
Olay zaten zor bir olay. En az bir asırlık nasırlaşmış bir sorun. Kırk yılın bir başı hayırlı bişey başlamıştı, “Komisyona Havale” edildi, şimdi de açıkça sabote ediliyor. Son on günün haberleri bu yönde:
1) Sürekli olarak gerginlikler ve kendi içinde bile çelişkili sorunlar yaratılıyor
Bir işin şeyini çıkardınız mı, kendinize zarar verirsiniz. İnsanlar alay etmeye başladı. En iyisini İmamoğlu’nun eşi Dilek söyledi: “Son incelemelere göre Roma’yı da Ekrem İmamoğlu’nun yaktığı iddia ediliyor!”
Zarar verirsiniz ama, İktidar günü kurtarmaya çalışırken bunun bile farkına varmıyor, daha doğrusu buna bile aldırmıyor.
Çelişkilere hiç aldırmıyor. İmamoğlu İngiliz casusu diye 26 Ekim gecesi ikinci defa tutuklanıyor: Bu seferki terör suçu olduğu
İyi de, “siyasi casusluk” suçlamasına konu edilen ve Başsavcılık tarafından (vaktiyle FETÖ’yle özdeşleştirilmiş) “ByLock benzeri” diye nitelenen “Wickr Me” adlı haberleşme uygulamasını bankaların da kullandığı ortaya çıktı.
Hatta, uygulamayı geliştiren firmalardan Kobil firması, BDDK tarafından Türkiye’deki bankaların login sistemini yapması için yetkilendirilmiş olan iki firmadan birisi. T24’ten teknoloji yazarı F. S. Nebil ayrıntılı yazısında şöyle diyor: “Dolayısıyla, sabahtan beri bankalar da ‘Ne oluyor’ şeklinde şaşkın”.
Bu çelişkiyi bırakın, daha sivri bir tanesi daha var bu casusluk meselesinde:
İngiliz casusluğu suçlaması olayının ertesi günü yani 27 Ekim’de İngiltere (Birleşik Krallık) Başbakanı K. R. Starmer “Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabetle” Ankara’ya resmî ziyaretle gelip 20 adet Eurofighter anlaşması imzalıyor. 2 adet Eurofighter jetini bir gün önceden Ankara’ya göndererek.
Bu arada UYAP verilerine göre, meşhur 19 Mart 2025’e kadar yıl içinde açılan soruşturma sayısı 1.290.342 iken, o tarihten bu yana 4.737.214’e yükseliyor.
İzmir Menemen’de Kürtçe müzikle halay çeken öğrenciler gözaltına alınıyor.
Sayılarını şaşırdık, gazeteciler durmadan içeri atılıyor. Dahası, TELE1’in başına Yeni Şafak yazarı kayyım atanıyor. Şaka gibi. Veya alay gibi.
CB Erdoğan tam o sırada demeç veriyor: “Türkiye dış politikasıyla, demokrasisiyle, sanayisiyle, ekonomisiyle artık küresel bir güce dönüşüyor. Bugün barış, huzur, istikrar denince akla ilk Türkiye geliyor“. Şaka mı alay mı, karar veremedim.
***
2) Böyle bir ortamda Kürt tarafı Süreç’i devam ettiriyor
11 Temmuz’da silahlarını (ve bana göre, daha önemlisi, palaskalarını) törenle yakmış olan PKK, Öcalan’ın onayı doğrultusunda Türkiye’den çekilme sürecini başlattığını 26 Ekim sabahı açıklıyor.
Aynı gün Saray Başdanışmanı O. Saral’ın demeci geliyor:
“Oyunbozanlık olursa da biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yiz, biz muz cumhuriyeti değiliz, biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir devletiz. Gerekeni de yaparız”.
Bunun üzerine DEM, T. Bakırhan’ın ağzından ilan ediyor:
“Çok daha kritik ve hayati olan ikinci aşamaya, yani ‘hukuki ve siyasi’ adımlarla toplumsal barışa geçiş zamanıdır. Hukuk barışın; adalet ise geleceğin temeli olmalıdır. Bunun yolu da geçiş ve demokratik entegrasyon yasalarının hayata geçirilmesinden geçer”.
***
3) Fakat tehditler, provokasyonlar, hatta hakaretler şiddetleniyor.
Yeni Akit (27.10.2025) PKK’nın çekilmesini şu manşetle görüyor: “Sıra YPG’de”.
