Avrupa Konseyi gibi kuruluşların böyle durumlarda bir devlete yaptırım uygulaması hem tereddütlüdür hem de uzun sürer. Diğer yandan Türkiye, maalesef, uluslararası planda düşebileceği kadar düşmüş vaziyette; bilmem daha dibi var mıdır. Bu nedenlerle, Kavala olayının iç manzarasına odaklanalım.
CB Erdoğan Gezi’ye niye bu kadar taktı?
Çünkü çok korktu. Çünkü Gezi, Anayasa Md 34/1’de serbest ilan edilmiş silahsız ve saldırısız bir protesto gösterisiydi ve dahası, protestocular Erdoğan’ı iktidara getirmiş olan gerizekalı başörtüsü düşmanlığının tam tersi bir tutum sergilediler: İbadetle yakın ilişkileri pek bulunmadığı halde namaz kılanlara kalkan oldular. Bu iki unsur olmasaydı iktidarın işi kolaydı. Zor oldu.
Peki niçin Osman?
Çünkü Gezi’ye gelip-giden ve destek veren binlerce kişiyi suçlu ilan etmektense, bir “şeytan” bulup ona yüklenmek daha uygundu ve bu şeytan Erdoğan’ın kullanmaya en meraklı olduğu dış mihraklar bahanesine cuk oturuyordu: Konuşan toplumu destekleyen, üstüne üstelik Amerikalı ve Yahudi olan milyarder Soros ve onun Açık Toplum hareketi.
Nitekim, solcu bir geçmişi olan Osman “Kızıl Soros” ilan edildi ve bu duble suçlama Erdoğan’ın “Bırakmam onu öyle!” felsefesi liderliğinde yürütülünce Osman, AİHM kararına rağmen, bin beş yüz bilmem kaç gündür tutuklu adı altında ve ibret-i âlem biçiminde esir/rehin tutuluyor.
Tutuluyor da, Osman mı Erdoğan’ın esiri yoksa bu işin içinden aynen Rahip Brunson olayında yaşadığımız gibi “yenilmeden” çıkması çok zor gözüken Erdoğan mı Osman Kavala olayının esiri, yakın zaman gösterecek.