Netice:

Misyonerlik deyip kendimizi aldatmayalım. Bu iş sadece Din’le olmaz. Çünkü hoşgörüsüzlük yalnızca din bakımından farklı olanı hedeflemiyor. Her açıdan farklı olan öldürülmek isteniyor 2007 Türkiyesinde. Bu kadar vahşet ancak Din ile Milliyetçilik birleşince, yani Türk-İslam Senteziyle olur.

Trabzon’daki gençlerimiz, Malatya’daki gençlerimiz, aynen kendilerine öğrettiğimiz gibi ettiler:

– Bu memleketi satan, misyoner denilen zebanilerle işbirliği yapan aşağılık gayrimüslimleri öldürdüler.
– Kahraman yeniçerilerimizin pala sallaması gibi, bir Alman’ın boğazını kestiler.
– Bütün bunları, Devletimiz parçalanmasın, milletimiz tehlikeden kurtulsun diye kendileri feda ederek yaptılar.
– Ve, aferin almayı bekliyorlar haklı olarak. Muhtemelen de alacaklar.

Ve, bundan sonra da öldürmeye devam edecekler. Aynen kendilerine öğrettiklerimizi yapıyorlar. Ne şikayet ediyoruz ki?
Ben o çocukların suçlanmasına karşıyım. Esas suçlular, Komünizm bittikten sonra düşmansız kalıp Avrupa’yı düşman ilan edenler. “Avrupa bizi parçalıyor, bölüyor, mahvoluyoruz, bitiyoruz” diye Türkiye’yi terörize edenler.
Ve, bunu önce gayrimüslim düşmanlığı, giderek Batı ve yabancı düşmanlığı haline gelmeye başlayan, bizim bir zamanlar uğruna hapisler yattığımız antiemperyalizm kavramını kullanarak yapanlar. Suçlular bunlardır. Onları suçlayalım.

Önceki Yazı
Sonraki Yazı