Nisan 2018’de cumhurbaşkanı adayı olmuş Levent Gültekin X’te yazıyor:
“Bugün PKK’nın yaptığı ‘Biz Türkiye’deki elemanlarımızı savunma alanlarına geri çekiyoruz’ dediği görüntülerde hepsinin elinde silah var. Bunu bize ortalıkta iktidarın kölesine dönüşmüş, Öcalan’ın müridine dönüşmüş isimler barış sürecinde büyük bir hamle olarak pazarlıyorlar. Lan be utanmazlar. Bunun neresi hamle?”.
TBMM Başkanı N. Kurtulmuş konuşuyor: “Bir eli silahta, bir eli sandıkta olmaz. Eli sandıkta olanların bir daha elinin silahta olmamasını diliyoruz ve bunun için her türlü çabayı ortaya koyuyoruz“.
Diyarbakır’da Amedspor İstanbulspor’u konuk ediyor. İstanbulspor sahaya, etraftaki dağlara askerlere yazdırılan “Önce Vatan” sloganını taşıyan bir pankartla çıkıyor. Tribünler ıslıklarla protesto ediyor. Gerekçe olarak, İstanbulspor’un her maça aynı pankartla çıktığı öne sürülüyor.

Elazığ’da oynanan Elazığspor-Kastamonuspor maçı öncesi statta “Ölürüm Türkiyem” şarkısının çalınmaması üzerine, MHP Elazığ Milletvekili S. Işıkver konuşuyor:
“Elazığspor doğru gitmiyor, belediyenin arka bahçesi gibi yönetilmez. Biz demir leblebiyiz, adamın dişini kırarız. Bu benim ilk uyarımdır, aynı zamanda son uyarımdır. Herkes ayağını denk alsın, bir daha uyarmam koltukta oturamazsınız”.
Sözcü’de (27.10.2025) Ö. Cebe çekilme kararını yorumluyor: “İstihbarat raporlarına göre Türkiye’deki silahlı PKK’lı sayısı yok denecek kadar az. Üstelik onlar hareket edemez durumda. Yeraltındaki inlerinde gizleniyorlar.”
***
4) Bütün bunlar, bizzat İktidar kanadından eleştiriler yükselirken oluyor
Eğer casusluk suçu işlendiyse İBB’ye kayyım atanması gerektiğini 27 Ekim tarihli köşesinde savunmuş olan Cem Küçük, TELE1 kanalına kayyım atanmasının ardından, “Acaba sadece Merdan Yanardağ yargılansa ama TELE1’e kayyım atanmasa daha iyi olmaz mıydı?” diyor.
Hürriyet’ten A. Selvi PKK’nın kararını “Kimse bu gelişmeyi küçük göstermeye çalışmasın. Bu tarihi bir eşiğin aşılması demektir” diye yorumlayarak 27 Ekim’de şöyle yazıyor:
“Farkındayım. PKK’nın silah bırakma ve tasfiye süreci ilerledikçe birileri rahatsız oluyor. Bu rahatsızlıklarını da Türk milliyetçiliği maskesi altında yapıyorlar. Şehitlerin gelmeye devam etmesi mi Türk milliyetçiliği, yoksa akan kanın durması mı? Yabancı ülkelerin içimizdeki bir maşasının ellerinden alınması mı Türk milletçiliği, yoksa yabancıların elinde tuttukları maşa ile Türkiye’yi karıştırmaları mı?”
A. Selvi, İmamoğlu’nun siyasi casusluk davası hakkında da CNN Türk ekranlarında aynı gün şunları söylüyor:
“İmamoğlu’nu ‘ekosistem kurdu, yolsuzlukları CHP’ye bulaştırdı’ diye en çok eleştiren gazetecilerden biriyim ama bu dosyanın içinde onun yeterince casusluk faaliyeti içinde olduğuna dair kanıt yok.”
Yine A. Selvi’nin 29 Ekim yazısından:
“Meclis, Öcalan’ın ayağına mı gidecek şeklinde bir eleştiri var. PKK’ya silah bıraktıran kim? Öcalan. PKK’nın kendisini feshetmesini isteyip bu kararı aldıran kim? Yine Öcalan. Amaç terörsüz bir Türkiye inşa etmekse Meclis Komisyonu’ndan bir heyetin Öcalan’la görüşmesinin sürece ivme kazandıracağını düşünüyorum.”
***
İlginç zamanlar yaşıyoruz.
“İlginç Zamanlar Yaşayasın!” lafı geleneksel bir Çin bedduası imiş.