Su anda içim aciyor. Ikinci Dünya Savasi öncesi ve sirasinda insanlik disi seyler yasatilan Yahudilerin, simdi Filistinlilere insanlik disi seyler yasatmasina engel olunamadigi için içim aciyor. Bunu hiç olmazsa iki satirla yaziyor ve Michigan’daki konferansa öyle dönüyorum.
* * *
Konferanstaki en önemli tebligin, bence Gerard (Jirayr) Libaridian’inki oldugunu yazmistim.
Libaridian, herseyden önce, çok güzel bir insan. Usulcacik bir konusmasi ve ipek kadife gibi bir üslubu var. Vardigimizin ikinci gecesi Hrant (Dink), Hrant’in kizi Delal, Agos’un NY muhabiri Ayda (Erbal), Cengiz (Çandar) ve Feyhan’la beni evine davet etti. Hatta, tek arabaya sigmadigimiz için gidis ve geliste ikiser sefer yapti. Orada Libaridian’in Maras kökenli esi ve ayrica yine çok sicak bir insan olan, yine Maras kökenli Kaliforniyali ortopedist François Antounian’in da katilmasiyla pek zevkli bir gece geçirdik. Allahtan, yanima bir büyük Tekirdag alip götürmüstüm, o geceye kismet oldu.
Ipek kadife gibi üslup dedim ama, konustukça insan, Libaridian’in bu yumusak üslubu altinda çok iradeli, çok saglam, çok kararli ve üstelik çok önemli bir kisinin yattigini görmekte gecikmiyor. Simdi nakledecegim konusmasinin yani sira sunu da hemen aktarayim ki Libaridian örnegin Lübnan’a gidemiyor. Tasnaklarin vurmasindan çekindigi için.
Neden, çünkü Libaridian Türk-Ermeni iliskilerinin iyi olmasinin her iki tarafin da çikarina olduguna yürekten inanmis ve bunu gücü yettigince uygulamis bir politikaci. Hatirlayacaksiniz; daha önceki yazilarimda Türkiye’yle iyi iliski kurmak için çok ugrastigini defalarca anlattigim, Ermenistan Cumhuriyetinin ilk devlet baskani Levon Ter Bedrosyan’in arkasindaki beyin Libaridian idi. Ter Bedrosyan’in yaptigi inanilmaz girisimlerin hepsinin ardinda onun imzasi vardi: Tasnak faaliyetlerini dondurmak, liderlerini uyusturucudan mahkum ettirmek, PKK’yi Ermenistan’dan çikarmak, Ermenistan anayasasindan jenosit maddesini çikartmak, en önemlisi de diasporayi dolasip sakinlestirmek. (Yine hatirlayacaksiniz, Türkiye ne yazik ki bu yaklasimlardan hiçbirine olumlu cevap vermedi ve sonuçta Rusya’nin da yardimiyla Tasnak, Ter Bedrosyan’i düsürerek yerine bugünkü lider Koçaryan’i geçirdi).
Elimizde yazili metin henüz yok ama, verdigi bildiri de Libaridian’in Türk-Ermeni iliskilerindeki temel felsefesini aynen yansitan nitelikteydi. Dikkatle dinleyebilmek için yeterince not alamadim fakat animsayabildigim kadariyla (umarim yanlis bisey yazmam) söyle özetleyebilirim:
Ter Bedrosyan zamaninda iliskiler iyi gitti. Türkiye, Kelbacar’in isgaline kadar Daglik Karabag’in alinmasina büyük bir tepki göstermedi. Sadece, birtakim yerlerden çekilmemizi istedi. Ama bu olaydan sonra önkosullar ileri sürmeye basladi: jenosidin reddedilmesi ve Karabag’in bosaltilmasi. Türk medyasi da yalnizca Ermeniler ilerledigi veya bombaladigi zaman haber yapiyordu.
Diplomatik iliskinin kurulamayisi iki sonuca yol açti. Birincisi, Türkiye’nin bölgede politika üretmesini engelledi, ikincisi, Ermenistan’i Rusya’ya mahkum etti. Bu sonuçlarin alinmasinda Azerbaycan’in Türkiye’yi tehdit etmesi önemlidir: Eger Ermenistan’a bir sinir kapisi açarsaniz Baku-Ceyhan boru hattini unutun, dediler.
Sonuçta, Ter Bedrosyan düsüp de yerine Tasnak destekli Koçaryan gelince, Türkiye önkosullarini kaldirsin diye Ermeni Tasarilari projesini devreye soktu. Basarisiz olmustur. Gerçi Koçaryan medya araciligiyla “Ermenistan’in Türkiye’den toprak talepleri yoktur” dedi ama, Türkiye bu hava içinde ciddiye almadi.
Ben hiçbir zaman jenosit söylemi yanlisi olmadim. Politikamiz da öyleydi. Bunun gerekçeleri çoktur: Bir kere, bu söylem Ermenilerin bagimsiz olmalarini engellemek için kullaniliyordu. Ikincisi, birinci Ermenistan Cumhuriyetinin hatalari tekrar edilmemeliydi, yani dört komsudan üçüyle savas halinde olamazdik. Üçüncüsü ve hepsinden önemlisi, mazlumluk edebiyati üzerine bir ulus insa edemezdiniz.
Bildiriden sonra 1921 Kars antlasmasi hakkinda çok önemli bir soru geldi. (Konuya asina olmayanlar için hatirlatayim: TBMM Hükümeti, Sovyetlerle imzaladigi ve Misak-i Milli’yi ilk kez taniyan 16 Mart 1921 Moskova antlasmasindan sonra, Sovyet etkisi sonucu 13 Ekim’de Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’la ayni nitelikte bir anlasmayi Kars’ta imzalamis ve bugünkü sinir çizilmisti. Ermenistan’daki milliyetçi unsurlar bu siniri reddettiklerinden, sorulan bu soru çok önemliydi). Libaridian, yine özetle, söyle yanitladi:
Ter Bedrosyan zamaninda Türkiye’yle yaptigimiz diplomatik iliski protokolünde sinir degisikligiyle ilgili hiçbir sey yoktu. O sirada bizim parlamento Kars’i geçersiz ilan etme egilimindeydi. Gidip kendileriyle konustum. “Bir antlasmayi geçersiz ilan edip ondan sonra da Türklerin ona sadik kalmalarini bekleyemezsiniz. Türk tanklari harekete geçerse ne yapacaksiniz?” dedim. Koçaryan’a Tasnak destegi Ermenistan’a çok zararli olmustur.
Bütün bu sözleri okuduktan sonra, zamaninda Ter Bedrosyan’in (yani Libaridian’in) politikalarina en ufak bir el uzatmamis olan Türk politikacilar bilmiyorum iç burkultusuna ugramislar midir.
Isin vahim tarafi, ayni hata su anda da devam ettiriliyor. Disisleri Bakanliginin Ermenistan’a sinir kapisi açma politikasi kabinede “Bir de Azerbaycan’a soralim” inanilmazligiyla öldürülüyor ve böylece Tasnak yönetimi Türkiye Cumhuriyeti destegiyle iktidarda tutuluyor. Hey gidi hikmeti kendinden menkul “büyük” politikalar, hey.
Not: Avustralya gezisi nedeniyle üç hafta yokum. Ama hiç olmazsa gelecek hafta için, New York’ta yasadigimiz ilginç seyleri yazip birakacagim. Saglicakla kaliniz.